Battlefield 6: Yeniden Doğuş ve FPS Dünyasında Değişim
Battlefield 6 ile barış yerine kahkaha tatlı! FPS dünyasında patlayan yeniden doğuşa hazırlanın, tanklar hala gülmekte!
7 saat önce

Ben kendimi bildim bileli online FPS piyasasında üç dev isim dönüp durdu. Call of Duty, Counter-Strike ve Battlefield. Evet, 2000 doğumluyum, daha önceden çıkan efsanevi oyunları pek oynama şansım olmadı. Bizim nesil için FPS dediğin şey kesinlikle bu üçlüyle tanımlanıyordu. Tabii araya Wolfteam, S2 Son Silah gibi “okul çıkışı harçlığı gömüp eğlencelik” oyunlar da girdi ama gerçek rekabetin adresi hep bu büyük üçlüydü. İnternet kafeye gidince seçenekler belliydi; CS 1.6 mı oynayacağız, yoksa Modern Warfare mı? Tam bir “çocukken kebapçıda döner yemek gibi” bir durumdu. Herkesin sevdiği, fakat bir türlü ulaşamadığı şeyler gibiydi. Koca sınıfı toplayıp 64 kişi server açmak mümkün değildi, o yüzden Battlefield genelde kenarda kalırdı. Ama her videosunu gördüğümde içimden aynı şey geçerdi, “Oha… bina nasıl öyle yıkıldı? Bu atmosfer ne?” Battlefield 4’ün, Battlefield 1 çıkmadan önceki son dönemlerinde oyuna daldığımda da bu şaşkınlığım devam etmişti. Fakat Battlefield 1 ve Battlefield V, konsept olarak bana hitap etmediği için pek vakit ayıramadım.
Sonrasında gelen Battlefield 2042 ise o kadar büyük bir hayal kırıklığına dönüştü ki, lise yıllarımda “FPS deyince akla gelen üçlüden biri” olan serinin tarihin tozlu sayfalarına karışacağını düşünmeye başladım. Üstelik yakın dönemlerde EA’in elinden çıkan Apex Legends gibi bir fenomen, ortalığı kasıp kavuruyordu. Öyle olunca kendi kendime, “Tamamdır, EA artık FPS sahnesinde yoluna Apex üzerinden devam eder. Battlefield’ın yüzüne bir daha bakmaz,” demiştim. Ama tabii koskoca bir markayı kolay kolay mezara koyamazsınız. İşte bu yüzden, Battlefield’ın yeniden doğuşu için tam zamanıydı. Sayın diğer oyuncu, lütfen kaldırır mısınız beni?
Battlefield 2042 Nerede Hata Yaptı?
Seriyi yeniden ayağa kaldıracak oyunu konuşmadan önce, nasıl yere düştüğünü hatırlamak lazım. Battlefield 2042, kağıt üzerinde çok şey vaat eden ama vaatlerini hayata geçirmekte büyük sıkıntılar yaşayan bir oyundu. Çıkıştaki teknik sorunları bir kenara bıraksak bile, en büyük problem şuydu; 2042 bir Battlefield oyunu gibi hissettirmiyordu. Oyunun “satış noktası” olarak sunulan 128 kişilik savaşlar, haritaların anlamsız büyüklüğü yüzünden, 32 kişilik çatışmalara benziyordu. Yani o kadar boşluğun içinde koşturarak kaybolan bir rakam gibiydi bu durum. Bir noktadan diğerine koşarken kilometrelerce boş alan geçiyor, sıkıcı sessizlikler yaşıyordunuz. Oysa serinin geçmişteki geniş haritaları, kaotik bir yoğunlukla doluydu. Her an bir tank patlaması, gökten düşen helikopter, yan tarafta çatışan iki takım… 2042 ise bu büyüklüğü dolduramadı. Böyle bir ihtişamın içinde kaybolmak, 2042’de sadece hayal oldu.
