Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

10 dakika okunma süresi

8

Tainted Grail: The Fall of Avalon İncelemesi

Tainted Grail: The Fall of Avalon, derin hikayesi ve stratejik savaşlarıyla sizi büyüleyecek bir oyun. İncelememizle keşfedin!

admin

14 saat önce

Tainted Grail: The Fall of Avalon İncelemesi

Kadayıf Parşömenler 6’ya Gerek Kalmadı mı?

“Bitmek bilmeyen savaşların, çok uzun yıllar süren bir hükmün ardından kralların kralı Arthur Pendragon’ın nihayet huzur içinde dinlenme vakti geldi…” Bu koca Avalon ve Kamelot savaşlarla yoğrulurken, bir de Wyrdness adındaki gizemli ve korkutucu doğaüstü güç kapıda bekliyorken, Red Death adındaki bir veba da herkesi kırıp geçirirken dinlenmeye vakit mi kalır? Yatacak yerin yok, dostum Arthur! Kalk hadi, çünkü önümüzde çok iş ve bir dolu macera var!

Kadayıf Parşömenler 6’ya Gerek Kalmadı mı?

Tainted Grail: The Fall of Avalon

Şimdi böyle etkileyici benzetmelerle lafı dolandırabilirim ama açık konuşacağım. Klişenin dibi olsa da net bir tanım var: Herhangi bir The Elder Scrolls oyununu alıyorsunuz… Mesela örnek olarak Skyrim’i ele alalım, içerisine bolca King Arthur mitosunu ekliyorsunuz. Sonra katran karası olana kadar karıştırıyorsunuz. (Çünkü karanlık fantezi ya!) Direkt aklınızda ne gibi bir imaj canlandıysa, Tainted Grail: The Fall of Avalon işte onun ta kendisi!

Tainted Grail: The Fall of Avalon

Oyuna bir hapishanede tutuklu olarak başlamaya ve daha pahalı olan “Supporter Edition” sürümüne at zırhı DLC’si eklemeye kadar nereden esinlendiğini de hiç gizlemiyor zaten. Hoş, “Tainted Grail” deyince mevzu karışıyor, o yüzden bundan sonra The Fall of Avalon desem daha doğru olacak herhalde.

Oynanış Dinamikleri

Neyse, ne diyordum? The Fall of Avalon, birinci şahıs perspektifinden oynadığımız bir açık dünya rol yapma oyunu. Esinlendiği serideki gibi esnek ve ne yöne çekseniz giden bir karakter yapısı kullanıyor; haliyle yaptığınız her aksiyon, o yetenekleri daha çok geliştiren bir karakter gelişim sistemi var. Yani tek elli kılıç kullanıyorsanız One-Handed yeteneğiniz artıyor, sürekli koşarak gidiyorsanız Athletics’iniz, tavşan gibi hoplayıp zıplıyorsanız Agility’niz güçleniyor; git gide daha iyi hale geliyorsunuz.

Oynanış Dinamikleri

Ancak bu, düz duvara doğru koşarken bir yandan internette sörf yapıp 48. seviye olabileceğiniz anlamına gelmiyor. The Fall of Avalon, zaman zaman 2010’ların başından kopup gelmiş izlenimi verse de, The Elder Scrolls’un bozuk ve çalışmayan bazı sistemlerini modernize etmiş bir yanıyla. Ama keşke sadece TES serisine değil, aynı kesişim kümesinde bulunan benzer oyunlara da bir baksalarmış diye iç geçirdim. Zira sene başında oynadığım ve The Fall of Avalon ile kıyasladığım Avowed, oynanış olarak çok daha ileri bir konumda kalıyor. Yani tamam, belki zıplama yeteneğimiz gelişiyor ama aynı dağa doğru 5 dakika boyunca zıplamak ve o köşedeki iki piksellik açıya denk gelmeye çalışmak da sıkıcı hale geliyor. “Nostaljik işte” diyerek kendinizi avutup sineye çekebilecekseniz, çok da sorun olmayabilir gerçi. Sonuçta Oblivion Remaster’ın hâlâ popüler olabildiğini gördük 2006 model oynanışına rağmen. Ama ben bu kısımlarında da biraz modern dokunuşlar beklerdim, ondan bahsetmeden geçmek istemedim.

