Modern Warfare II Beta İncelemesi: Call of Duty Dünyasına Dönüş
Savaşın modern yüzüyle tanışın! Call of Duty dünyasına dönerken, beta incelememizde gülmekten bomba gibi olacaksınız!
5 saat önce

Call of Duty, artık adını her sene duymaya alıştığımız dev oyun markalarından biri. Bazıları “Bu oyun mu? Yine mi?” diye düşünse de, çoğu oyuncu geçtiğimiz yılların hatıraları ve avatarlarının ruhunu taşımaktan ziyadesiyle keyif alıyor. Oynarken “bir de şu oyunu dener miyim?” dedirtecek kadar çok oyunu var. Bugüne kadar istikrarlı bir şekilde üretimi devam eden seride yıllar boyunca çok iyi örnekler gördüğümüz gibi, sıradan ve kötü işler de gördük. Ancak konu Call of Duty oldu mu akıllara iki isim geliyor: Black Ops ve Modern Warfare. Bunlar öyle öyle iyi seriler ki, biri “ben daha iyiyim” derken diğeri yaklaşır ve “şşş ben buradayım” diye fısıldar. Bugün ise bizim işimiz Modern Warfare ile.
2019 yılında seriye CoD Modern Warfare rebootu ile temiz bir sayfa açan Infinity Ward, macerasına MWII ile devam ediyor bu sene. Hani eski çatlak komşularınızı hatırlarsınız ya, birden bir restorana gidip “Ben buraların müdavimiyim” dedikleri gibi, Call of Duty de geri döndü. 2009 yılında çıkışını yapan orijinal Modern Warfare 2, çoğu oyuncunun kalbinde ayrı bir yere sahip olduğundan, MWII rebootunun taşıdığı yük bir hayli büyük. Ben de dahil olmak üzere büyük bir oyuncu kitlesi özellikle geçtiğimiz seneki Vanguard başarısızlığından sonra MWII’den yana büyük beklentiler içinde. 28 Ekim’de çıkışını yapacak olan oyuna henüz tam anlamıyla kavuşamamış olsak da, oyuncuların MWII hakkında fikir sahibi olabilecekleri beta süreci oyunu ön sipariş eden PlayStation sahipleri için 16 Eylül’de başladı. Ama denemeden kesin yorum yapmam da, bana yakışmaz! “Hadi bakalım, MWII, ‘Modern Warfare 2’ olma yolunda mı yoksa hüsran mı?” diye baktığım bir beta süreci bu.
Modern Warfare II, birçok yönden MW 2019’da başardıklarının üzerine koyarak ilerlemiş. “Sende bir enerji var, ama daha fazlasını yapabilirsin!” diyen bir hoca gibi. Oynanış rahatlığı, beni mest etmiş durumda. MW 2019’un betasını oynadığım zamanlar, benzer düşünceler içerisindeydim. Oynanışın süratini, temposunu ve akıcılığını görünce dedim ki “Vay arkadaş!” İşin özü, MWII, 2019’da beğendiğim tüm özelliklerin üzerine birkaç yenilik ekleyerek karşımıza çıkıyor. Multiplayer kısmında akıcılık, modern dans eden bir tavuk gibiyken, hızlı hareket etmenizi sağlıyor. Yani düşmanlara kurşun yağdırarak parıldamak işten bile değil! Özellikle oynanış hızı, ayakları yerden kesen bir süratlenme ile dengeli bir deneyim sunuyor. Hızlı hareketler, çatışmada adrenalini tavan yaptırırken, geniş alanlardaki menzilli çatışmaların kalitesinden ödün verilmeden devam etmektedir.
Modern Warfare II’deki en önemli unsurlardan biri harita tasarımlarıdır. Beta sürecinde sunulan toplamda 6 farklı harita, oyunculara ayrı bir dünya sunuyor. Sanki her harita, oyunculara adeta “Burada macera seni bekliyor!” diyor. Ekstra olarak, dört harita klasik 6v6, iki harita ise geniş oyunculu haritalar olarak diziye dâhil oldu. “Mercado Las Almas” isimli harita Meksika’daki pazar alanı gibi dar ve hızlı çatışmalara neden olurken; “Valderas Museum” haritasında fısıldayan çerçevelerden kaçan düşmanları avlamak adeta sonda kazanırmış gibi bir his bırakıyor. Geniş ölçekli haritalarda ise dengeler başka bir seviyede. Helikopterlerin, tankların ve botların varlığı, bu görevlerin içindeki savaş dinamiğini bir nebze artırıyor. Yani, çok büyük haritalarda, rakip takımdan kaçmaya çalışırken, helikopter düşmanın üstünüze gelirse “Bütün dünya üzerime geliyor!” şeklinde düşüncelere kapılmak olası.