Bir diğer büyük hata ise kimlik kriziydi. Battlefield’ın yıllardır kemikleşmiş dörtlü sınıf sistemi vardı. Ama 2042, dönemin modası olan Apex Legends, Overwatch ve Valorant’tan ilham alarak “ajan” sistemine geçti. Karakter bazlı yeteneklerin merkezde olduğu bu oyunlarda işliyor olabilir, ama Battlefield’ın buna asla ihtiyacı yoktu. Hal böyle olunca, ortaya çıkan şey, bir Battlefield deneyiminden çok uzaktı. Sıradan, kimliği belirsiz bir FPS deneyimiydi. Aynen ustam iki çay bize
Eksikler bununla da bitmedi. Lansmanda yalnızca 22 silah vardı (önceki oyunlarda yüzlerce çeşit varken). Topluluğun favorisi “sunucu seçme” kaldırılmış, yerine oyuncuları rastgele sunuculara atan bir sistem getirilmişti. Hatta Tab’a bastığınızda, skor tablosunu bile göremiyordunuz. Bu kadar temel eksikliğin yanında, oyuncuların alıştığı o Battlefield kaosundan uzaklaşmış bir oyun çıkınca, 2042 neredeyse nefret seviyesinde bir tepki topladı.
EA’in Attığı Doğru Adımlar
Battlefield 6’ya geçmeden önce EA tarafına kısaca değinmek istiyorum. Kendimi çok sıkı bir Battlefield hayranı olarak tanımlamam ama FC (eski adıyla FIFA) serisinin büyük bir takipçisiyim. O yüzden söyleyeceklerimi gönül rahatlığıyla söylüyorum. EA sonunda akıllanmış gibi görünüyor. Ancak bu biraz enteresan bir durum; iki ara oyunun tam aynı doğrultuda gitmediğini görmek, insanı düşündürüyor.
Bunu her iki oyunun pazarlama yaklaşımında da fark etmek mümkün. İlk defa uzun zamandır topluluğun şikayetlerine kulak verdiklerini hissediyorum. Mesela FC 25 tam bir hayal kırıklığıydı. Sahada doğru düzgün pas bile atamıyordunuz. FC 26 tanıtımlarında ise tüm odak noktaları, oyuncuların FC 25’te şikâyet ettiği sorunların çözülmesi üzerine kurulu. Aynı şey Battlefield 6 için de geçerli. Topluluk yıllardır serinin eski köklere dönmesini istiyordu. EA tarafı da bunu yaparken oyunu aynı zamanda modern hissettirmesi gerektiğinin farkında. Çünkü modern çağa ayak uyduramadan köklere dönerseniz ortaya, Assassin’s Creed Mirage gibi “nostaljik ama boş” bir deneyim çıkar.
EA bu kez gerçekten oyuncuları dinliyor gibi görünüyor. Tek temennim, bunun sadece göz boyama olmaması. Aksi halde şirket bir kez daha “şeytan şirket” damgasını yiyecektir. Ama gerçekten sözlerinde dururlarsa ellerinde bulunan serilerin tadını doya doya çıkarırız.
Köklere Modern Bir Dönüş
Battlefield 6, bu serinin neden efsane olduğunu hatırlatan ve ayakları yere sağlam basan bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. En temel noktadan başlayalım; oynanış. Silah kullanımı o kadar tatmin edici ki, her tetik çekişte bir ağırlık ve güç hissediyorsunuz. Ne önceki oyundaki gibi “su tabancası” hissi var ne de boş bir arcade havası. Açık betada yer alan tüm silahları denedim. Güçlü olan da, görece zayıf olan da kendine has bir tat veriyor ve hiçbirinde sıkıcı bir deneyim yaşamadım. Silahlar tarafında bir diğer hoşuma giden olay da, silah parçalarının deneyim puanlarına göre açılmasıydı. Bir silahı kullandıkça hem eliniz gerçekten alışırken hem de ekipmanları ile adım adım güçlendirme olayını ben çok seviyorum. Oyunun kendine has bir tadı olması, her seferinde değişik bir deneyim sağlıyor.