Karakter Gelişimi ve Savaş Mekanikleri

Hangi silahı kullandığınız ve karakteri ne yönde geliştirdiğiniz de sınıflarla değil, tamamen kullandığınız silahlara bağlı olarak şekilleniyor. Ben ağırlıklı olarak çift kılıç kullandım ve yetenek ağacımda rakibi sersemletme üzerine yoğunlaştım. İki silahımla birden rakibin kafasına çötank diye vurup onu bayıltan, sonra kuşbaşı döner yapmaya odaklanan bir karakter yaptım. Güzel de iş yaptı, pek zorlandığımı söyleyemem en yüksek zorlukta oynamış olmama rağmen. Siz yine isterseniz zamansız birer klasik olan “gizlilik kasan okçu” ya da “bir elde kılıç bir elde büyü” tarzlarında da oynayabilirsiniz; oyun hepsine fazlasıyla imkân veriyor.

Karakter Gelişimi ve Savaş Mekanikleri

The Fall of Avalon, aksiyon açısından da Skyrim’den bir tık ileride, ancak Avowed’ın bir hayli gerisinde kaldığını hissettirdi. Mesela, “parry” atmaktan keyif aldığım için karakterimi bu yönde geliştirmek istemiştim ama ihtiyacım olmadı doğrusu. Düşmanı hafifçe peşinize takıp, sizi kovalamasını sağlarsanız herkesi vur-kaç yaparak harcamak fazlasıyla kolay. O yüzden parry atmaktan çok “evade” atmaya yöneldim genellikle. Eğer bu oyun birkaç yıl önce çıkmış olsaydı, muhtemelen daha kıymetli olurdu; ama tam da Avowed ile birkaç ay arayla çıkış yaptığından ister istemez kıyasa maruz kalıyor ve “Ee, daha iyisi var ki bunun?” dedirtiyor.

Görsel Tasarım ve Atmosfer

Oyunun görsel dilindeyse farklı ilham kaynakları mevcut. Arthur’un zebellah gibi olan zırhı ve ortamların bol kurukafalı süslemeleri, yer yer Warhammer’ı çağrıştırıyor. Bazı mekanlarda (özellikle de ilk başta Arthur’un ruhuyla konuştuğumuz kabir kısmında) H.R. Giger’ı da andım. Zaman zaman mekanlar ve hikâyenin Lovecraft-vari bir havaya büründüğü bile oldu. Bu açıdan “her şeyden biraz almak suretiyle” kendine has, ilginç bir görsel dil geliştirmiş diyebiliriz.

Görsel Tasarım ve Atmosfer

Hikâye ve Anlatım

Hikâyeye gelecek olursak, yazının başında da belirttiğim gibi Kral Arthur’un Avalon’u fethedip efsanesini yazmasının üzerinden neredeyse yarım milenyum geçmiş. Bir yandan kökeni fazlasıyla şaibeli Wyrdness denilen doğaüstü güç millete kök söktürürken, diğer yandan bizim de oyunun başında mustarip olduğumuz Red Death vebası söz konusu. Tüm bu karmaşanın ortasında özgürlüğümüze kavuşmaya çabalarken kendimizi bir anda Kral Arthur’un ruhuyla aynı bedeni paylaşırken buluyoruz ve 600 yıllık döngüyü iyi ya da kötü nihayete ulaştırma sorumluluğu omuzlarımıza yükleniyor. Bu açıdan hikâye ve işlenişi nispeten ilginç. İlk başta çok standart bir kara fantezi hikâyesi gibi gelmişti ama sonradan “Dur bakalım, bu mevzuyu nereye bağlayacaklar” diye düşünerek oynamaya devam ettim; demek ki merak duygumu gıdıklamayı başarmış oyun. Özellikle geçmişe dair bazı ipuçlarını yan görevlere, çeşitli keşiflere ve Arthur ile yapacağımız kamp başı sohbetlerine taşımış olmaları hoşuma gitti. Böylece hikâyedeki bütün resmi görmek istiyorsanız opsiyonel şeyleri de yapmaya itiyor oyun – ki The Elder Scrolls serisinin en büyük sorunlarından birinin de “Ya kim takar hikâyeyi, dağ tepe geziyoruz işte” olduğu düşünüldüğünde, bu kadar geniş bir oyunda hikâyesini umursatmayı başarmak ayrı bir takdiri hak ediyor.