Tabii ki bu haritalarda kullanmamız gereken zekâsı da unutmayalım. “Invasion” ve “Ground War” gibi modlarda, oyuncular botlarla desteklenerek kendi takımlarında bu macerayı daha eğlenceli hale getiriyorlar. Botlar, gerçek oyunculardan pek farklı olmasa da oldukça komik anlar yaşatabiliyor. Kısıtlı gülme krizlerimi durdurmak için, büyük ekranımda “BU YETİKLİK!” diye bağırmak zorunda kalıyorum. Haritalar ve botlar birleşince, Battlefield’ın havasını almış gibi hissediyorum. Geniş haritalarda yaşanan o karmaşayı ve düşmanın peşine düşmeyi çokça eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim. Evet, ticaret hayatı pek iç açıcı değil, ama harita tasarımlarının detaylarının mürekkep gibi yerleşmesi bambaşka bir tat bırakıyor. Zaten bir harita yetmez, bir de o haritanın dokusu seni içine çekiyor. Sanki İç savaş yazan duvarın kenarına yakından bakmak zorunda kalıyorsun!
Beta sürecinde, birçok oyun modunu da deneme fırsatım oldu. Özellikle Team Deathmatch, Domination, Hardpoint ve Search and Destroy gibi modları herkes biliyor. Üzerine yeni üç oyun modunu eklediğimde ise düşünmeme zaman kalmıyor! “Prisoner Rescue”, eski moda devam eden bir rekabet. Bir türlü kitlenin dikkatini çekemediği bu modda, bir grup oyuncu, diğer iki gruba adeta kapıyı açıyor ve “Sizce kim kazanacak?” demeye getiriyor. Takımlar arasında geçen bu eğlencede birini kurtarırken diğerini de elime vermemek için büyük çaba sarf ediyorum. İşte bu yüzden “BÜYÜK!” dedirtmek olanı. Eğer diğer takımın üyelerini temizleyebilirseniz, oyun sizin!”
“Knock Out” ise biraz farklı bir deneyim sunuyor. Tek doğum hakkını kaybetmeden hızlıca rakipleri temizlemeye çalışıyorsunuz. Ama şunu belirtmeliyim ki; bu mod bende pek bir ilgisizlik uyandırdı. “Bir daha oynayayım mı?” sorusunun cevabı bende kayboldu. Oynamaktan çok daha fazla keyif alan oyuncular da buldum, oldukça kararsız bir durum ama neyse ki “BÜYÜK!” diyorum. Diğer yandan “Invasion” mu yoksa “Ground War” mu? Oğlum, eğer ben “çarpışma” istiyorsam, mutlaka Invasion. Ama eğer strateji istiyorsam, o zaman “Ground War” tabii ki! İkisi bir bilgisayar oyunu için güzel bir ikili olarak karşımıza çıkıyor.
Oynanışta bir diğer büyük yenilik, üçüncü şahıs kamerasıyla oynadığımız bir oyun modu olmasıydı. Ama burada beni biraz heyecanlandırıyor. Yani, CoD tarihine adeta bir ait mutfakta “Hoş geldiniz!” diyor! Hatta hareket sırasında nişangâh tuşuna basarsanız, FPS moduna geçiyor. Bakın! Akşam üstü masa başında köfte yaparken, CoD TPS modu oynamakta, ne güzel bir duygu bu. Böylece (üçüncü şahıs) mod, CoD’deki ince ayrıntıları yapmama olanak tanıdı. Oynarken beni Metal Gear Solid Online’a götürdü. Her şey akıcı ve süreç içinde saçma sapan bir görüntü ile karşılaşmadım (ufak grafik hataları haricinde). Bu yeni bakış açısı daha stratosferik bir keyif vermiştir ki, CoD aramalarının ivmesine ivme katıyor! Tek kelimeyle: “Mola vermek imkânsız!”
MWII, sadece oyun güzelliğini sergilemekle bitmiyor, bir de silah özelleştirmeleri ve Vault&Gunsmith sistemiyle oyunculara yeni ufuklar açıyor. O silahlar ki, özelleştirmenin kıyısında bile değiller. Silah çeşitliliği bir hayli genişletilmiş ve her silah platformlarına ayrılmış. Çeviriyor ve her şey yeni bir heyecana dönüşüyor. Oynamayı kazımadan önce “Korkun!” derken, çok geç iş işten geç при Ащтк. FPS macerasının tadını çıkarırken, ben her an tetikte kalırım! Ama en azından tasarım ve ses konusunda çağ atlamış durumdayız! Her ateş ettiğinizde fişeklerin arasında yanarken ses ihtiyarların dört suratına tatlı bir dokunuş bırakıyor. Öyle ki düşman sessizken fısıldıyor bile! Ya da abarttım mı? Belki de biraz. Ama kesin olan bir şey var ki; MWII betası oyun için beklentileri artıran bir deneyim yarattı! Evet, yeni sahalar, grafikler ve ses tasarımı hepsi bir yumurta gibi. Yani, şimdi tüm bunları bir araya getirdiğimizde, 28 Ekim’deki çıkışta neler olacağını tahmin edin. Bunu göreceğiz!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?