Battlefield 6’nın hareket sisteminde de ufak ama etkili değişiklikler yapılmış. Mesela Call of Duty: Black Ops 6’daki “omnimovement” yani serbest yönlü hareket sistemi gibi köklü bir devrim söz konusu değil. Bu sistemin amacının, Call of Duty serisini daha arcade bir hâle sokmasını hesaba katarsak, Battlefield 6’da böyle bir şey olmaması bence çok iyi. Yapılan değişiklikler daha çok tempo ve bazı küçük yenilikler üzerine odaklanmış. Karakterlerin hızı fark edilir şekilde artmış, yüksekten atlayınca takla atabiliyorsunuz ve düşmüş takım arkadaşınızı kaldırırken onu sipere sürükleyebiliyorsunuz.
Bu küçük dokunuş, Battlefield’ın kaotik ama stratejik savaş atmosferine oldukça hoş bir katkı sağlamış ve ben buna bayıldım. Karakterlerin daha hızlı hareket etmesiyle birlikte oyun biraz Call of Duty temposuna kaymış durumda. Bu bence iyi bir şey çünkü Battlefield’a dinamik bir nefes katıyor. Serinin olayı olan “Arcade Simülatör” faktörüne çok yakışmış. Fakat internette bu konuda farklı sesler var. Tempo arttıkça doğal olarak TTK (time to kill – öldürme süresi) konusu gündeme geliyor. Bazı oyuncular, sürenin fazla kısa olduğunu düşünüyor. Ben aynı fikirde değilim. Çünkü betalar arasında Battlefield 4’e geri döndüm ve oradaki TTK süreleri de neredeyse aynıydı.
Asıl sorun TTK değil, oyunun teknik altyapısında yatıyor. Netcode tarafı şimdilik ciddi sıkıntılı. Basitçe anlatmak gerekirse netcode, sizin bilgisayarınız ile oyunun sunucusu arasındaki senkronizasyonu sağlayan sistem. İşte burada yaşanan gecikmeler, siper arkasına geçtikten sonra bile öldürülmenize neden oluyor. Hatta bazen düşman size tek mermi atmış gibi görünürken, aslında dört mermi sıktığını kayıtlarda görüyorsunuz. Bu da oyuncuya “adil değilmiş” hissi veriyor. Yani tartışma konusu TTK değil, teknik tutarsızlık. Umuyorum ki tam sürümde bu sıkıntı çözülür; çünkü geri kalan kısımlarda Battlefield 6 çok doğru bir yolda ilerliyor. Yazarlarınız sizleri gururlandırıyor sevgili okuyucular. Merak etmeyin…
Geri kalan kısımlardaki en doğru yol “ajan” sistemini geride bırakmış olmaları. Çünkü bu seri, karakterlerin karizmatik repliklerinden değil, dört klasik sınıfın uyumundan doğan bir deneyimdi. Ve evet, Battlefield 6 ile birlikte Assault, Engineer, Support ve Recon geri döndü. Oyunun ruhunu yeniden bulmamız tam da bu sayede gerçekleşiyor. Bu sistemde dikkat çeken en kritik değişiklik, defibrilatörün Assault sınıfından Support’a taşınmış olması. EA belli ki “destek sınıfı” kavramını kelime anlamıyla ciddiye almış. Bence doğru bir karar çünkü böylece Support gerçekten takımın can damarı haline geliyor. Bunun dışında her sınıfın kendine özel ekipmanları var. Örneğin Assault, ister bomba fırlatıcı ister yakıcı bomba seçebiliyor, hatta ikisini birden de alabiliyor. Eğer tekini seçerseniz, ikinci ana silah slotunu açma şansınız oluyor. Bu ufak esneklikler, sınıfları birbirine daha yakın ama aynı zamanda farklı kılan tatlı nüanslar yaratıyor.
