Pokemon’un Büyülü Dünyasında Çocukluk Anıları ve Maceralar
Pokemon dünyasında çocukluk anılarınızı yakalayın! Pikachu'nun yanındayken, evde kalmak zorunda mı kalmıştınız? Hadi, maceraya atılalım!
5 saat önce

Çocukken yaşadığımız deneyimler genellikle hayatımızın geri kalanında da yankılanır. Özellikle o masum, saf duygularla bağlandığımız şeyler, zamanla bizim kimliğimizin bir parçası haline gelir. Mesela, bir düşünsenize, siz ilk kez Pokemon izlerken belki de kocaman bir çikolata paketi ve koca bir hayal gücü ile doluydunuz. Ama gelin görün ki, bugün hala o sevimli yaratıkları düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Bu konuda bir arkadaşım şöyle demişti, “Çocukluğumun süper kahramanı Pikachu, neden büyüyünce de başımın belası olmasın ki?” İşte böyle bir ruh haliyle, Pokemon dünyasındaki maceralarım bana oldukça komik ve eğlenceli anılar bıraktı.
Mesela, o zamanların Galatasaray ve Fenerbahçe maçındaki tutkumun yanı sıra, yalnızca hayallerimde Pokemon avına çıkıyordum. O genç yaşımda, ekranın başında gördüğüm o sevimli yaratıkların içimde yarattığı heyecanı kelimelerle anlatmak imkansız. 2000 yılında bir Mart akşamında oturmuş, televizyon başında Pokemon’un büyülü dünyasına kapılmışken, kim bilir belki de dünya üzerindeki en büyük sorunu çözüyordum; Meowth Hulk mu, yoksa Snorlax ile mi savaşmalıydım? Tabii ki yanıtı bilmek için o yıllardaki şansımı kaybetmemek adına hiç düşünmeden Snorlax’ı seçerdim!
Aslında Pokemon oyunlarına ne zaman kavuşacağım sorusu, benim için her zaman büyük bir muammaydı. 2001 civarında yaşıtlarım Pokemon Crystal ile sabahlara kadar çılgın gibi oynarken, ben hala Fanta’nın çekilişinde Game Boy kazanmanın hayalini kuruyordum. Yalnızca kısıtlı kaynaklarla Pokemon’un dünyasına dalmak, tam anlamıyla gerçek bir zorluktu. Ama neticede, dost dönüşümü ile Pokemon’dan çok etkilendim; hayal gücümde 151 Pokemon birbirini kovalarken uykuma dalıyorum. Ve inanın ki, Snorlax’a sıra gelince uykuya dalmanın da bir rahatlığı var!
Kendi Pokemon Efsanemi Yaratmak
Pikachu’nun “I wanna be the very best” repliğinin ilk duyuluşu beni çok etkilemişti, ama ben başka bir yolda ilerledim. En büyük hedefim Gengar’ı yakalamaktı! Ama o kadar çok Hayalet Pokemon’a şans verdiğim için bazen bir Haunter ile düz duvara dövsem mi diye düşünüyordum. Bir yandan da “Çizgi filmde hiç böyle şeyler yoktu!” diye kendimi yerden yere vururken, diğer yandan da Annemin iş yerindeki internette Pokemon bilgi yarışması düzenleme hevesimi besliyordum. Kısacası, o dönem çok şey öğrendim ve kendimi bir uzaktan kumandalı Pokemon ustası gibi görmeye başladım!
Günler geçtikçe Pokemon’un sanal evrenine daha çok dalıyordum. Zamanla Nintendo’nun farklı oyunlarıyla tanışıp, GBC ve GB oyunlarını PSP ile bitirmiştim. Sonuçta Pokemon oynamak, benim için bir kaçış yolu oldu. Her yeni Pokémon’da bir macera, her puanda bir kahkaha, her karşılaşmada da yeni bir dostluk vardı! Ama hala o eski formülü kullanmak beni mutlu eden şeyler arasında. Pokemon’un aslında bir nevi puzzle gibi olduğunu düşündüğümde, farklı parçalarla birleşip benim hayalimde bir bütün haline geldiğini fark ettim.
Ve sonunda, Pokemon’u yakalamak ya da bütün Pokemonları toplamak zorunda olduğumu düşünemiyorum bile! Çünkü ben sadece eğlenmek için oynamak istiyorum, az çok ilgim olsun yeter. “Gotta catch ’em all”, evet doğru, ama bazen yakalamak o kadar da önemli olmuyor. Sadece akşamüstleri çayımı alıp, temiz havada Pokemon yakalamayı hayal etmek de keyifli! Özellikle de o zaman birer çiklet gibi Pokemon’ları takas etmek meşakkatli. Ama bir noktada kendimi “Neden en iyi ben olamıyorum?” diye sorgularken buldum.
Burada ilginç bir detay var ki, belki de Pokemon kartları konusundaki sevgim benim bu maziden gelen bağımlılığımın bir yansımasıdır. 1999 ve öncesinde çıkarılan kartları toplamak, bana eski günleri hatırlatıyor ve bu maceralarda kaybolmama sebep oluyor. Her yeni nesil Pokemon ile birlikte, eski zamanlardaki Pokemon’ların yüreğime bir sıcaklık bıraktığını söyleyebilirim. Zaman zaman durup düşündüğümde, “Bir Pokemon savaşına girmeden duramam!” diye düşündüğüm anlar oluyor.
Sonuçta, Pokemon benim yaşamımın ayrılmaz bir parçası. Bu yüzden yaşım ne olursa olsun “Poke Flute” ile Snorlax’ı uyandırma hayalimde sonsuza dek yaşayacak. Pokemon ile tanışalı yirmi yıl geçti ama o heyecan hala yerli yerinde. Daha nice yirmiler, Pokemon’larla dolu bir yaşam dileğiyle! Gerçekten de bu yaş sınırını aşarken, belki de insanlar “Büyümek” yerine “Büyümediğini” fark ediyor. Ah, Pokemon dünyası, seninle yolculuk etmek hayatın en büyük eğlencesi!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?