Elden Ring: Kapsamlı İnceleme ve Oyun Deneyimi

Bu incelemeyi ben yapmamalıydım fakat birtakım teknik aksaklıklar nedeniyle “Elden Ring oynamak ister misin?” sorusu bana yöneltildi. Reddetmedim ama iyi ki de reddetmemişim, çünkü Elden Ring, hiç de hafife alınacak bir oyun değil. Oyun ay sonunda bizlerle buluştuğu için hızlı bir inceleme yapmam gerekti ve bu, derinlemesine bir kritiğin nasıl yazılacağını düşündüğümüzde epey zorlayıcı bir durumdu. Ayrıca, oyunun elimize ulaşmasından sadece 1-2 gün sonra, daha önceden oynamakta olan yabancı basından gelen yüksek notlar da bu durumu karmaşıklaştırdı. Oynadığım her adımda, “Ne 10 üzerinden 10’u, Dark Souls ve Sekiro daha odaklı ve konsantre oyunlardı!” ile “Ama bu oyunda harika öğeler de var, acaba ben mi yanıltıldım?” arasında kaldım. Öncelikle belirtmeliyim ki, hala duymadıysanız da, oyuncunun karşılaştığı o sinir bozucu performans sorunlarından dolayı bu yüksek notların bana göre haklı olmadığını düşünüyorum. Bu kadar büyük sorunlar, göz ardı edilemeyecek kadar ciddi. Her halükarda, bu konuya yazının ilerleyen kısımlarında tekrar döneceğim; eğer bu sorunlar yaşanmasaydı, Elden Ring’in puanları gerçekten de From Software’in en iyi işi olarak anılmayı hak eder miydi, bunu tartışalım.

Uyarı: Bu yazı sırasında oyunun ismiyle ilgili kötü kelime oyunları yapılmayacaktır.

Oynadığınızda, From Software ekibinin neden 1,5-2 senede bir kaliteli oyun çıkardığını fark edeceksiniz. Elden Ring, sunduğu zengin içerik ve karmaşık dünya ile çok özel bir deneyim. Ancak bunu kelimelere dökebilmem zor; bunu yaşamanız gerekiyor. Fikir vermek gerekirse, paranızla tasarlanan her içeriğin oyun oyuncusu tarafından erişilebilir olmasını garanti eden stüdyoların yanında, El oyunundaki en epik bölüm sonu canavarlarından birini gizlemeyi başarabilen From Software var. “Her From Software oyununda bir-iki gizli bölüm sonu canavarı olur, bu yeni bir şey değil” diye düşünebilirsiniz. Fakat ben 9-10 tane gizli düşman kaçırdım ve bunların kendi başlarına başarımlar olduğunu da belirtmeliyim. Bu bahsettiklerim, pek çok eşyadan daha özel ve tasarım açısından da oldukça estetik.

Mekânlar da aynı derecede etkileyici. Souls oyunları genellikle klostrofobik yapısıyla oyuncuyu baskı altına alır. Elden Ring, bu klostrofobik yapıyı, daha hafif bir atmosfer ile değiştirerek oyuncunun zorluklarını etkiliyor. Elden Ring, geniş ve karmaşık bir haritaya sahip; açık dünya keşfedildikçe, yepyeni alanlar açılıyor. Her şeyin yanı sıra, altyapı açısından da bu oyun oldukça geniş ve heyecan verici. Haritasının en az altı veya üst katı kadar dolu olduğunu düşündüğünüzde, “oh” demeniz kaçınılmaz!

Boşa harcanan zaman azsa ceza da, gerilim de az Elden Ring gibi titizlikle yaratılan bir oyunda büyüklüğün her zaman bir avantaj olmayacağını söylemekte fayda var. Açık dünya tasarımına geçiş yaparken, pek çok zorlukla karşılaşma olasılığınız artıyor. Ancak, labirent gibi karmaşık tasarımlar yerini daha düz bir yapıya bıraktı. Artık her yerde daha çok kayıt noktası var; hem açık dünyada hem de zindanlarda Marika heykelleriyle anında geri doğma olanakları mevcut. İstediğiniz yerden hızlı seyahat etme seçeneği oyuncunun boşa geçen zamanını en aza indiriyor. Ancak, bu durum aynı zamanda Dark Souls’un kayıt noktalarına ulaşmanın getirdiği o tansiyonu da ortadan kaldırıyor. Bu, birçok oyuncu için artı olarak değerlendirilebilirken, benim için bir eksiydi. Zindanda veya açık dünyada “yol stresi”ni hissedememek büyük bir kayıp!

Zindandan bahsedecek olursak, Elden Ring’de birçok farklı küçük zindan var ve her birinde genellikle bir bölüm sonu canavarı bulunuyor. Ancak, zindanlar birbirine oldukça benziyor ve basit tasarımıyla daha az iç çekici hale geliyor. Elden Ring zindanları, açık dünya tasarımına göre daha az özenli kalmış durumda. Bu alanlar çıkarıldığında, elde kalacak içerik oldukça zayıf kalabilir.