Ancak işin beni biraz geren bir tarafı da var. Bu da silah özgürlüğü. Serinin DNA’sında sınıfların kendine has silah kısıtlamaları vardır. Taaruz tüfekleri sadece Assault’a, keskin nişancı tüfekleri Recon’a aittir gibi. Battlefield’ı Battlefield yapan şeylerden biri de buydu. Fakat Battlefield 6’nın öne çıkan modlarında her sınıf, her silahı kullanabiliyor gibi görünüyor. “Closed Weapon All-Out Warfare” yani sınıflara özel silah kısıtlamasının olduğu mod ise menünün arka taraflarına saklanmış. EA bunu “BF Labs ve açık beta verilerine göre karar vereceğiz” diyerek açıklıyor ama bu gizleme hareketi bana pek güven vermiyor. Çünkü eğer seriyi Call of Duty vari bir özgürlük rotasına sokarlarsa, Battlefield’ın kimliğini sulandırma riski çok yüksek.
Battlefield 6’nın açık betasında bile serinin kimliği ufaktan sulandırılmış hissi yok değil. Oyun modlarını ve haritaları genel olarak beğensem de ölçek konusunda küçük bir hayal kırıklığı yaşadım. Öncelikle, Battlefield 2042’nin 128 kişilik dev sunucularından vazgeçilmiş ve 64 kişilik sunuculara geri dönülmüş. Haritalar da bu sebepten biraz fazla küçültülmüş gibi. Normalde Battlefield haritaları hem büyük hem de dolu hissettirir. Bu yüzden oyuncular geniş haritalardan büyük keyif alır. Battlefied 6’nın açık betasında haritalar dolu olmasına rağmen biraz küçük hissettiriyor. Haritanın iki ucuna koşmak aşağı yukarı iki dakika sürüyor. EA “tam sürümde büyük haritalar olacak, bize güvenin” dese de, insan içinden “o zaman niye betada koymadınız?” diye geçirmeden edemiyor.
Yine de haritaları beğenmemin sebebi, oyunun sağladığı atmosfer. Yıkılabilir çevre tasarımı çok iyi kurgulanmış ve bu mekanikleri avantajınıza çevirebiliyorsunuz. Benim favori hareketim, bina tepelerinde veya balkonlarda pusan keskin nişancılara bomba atarla saldırıp binayı kafalarına yıkmak oldu. Sosyal medyada gördüğüm bir başka örnek de, patlayan bir tankın kafa kısmının binaya çarpmasıyla binanın o kısmının yıkılmasıydı. İşte böyle anlar, çevrimiçi bir oyunda sinematik bir deneyim yaşatıyor ve gerçekten “Battlefield oynuyorum” hissini veriyor.
Kaliteli Optimizasyonu Özlemişim…
Battlefield 6’nın beni en çok şaşırtan yanlarından biri optimizasyonu oldu. Betayı hem bilgisayarda hem de PlayStation 5’te denedim ve artık neredeyse her oyunun sorunlu çıktığı bir dönemde, tek bir FPS düşüşü bile yaşamadan akıcı bir deneyim elde ettim. İki platformda da oyun adeta “yağ gibi” akıyor. Tek şikayetim arayüz tarafında. Oynanışta bahsettiğim o hafif Call of Duty olma arzusunu arayüzde de dibine kadar yaşıyorsunuz. Birebir aynı karo sistemi kullanılmış. Oyun yapımcılarına sesleniyorum! Lütfen karolar ve yatay kaydırmalarla dolu arayüzlerden artık vazgeçin…
İlk İzlenimler, Son Sözler
İki haftalık deneyimime bakacak olursam, Battlefield 6’ya gerçekten bayıldım. Betada yaşadığım en büyük iki sıkıntı olan netcode ve harita ölçeği sorunlarının beta sürümünden kaynaklandığını düşünüyorum. Zaten dediklerine göre, tam sürümde gerçekten büyük haritalar da olacak. Yine de netcode sıkıntısı tam sürüme yetişmezse incelemelerde eleştirilerin hedefi olacağı kesin. Bunu şimdiden söylemekte fayda var. Her ne kadar oyun beni etkilemiş olsa da, ön sipariş konusunda temkinli pozitif bir yaklaşım sergiliyorum. Beta deneyimi güzel, fakat heyecan duymamız gereken pek çok özellik hâlâ beta dışında. EA’ye güvenmek istesem de son yıllarda yaşattıkları deneyimler, temkinli olmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?