Way of the Hunter: Avcılık Dünyasında Gerçekçiliğin Eksiklikleri
Way of the Hunter ile avcılık dünyasındaki gerçekçilik eksikliklerini keşfedin. Gerçekten nasıl avlanılır, detaylarıyla inceleyin.
5 saat önce

İnsanoğlunun doğal ortamda hayatta kalma çabası, tarih boyunca birçok efsane ve hikayeye ilham kaynağı olmuştur. Bu mücadeleler zamanla abartı unsurlarıyla dolup taşmış ve sonuç olarak pek çok hikayede gerçeklerle zıtlaşan durumlar ortaya çıkmıştır. Bu durum yalnızca edebi eserlerde geçerli değildir. Bu konu hakkında kendi köyümde duyduğum av hikayelerinin gerçeklik payının en fazla %10 olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak, bu tür anlatımlar insanların ilgisini çekmeye devam ediyor çünkü “İnsan karşısında Doğa” teması her zaman insan ruhunu hareketlendiren bir konu olmuştur. Rahmetli dedem, köyde tanınan bir avcıydı ve ben de onunla büyüdüğüm için av hikayelerinin içine doğdum. Dedemin mirası avcılık, ailemdeki diğer bireylere de yansıyarak beni de bu konuda heveslendirdi. Uzun bir süre avcılık oyunlarıyla da yakından ilgilendim. Yıllar sonra Way of the Hunter dikkatimi çekti. Oyunun atmosferi, Kastamonu’nun ormanlarıyla neredeyse birebir örtüşüyor; her tarafta akan güzel akarsular var. Eğer bu oyun avcılıkla değil de balıkçılıkla ilgili olsaydı, bu akarsulara rastgele bir ağ atma imkânım olacağını düşünüyordum. Ama bu görsel harikalar, oyun açısından pek hayata geçirilemeyince, yine kendimi Kastamonu’da avlanırken buldum. Tek fark, bu sefer elimde bir silah vardı ama avlayacak bir şey yoktu!
Dedemin Emaneti
Avcılık temalı oyunlar genellikle hikaye modlarıyla pek örtüşmez. Çünkü kimi zaman bu oyunların temel eğlencesi, ormanda dolaşmak ve zavallı geyikleri vurup tutkuyla boynuzlarını sergilemek. Ancak Way of the Hunter, oyunculara daha fazla aidiyet hissi katmak için bir hikaye modu eklemiş. Bu hikaye, oyununuzu büyük oranda etkilemiyor; yalnızca isterseniz takip edebileceğiniz belirli görevler sunuyor. Hikaye beni ilk etapta etkiledi çünkü ana karakter River’ın dedesi Nez Perce’deki bir avcı. River, çocukluğunda yaz tatillerini burada geçirip dedesiyle hayvanlar hakkında sohbet etmekten büyük keyif alıyordu. Ancak babası avcılığa karşı olduğundan, sürekli dedesiyle çatışma halindeydi. River büyüyünce, dedesi hastaneye kaldırıldığında, onun vasiyeti üzerine av evine geri döner ve hikaye burada başlar. Oyunu öğrenmek için kısa bir eğitim görevleri serisinin ardından Way of the Hunter tamamen açılıyor. Bu noktadan itibaren harita açık, tüm eşyalar ulaşılabilir ve devasa haritada istediğiniz gibi araç sürmek mümkün. Hikayeye göz attıktan sonra kendi yolumu çizmek istedim; zira dedesinden öğrendiklerim bana daha ilgi çekici geliyordu. İşte bu aşamada Way of the Hunter’ın hayal kırıklığına uğradım…
Ucuz Etin Yahnisi