Kırk kılıca tapmaya, bol bol ölümü tatmaya geldim! Elden Ring’in hazine dolu bölgeleri, var olan opsiyon yelpazesini haklı çıkarmak için dolaşılması gereken çok sayıda silah ve büyü içeriyor. Ek olarak, savaşlarda yanında çağırabileceğiniz hayaletlerin çeşitlilik kazanması, oyuncuları daha fazla seçenek ile buluşturuyor. Herbir mezar, maden veya harabede farklı zırh setleri yer almakta. Ancak bulduğunuz her şey, karakterinizin kullanımına uygun olmayabiliyor; yine de bazen o kadar ilginç şeyler ortaya çıkıyor ki, karakteri sıfırlayıp baştan yapılandırmak isteyebilirsiniz.

Elden Ring, “nato kafa nato mermer” kılıç kalkan oyuncularının bile yeni denemeler yapmalarını sağlayacak kadar geniş bir seçenek sunuyor. Dark Souls 3 oyununda her silahın kendine ait “Weapon Art” hareketi vardı; bu özellik Elden Ring’de “Ashes of War” olarak geri dönmektedir. Artık bu özel hareketleri istediğimiz gibi değiştirmek mümkün. Ayrıca, silahların elemental hasarları da bu hareketlere bağlı. Yani her bir element için ayrı silah geliştirme derdine düşmüyorsunuz. Yapmanız gereken tek şey, silah üzerindeki Ash of War’u değiştirmek. Yeni bir silah aldığınızda, o silahın kendi özelliği repertuvarınıza eklenmiyor; her Ash of War’u oyun dünyasında bağımsız olarak bulmanız veya satın almanız gerekiyor.

Mazoşizm sarı renkle olan savaşını kaybetti Opsiyonlar bu kadar genişken, kayıt noktalarının sıklığı da elde edilen deneyimi artırıyor mu? Hem evet hem hayır. Elden Ring, bölüm sonu canavarlarına karşı seviye atlama yoluyla çok daha kolaylaşabileceğiniz bir yapım. Ancak, daha önceleri zorlandığımız bölümler, bu noktada silah geliştirmeleriyle hızla aşılabiliyor. Son bölümlerde ise savaş becerisi kilit rol oynuyor. Bu nedenle son dövüşler daha zorlayıcı hale geliyor. Ve evet, bölüm sonu düşmanları sadece büyüklükleriyle değil, yenilmesi gereken yetenekleriyle de baş döndürücü. Bu düşmanlardan bazılarıyla mücadeleniz, gerçekten zorlu geçebilir. Zira bazıları devasa boyutlarıyla saldırılara karşı hassasiyeti zorlaştırıyor. Gerçekten de bazı dövüşler oldukça rahatsız edici ve zorlu hale gelebiliyor.

Kapak olmuş bu sefer Hikaye konusunda çok fazla derinlemesine gitmeyeceğim çünkü Souls oyunlarındaki karmaşık anlatımı çözümlemek benim için oldukça zor. Duyduğuma göre George R. R. Martin’in hikâyeye katkıda bulunduğu söyleniyor ama bu, anlatımın daha kolay olduğu anlamına gelmiyor. Birçok karakter aynı muğlaklıkta konuşuyor ve genel olarak karmaşık bir yapı ortaya çıkıyor. Doll ‘Dark Souls’ hayranları için muhtemelen yine barren bir hüsran var.

Oyun, çeşitli performans sorunlarıyla da dikkat çekiyor. Bir PC portu olarak, Dark Souls Prepare to Die Edition kadar kötü değil, ama yine de bazı performans sorunları var. Açık dünya gibi alanlarda kare oranı oldukça etkileniyor. FPS’in düşük olduğu yerlerde, sistemim tam kapasitede çalışıyormuş gibi görünmüyor. Mekân değiştirirken takılmalar yaşamam her zaman mümkün. Yine de, performans açısından iyileştirme amacıyla bazı güncellemeler çıktı ama bu değişimler beni tam anlamıyla tatmin etmedi. Oyunun grafik kalitesi Dark Souls 3 ile kıyaslandığında biraz daha iyi, ama belirttiğim gibi günümüz standartlarına uygun değil. Ancak bu tür detaylar benim için çok da önemli değil; From Software’in oyunlarını grafikleri için değil, başka nedenlerle sevdiğimi belirtmek isterim.

Müzikler açısından bakacak olursak, bana bırakılan etki pek de büyük değil. Çoğu From Software oyunu gibi, Elden Ring’in müzikleri de pek coşku yaratmıyor. Tüm bu geri dönüşler, zorlu savaşlar ile birleştiğinde Elden Ring’in yalnızca göz alıcı bir yapım değil, aynı zamanda kapsamlı bir oyun olduğunun kanıtı. Ancak kendisini en iyi Soulsborne oyunu olarak değerlendirmek benim için zor. Soulsborne hayranları için Sekiro’nun ve Dark Souls’un mekan tasarımı biraz daha ilgi çekici gelecektir. Diğer yandan, açık dünya oyunları için bu tarzdan taze bir deneyim sunma noktasında Elden Ring oldukça başarılı olabilir.