Concrete Genie: Renkli Bir Masalın İçinde
Concrete Genie ile renkli bir masalın içine dalın, yaratıcı dünyalarda maceralar yaşayın ve hayal gücünüzü serbest bırakın!
11 saat önce

Concrete Genie, Sony Interactive Entertainment bünyesindeki Pixelopus tarafından geliştirilen bir aksiyon-macera oyunu. Duyurusu yapıldığında hemen takip listeme eklemiştim. Oyun çıkınca hemen oynamak, neler sunmuş, nasıl bir deneyim vaat ediyor görmek istedim ve sonunda bu fırsatı yakaladım. Oynadıktan sonra, “İyi ki de oynamışım!” dedim 5-6 saatlik maceramızın ardından. Zira, naif ve zaman zaman iç burkan, ancak özünde umut dolu bir hikaye ile karşılaştım. Bu süreçte yanımda bulunan sevimli karakterin de etkisi büyük elbette; ama şimdi bu detayı bir kenara bırakıp oyuna odaklanalım 🙂
Karanlıkla Mücadele İçin Resim Kurslarımız Başlıyor…
Concrete Genie, Ash adlı bir çocuğun, yaşadığı kötü dünyadan kaçış arayışını konu alıyor. Küçük yaşta bulunduğu kasaba talihsiz olaylara maruz kalmış ve bu durum, kasabanın renklerini solgunlaştırmış. Üstelik Ash, çevresindeki bazı çocukların zorbalıklarına da maruz kalıyor. Bu zorluklardan kaçabilmek için, eski günlere özlem duyarak eskiz defterine ve resimlerine sığınıyor. Ancak zorba çocuklar, Ash’in defterini parçalayarak maceramızın başlangıcını ateşliyor. Ash, o çocukların elinden kaçmaya çalışırken bir yandan da defterinin kaybolan yapraklarını ararken kendisini kasabanın dışında yer alan bir deniz fenerinde buluyor. O an, oyundaki ilk arkadaşı olan, eskiz defterinden fırlayıp karşısına çıkan Luna ile tanışıyor. Luna, yalnızlığını ve Denska’ya çöken karanlığı Ash ile paylaşıyor ve yardım istiyor. Ash’e sihirli bir fırça vererek karanlıkla nasıl mücadele edebileceğini gösteriyor. Böylece, maceramız başlıyor. Duvarları boyayıp ışıkları yakarak kasabayı yeniden eski sıcak günlerine döndürmeye çalışıyoruz.
Kasabada çöken karanlık ve onunla mücadelede kullandığımız sevimli cinler, fantastik bir hikaye içinde olduğumuzu gösterirken, çocukların yaşadığı zorluklar, kasabanın başına gelen olaylar da son derece gerçekçi ve hayatın içinden. Örneğin, Denska kıyılarında yaşanan bir tanker kazası sonucu meydana gelen petrol sızıntısı felaketi. Ya da Ash’e saldıran çocukların arka planındaki sebepler (aile parçalanmaları, şiddet, kayıplar vb.) gibi. Dolayısıyla hayal ve gerçek bir araya gelerek duygusal bir hikaye ortaya çıkıyor. Hüzünlü yanları olsa da, aslında pozitif bir anlatı; umut etmek, engelleri aşmak, affetmek, anlayış göstermek ve birlikte daha güzel bir dünya için mücadele etmek üzerine güzel bir hikaye sunuyor.
Fırçalar ve Cinler 🙂
Luna ile deniz fenerindeki öğretici süreci tamamladıktan sonra kasabaya geçiyoruz ve belirli görevleri yerine getirerek harita üzerinde ilerliyoruz. Her bölgenin alt kısmında belirli sayıda alanı ışıklandırmamız gerekiyor. Bu ışıkları yakabilmek için duvarları boyuyoruz. Zaman zaman cin dostlarımızdan, zaman zaman da etrafta bulduğumuz eskizlerden farklı çizimleri öğreniyor, duvarlara resimler çizerek ışıkları yakıyoruz. Tüm ışıkları yakmayı başardığımızda o bölgedeki karanlık temizleniyor ve yeni bir bölgeye geçiyoruz.