Way of the Hunter, görsel açıdan gerçekten etkileyici bir deneyim sunuyor. Unreal Engine 4 ile hazırlanmış olan oyun, muhteşem manzaralarıyla doğadaymış gibi hissettiriyor. Ancak avcılık temasıyla ilgili ciddi eksiklere sahip. Oyun, mantıklı ve işlevsel fikirlerle tasarlanmış, örneğin sadece süs olarak değil, gerçekten yemek için av yapabilmek bir seçenek olarak sunulmuş; benim için avcılığın gerçek amacı budur. Yani yiyemeyeceğiniz bir hayvanı öldürmek, etik olarak bu da doğru bir davranış değil! Oyun sırasında restoranlardan gelen siparişler, örneğin başında 3 kilo sülün eti getirmeniz isteniyor. Sülünü avlıyor, siparişi tamamlıyor ve para kazanıyorsunuz. Oyun içindeki para harcamak içinse pek çok seçenek yok; silahları geliştirmek, hayvanları çağırmak için özel düdükler almak ya da yüksek ücretlerle haritanın çeşitli bölgelerine açılmak zorundasınız. Oysa ki oyun, bir kamp sistemiyle çeşitlendirilseydi, ormanda dolaşırken yarım kilo mantar toplayıp av etlerinden bir güveç yapsaydık harika olurdu. Sonuç olarak, Way of the Hunter’ın av eti anlayışı biraz “ucuz etin yahnisi yavan olur” anlamında görünüyor; yani ne kadar av yapsanız da en iyi sonuç, dedenin av evinde sergilemekten başka bir şey olmuyor ki bu benim için istenmeyen bir durum…
Ceylan Yapay Zekalı Ayı Mı Olur Ya?!
Oyunun en büyük sorunlarından biri, hayvanların yapay zekâsı. Bir avcılık oyunu için avın kalitesi, oyunun kalitesini etkileyen temel unsurlardan biridir. Ne kadar sabırlı olursanız olun, Way of the Hunter tatmin edici bir av deneyimi sunmuyor. Hayvanların yapay zekâları, çoğu zaman en küçük seslerde kaçtıkları gibi bazen de hiç kaçmamaları gereken canlılar alakasız bir şekilde kaçıyor. Koskoca ormanda tek başınıza avcıyken, etrafınızdaki kurtlardan kaçması pek olası değil. Bir de, sahip olduğu şöhretle kanaat gibi tanıdık ayılar benden kaçınca oyunu sorguladım. Oyundaki hayvanların hepsinin belirli bir hareket paterni var; av sizi duyduğunda kaçıyor, ardından bir noktada durup sakinleşiyor ve gizlenmeye çalışarak onu vurma şansını elde ediyorsunuz. Bu sistem, sıkça kullanılan bir mekanizma haline gelmiş. İstediğiniz kadar sessiz gitseniz de bir şekilde sizi görecek veya duyacaklar. Bu durum, bilgiye dayalı bir pusu sağlamaktan çok, bir boş haritada yürüyüş simülasyonuna dönüşüyor.
Karlı Kayın Ormanında Yürüyorum Geceleyin
Gerçek hayatta bu sağlıklı orman yürüyüşlerini üzerimde bu kadar teçhizat olmadan yapabilsem, ömrüm 40 yıl daha uzardı. Avcılığın temel kurallarından biri olan “erken kalkan yol alır” anlayışı, Way of the Hunter’da da geçerli. Bazı hayvanlar sabah saatlerinde yemleniyor veya su içmeye akarsulara iniyor; bu yüzden saatinizi sabahın beşine kurup av alanına gitmek zorundasınız. Bu gerçekçilik unsurları da oyunda hoş bir deneyim sundu. Ancak, bu yolların çoğu işlevsiz durumda, bu da keşfi oldukça kısıtlıyor. Örneğin, çekirdek bölgelerde geyiklerin su içtiği alanlar var ama oraya pusu kurup bekleseniz bile geyik görmeme olasılığınız oldukça yüksek. Ayak izi takip ederken de çoğunlukla çıkmaz sokaklara yönleniyor ve ormanda kaybolmanız muhtemeldir. Bu noktada en etkili bulduğum yöntem ise hayvan dışkılarını incelemek; çünkü taze dışkıya bakarak ilerlediğinizde, bir sürüyle karşılaşma ihtimaliniz yüksek. Fakat, av gördükten sonra hâlâ işlerin yarısı bitmediği unutulmamalıdır.