Hikâye ve Anlatım

Görevler ve Seçimler

Öte yandan, özellikle de Act 2 sonları ve Act 3’ün geneli itibariyle biraz “Yeni bir bölgeye geçtik ve şimdi aynı şeyleri burada da tekrar edeceğiz” hissiyatı yakaladım. Ana görev odaklı giderseniz çok problem değil ama bilhassa şehirlerde konuşulacak onlarca karakter var – ki çoğu size öyle ya da böyle önemli şeyler söyleyip, hikâyenin seyrine temas edecek görevler verebiliyor. Bir de oyunun karanlık ve kasvetli ortamından mıdır nedir, hangi görevin altını çevirip baksanız böcek yuvasıyla karşılaşma riski oldukça yüksek. (Yazar burada dümdüz “oyun çok buglı” dememek için takla atıyor.) Böyle tam kendinizi hikâyeye kaptırıp yan görevi de yapayım, şunu da bitireyim derken saçma bir hata yüzünden belli karakterlerle etkileşiminiz tıkanabiliyor – ki oyunun seçimler ve sonuçları konusunda da çok katı olduğu düşünülürse bu da hatalara olan tahammül seviyenizi düşürüyor.

Görevler ve Seçimler

Seçimlerin Ciddiyeti

Seçimlerin ciddiyeti demişken… Bu konuda gerçekten de oyun gözünüzün en ufak yaşına bakmıyor, uyarmış olayım. Bir karaktere ters gittiğinizde, bir daha dönüp yüzünüze bile bakmayabiliyor. Ya da çok kızdırdıysanız üzerinizdeki ekipmanın cakasına bakmadan direkt saldırabiliyor. Bu karakterler, oyundaki bazı önemli, büyük görevlere açılan kapı da olabiliyor. “Aman bu karakter önemli, şimdi ters düşürmeyelim oyuncuyla!” gibi bir derdi yok The Fall of Avalon’un. Haliyle, eğer ne dediğinize ve nasıl davrandığınıza dikkat etmezseniz, pat diye bir anda kendinizi koca bir görev dizisinden mahrum kalmış bulabiliyorsunuz. Görevini yaptığım halde aradan vakit geçtiğinde geri kontrol etmeyi unuttum diye bir karakterin “Ben gelmem, siz takılın” dediği oldu mesela çok önemli bir noktada. Çok önceki bir kayıt dosyama dönmem gerekti bu yüzden; aman siz dikkat edin de vaktiniz heba olmasın! (Ve bol bol farklı kayıt dosyası açın!)

Seçimlerin Ciddiyeti

Açık Dünya ve Yan Aktiviteler

Bu tarz oyunların alamet-i farikası haline geldiği üzere açık dünyada at koştururken (Evet, oyunda at da var. Ama kullanımı o kadar zor ve kötü ki, “Koşarak giderim daha iyi” dedim bütün oyun boyunca.) tonla yan aktiviteye de dalabiliyoruz. Kendi zırh ve silahlarımızı imal ettiğimiz Handycraft, iksirlerimizi hazırladığımız Alchemy, iyileştirme ve ufak tefek bonuslar veren yiyecekleri pişirdiğimiz Cooking, yerinde hep mevcut. Ancak bu sistemlerin varlığı, yokluğundan iyi olsa da pek derin olmadıklarını da belirtmeliyim. Önceden hazırlanmış bazı tarifleri harfiyen uygulamak dışına pek çıkamıyorsunuz. Bir tek Cooking, tarif olmadan deney yapmanıza izin veriyor, onda da genellikle en çok sağlığı verecek yiyecek için elinizde ne malzeme varsa ondan basıp geçiyorsunuz genellikle. Ha bu arada, bir de Fishing, yani balık tutma var; az daha unutuyordum. Daha doğrusu unutmuyordum da, yapımcıların son anda oyunun balık tutma başarımı için gereken balık sayısını arttırmasından dolayı hâlâ çok kızgınım, o yüzden kendimi tutmaya çalışıyordum. Balık demeyin bana bir süre, gözünüzü seveyim…

Açık Dünya ve Yan Aktiviteler

Sonuç

Bütün iyi yanlarına ve size taktığı kancalara rağmen Tainted Grail: The Fall of Avalon’un en büyük problemlerinden biri, 2025 yılına ait değil de 2010’lu yıllara ait bir oyun gibi hissettirmesi. Görsellik göz kanatmasa da günümüz standartlarının yanına dahi yaklaşamıyor, oyunu ıkayan ve illaki karşınıza çıkacak hatalar gırla gidiyor, cilası fazlasıyla eksik, kimi mekanikler tam yerine oturmamış hissiyatı veriyor. Ama bütün bunlara rağmen “The Elder Scrolls VI’yı beklemekten ömrüm çürüdü, bana o geniş açık dünya havasını verecek bir oyun lazım acilen!” diyorsanız… Avalon elbette size kucak açacaktır. Benim de nereden baksanız bir 80 saatimi yedi sonuçta bütün şikayetlerime rağmen. Geceleri kamp kurmadan önce ateşe ethereal cobweb atmayı unutmayın, yeter.

Sonuç

♦ İnceleme puanlarımız ne anlama geliyor?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?