Destiny 2’nin Unutulmaz Müzikleri ve Efsanevi Sahnesi
Destiny 2'nin müzikleri o kadar unutulmaz ki, duşta bile çalmaya başlıyorsunuz! Efsanevi sahneleriyle galaksinin en iyi konseri burada!
12 saat önce

Destiny 2 ve Unutulmaz Müzikleri
Haftalık Unutulmaz Oyun Müzikleri köşemizde, hafızalarımızdan çıkmak bilmeyen, hepimizde derin izler ve tatlı anılar bırakan oyun müziklerini birlikte hatırlıyoruz.
Ah, Destiny 2! Çıktığı zaman öyle bir fırtına kopardı ki, sanki oyun değil de bir politika tartışmasıydı. İlk oyundan sonra yapılan geri adımlar, beklenen özelliklerin gelmemesi, ışığımızı çalan Ghaul ve daha birçok şey… Ama gelin görün ki, tüm bu eleştirilerin arasında bir an vardı ki, oyuncuların kalbinde derin bir yara açtı. Bir an var, o anı yaşadıysanız, gözlerinizin önünde hâlâ canlanıyordur. Evet, bahsettiğim o efsanevi sahne, Guardian’ların en büyük silahı olan Traveler’ın ışığını kaybettiğimiz sahne!
Ghaul, ışığımızı çalıp bizi ölümümüze fırlattığında, oyun o kadar etkileyici bir hale geldi ki, “Yeter artık!” diye bağırmak istedim ama bir yandan da “Ne oluyor burada?” diye düşünmeden edemedim. Topallayarak Cabal ordusundan kaçarken, Ghost’un sesi titreyerek “Guardian, eğer ölürsen… bu sefer seni diriltemem.” dediğinde, içimde bir “Oh, hayır!” duygusu belirdi. Evet, o an ölüme doğru giden bir yolculuğa çıktığımızı hissettik. Hatta ben o an “Acaba bu kargaşa içinde bir pizza siparişi verebilir miyim?” diye düşündüm. Ama bunu yapacak halim yoktu, çünkü oyun dünyası beni yutmuştu!
Şehirden güçsüz ve silahsız bir şekilde kaçarken, karlı bir dönemeç döndüğümüzde, o muhteşem müzik devreye girdi. İşte o an, içimdeki umut ışığı yeniden yanmaya başladı. Michael Salvatori’nin bestelediği “Journey” adlı parça, insanı o düştüğü zor durumdan çekip alıyordu. Hani derler ya, “Müzik ruhun gıdasıdır” diye, bu parça da ruhumuza öyle bir gıda sağlıyordu ki, “Acaba bu müzikle birlikte gökyüzüne uçabilir miyim?” diye düşündüm. Fakat maalesef ellerim klavyenin üstündeydi.
Arka planda çalan yaylılar, kaybettiklerimiz için bizi hüzünlendirirken, bir anda davulların ve ritmin tırmanışıyla birlikte “Aman Tanrım! Hayat bu kadar güzel olamaz!” dedirtiyordu. O an, dağların arasından çıkarken bu müzikle birlikte bir “yolculuğa” çıkıyorduk. Yani, bir bakıma, hem kaybetmenin hüznünü yaşıyorduk hem de yeni bir maceranın heyecanını hissediyorduk. Bu durum, beni bir yandan ağlatırken bir yandan da “Neden bu kadar dramatik bir sahneye girmişim?” diye düşündürüyordu.
Bugün bu sahne, Destiny tarihinin en akılda kalıcı sahnelerinden biri olarak anılıyor. Hatta bazen arkadaşlarıma, “Bu sahneyi izlemeyen var mı?” diye sorduğumda, gelen tepkilerle “Yahu, bu oyunu oynamadan yaşadığınız hayat nedir?” diye düşünmeden edemiyorum. Gerçekten de değişen duygular arasında tam anlamıyla bir “yolculuğa” çıkartıyordu sizi, ismi gibi. Unutmayın, müzik ve oyun bir araya geldiğinde, insanın içindeki duyguları tetikleyebiliyor. İşte bu yüzden, Destiny 2’nin bu efsanevi sahnesinin arkasındaki müziği de unutmamak gerek!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?