Sezgisel Avcılık
Oyunun sunduğu sezgisel avcılık yeteneği, bazı ipuçları sağlıyor ancak ne kadar yardımcı olduğu konusunda ciddî şüphelerim var. Bu sezgiyi aktive ettiğinizde etrafta parlayan bölgeler görüyorsunuz; bu alanlar hayvanlar hakkında bilgi sağlıyor. Ancak, bu özellik açıkken iz takip etmek için sürekli kafanızı eğik tutmanız gerektiğinden, oldukça sinir bozucu! Eğer oyunda bir avcı iseniz, etrafınıza dikkat etmelisiniz. Fakat, elde ettiğiniz bilgi doğrultusunda 350 metre ötedeki bir hayvana ulaşana kadar, gözle görebileceğiniz tek bir av bulamıyorsunuz. Bu durumda öfkeden havaya ateş açıp etraftaki hayvanların kaçışını izlemekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Oyun detaylar açısından ne kadar özenle düşünülmüşse, kaybedilen potansiyeli görmek de aynı ölçüde üzücü. Kuşlar gibi küçük canlılar için kullanılan merminin, silahın ve ateş ettiğiniz noktanın av kalitesini etkilediği dikkate alınmalıdır. Ancak bunların hiçbiri “yapabilirsiniz” seviyesini geçemediğinde, oyuncunun denemekten vazgeçmesi oldukça muhtemel.
Av Partisi
Way of The Hunter’ı günde 6-7 saat ya da daha fazla oynayarak keşfedilmemiş alanları dolaştım. İlk görevden sonra, Transilvanya’ya yönelmenizi öneririm. Orası kuş avlamak için tam bir cennet ve doğa manzaraları Nez Perce’den bile daha dinlendirici. Ancak, kaliteli kuş avlama hedefiniz varsa, önce geyik ve porsuk avlayarak para kazanıp saçmalı tüfek edinmelisiniz. Elinizdeki ilk iki av tüfeği büyük ve orta boy hayvanlar için tasarlanmış durumda. Avcılıkta fişek seçimi oldukça önemlidir. Kuş avlarken kullanılacak hafif fişekler, avın parçalanmasını önlemesine yardımcı olurken, satılacak etin kalitesini de artırır. Ancak yemeden önce temizlemek de faydalı olacaktır; aksi takdirde ağzınıza minik saçma taneleri kaçabilir. Oyunun çok oyunculu kısmı ise gerçek bir kaos ortamı yaratıyor. Herkes ayrı araçlarla gidip geldiğinden avlanmak oldukça zorlaşıyor. Şu an için Way of the Hunter görsel olarak bir başyapıt sunuyor, fakat bu muhteşem atmosferde yapabileceğiniz şeyler oldukça kısıtlı. Oyun, sabrınızı ödüllendirmemekle kalmıyor, mütevazı bir hatada bile büyük cezalar vermekten geri durmuyor. Geliştirme ağacı, hava durumunu bilmek gibi özellikler sağlasa da, bu yeteneklerin oynanışa katkısı oldukça sınırlıdır. Yaklaşık 11GB’lık bir oyun olması sebebiyle bu oyunu silmeyi düşünmüyorum; zira gerekli güncellemeleri alırsa vaat edilen gerçekçilik seviyesiyle birlikte büyük potansiyel barındırıyor. Oyunu tek kayıt dosyası ile oynuyorsunuz, bu da doğada yaptığınız her şeyin kalıcı olduğunu gösteriyor. Çok sayıda erkek geyik vurduğunuzda popülasyon artarken, dişi geyiklerde aşırı avcılık popülasyonu azaltma ihtimalini doğuruyor. Oyunun bu haliyle kimseye tavsiye etmiyorum fakat ileride alacağı güzel güncellemelerle daha tam bir deneyim sunabilir. Şimdiden avlarınıza iyi şanslar dilerim!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?