Burada bir parantez açmak istiyorum; bu oyunun hoşuma giden yanlarından birine değinmek istiyorum. (Spoiler uyarısı: Hikayenin bir noktasında yaşanan bir olayla oyun farklı bir yapıya geçiyor. Eğer isterseniz bu kısmı atlayabilirsiniz. Ancak bu bölüm, oyunun artı hanesine ilave ettiği değerli bir deneyim sunuyor. Tercih sizin.) Duvarlara resim yapıp bölgeyi aydınlatma işlemi bir yerde sona eriyor ve oyunda ikinci perdeye geçiyoruz. Karanlığın karşı hamlesiyle cinlerimiz kara cinlere dönüşüyor ve bizler de zamanında başımızın belası olan zorba çocukları kurtarmaya ve onları tekrar safımıza katmaya çalışıyoruz. Bu bölümde oynanış, ‘duvarlara resim yap, ışıkları yak, karanlığı def et’ formülünden ‘kara cinlerle çarpış, onları alt et ve uysallaştır’ formülüne geçiş yapıyor. Bu, oyunun bu kısmını daha farklı bir deneyim haline getiriyor.
Oyunun belirli bölümlerinde bazı küçük bulmacalar da yer alıyor ve bunları resim yeteneğimiz (ve cinlerimizin yardımlarıyla) aşıyoruz genelde. Cinlerin biçimlerinin bir standardı yok; biz onları nasıl çizersek o şekilde şekil alıyorlar. Belirli şemalar mevcut ve boynuzlarının, kuyruklarının nasıl olacağına karar verebiliyoruz. Bu şemaların bir kısmı oyun ilerledikçe açılıyor, bir kısmını ise etrafta bulduğumuz sayfalar sayesinde öğreniyoruz. Duvar resimlerimiz için bulacağımız şablonlar ve cinlerin uzuvları için kullanılabilecek şemalar ile çeşitlilik sağlanmış. Dolayısıyla her bir çizimi öğrenmek isterseniz haritada epeyce dolanmanız gerekebilir.
Cinlerimiz farklı gruplarda yer alıyor; bazıları elektrik, bazıları ateş, bazıları da rüzgar yeteneğine sahip. Belirli yerleri aşabilmek için bu özelliklerinden yararlanıyoruz. İtmemiz gereken sandıklar veya kolilerle karşılaştığımızda ateş cinlerine, yakılması gereken nesneleri bulduğumuzda ateş cinlerine, elektrik panellerini veya jeneratörleri çalıştırmak gerektiğinde de elektrik cinlerine başvuruyoruz. Ayrıca tüm cinlerin bize sunduğu bir destek var: Süper boya. Cinleri mutlu ettiğimizde, sihirli fırçamız bu süper boya ile doluyor. Cinleri mutlu etmek için onların istediği şekilleri çizmeye özen gösteriyoruz; minik kalpler cinlerimizden yükselirken, fırçamız süper boya ile doluyor 🙂 Süper boyayı, hem duvarlardaki karanlık yerleri temizlemek için kullanıyoruz, hem de oyunun son bölümlerine doğru girdiğimiz çarpışmalarda.
Son Fırça Darbelerimizi Atalım…
Gelelim Concrete Genie’nin eksik veya geliştirilebilecek yanlarına. Sonuçta büyük bütçeli bir yapım değil, bu yüzden beklentiyi çok yüksek tutmamak gerek. Ancak, arada karşılaştığım bazı grafik sorunları can sıkıcı olabiliyor. Yine de, bu sorunlar çok yaygın değil. Birkaç yerde karakterin takılı kalması veya duvarların ve karakterlerin içinden geçen uzuvlar gibi durumlarla karşılaşabiliyorsunuz ama bunlar sık rastlanılan sorunlar değil, merak etmeyin 🙂
Boyama işlemlerinde DualShock üzerindeki tuşlar ve kolların yanı sıra hareket özelliğini de kullanmak gerekebiliyor. Bazı durumlarda işaretçiyi istediğiniz yere hızlıca getiremiyorsunuz ya da boyama işlemlerine alışmak zaman alabiliyor. (Esasında çocuklara hitap eden bir oyun olduğu için bu kullanım şekli, onlara biraz daha zor gelebilir.) Ancak bunu büyük bir eksi olarak görmüyorum. Sonuçta öğrenme eğrisi biraz daha dik olabilir ama alıştıktan sonra rahat bir şekilde ilerleyebiliyorsunuz. Oyunun eleştirebileceğim bir diğer yanı ise kısa olması. Öyle bir çırpıda bitiverdi ki, tadı damağımda kaldı!
Artık son sözlerimi söylemek istiyorum. Bittiğinde yürek ısıtan bir hikaye bırakan, hem büyüklere hem küçüklere hitap eden masal tadında bir oyun arıyorsanız, Concrete Genie tam size göre. Ayrıca, sürekli mermiler yağdırdığımız oyunlar arasında bir nefes almak için de güzel bir fırsat. Bence zaman zaman hepimiz böyle teneffüs aralarına ihtiyaç duyarız. Yanılıyor muyum, sevgili Oyungezerler?
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?