Scorn: Giger’in Büyüleyici Dünyasında Kaybolmak
Scorn: Giger'in büyüleyici dünyasında kaybolun. Korkutucu ve estetik bir deneyim ile sanatsal bir yolculuğa çıkın.
4 saat önce

Scorn’u bir oyun olarak değerlendirmek ve bu deneyimi aktarabilmek oldukça karmaşık bir süreç. Bunu basit bir oyundan ziyade, tecrübe edilmesi gereken bir evrenin parçası olarak görmek gerekiyor. Bu incelemenin gecikmesinin arkasındaki ana sebep de bu belirsizlik; neyi nasıl anlatacağımı tam olarak bilemedim. Bir oyun dergisi olarak, incelemelerimizi yaparken oyunun görünümü ve yarattığı atmosfer kadar, mekanikleri, oynanış tarzı ve akışkanlığı gibi unsurlara da önem veriyoruz. Ancak Scorn, bu ikinci kategori açısından düşük bir performans sergiliyor. Bir oyun olarak akıcı olmaktan uzak; baştan sona, nereye gitmemiz gerektiğini gösteren en küçük bir ipucu dahi yok. Bulmaca unsurları bazı noktalarda oldukça basit gelirken, bazen de sadece yetersiz açıklamalar nedeniyle zorluk yaşatıyor. Düşmanlar da karakterimize göre çok güçlü bir şekilde saldırıyor. Kayıt noktalarının arası o kadar uzun ki, oyunu kapattığımda eski tarz, her şeyi silen oyunları oynuyormuşum gibi hissettim. Yani evet, bu bir şekilde oynanıyor ama onu gerçek bir “oyun” yapan unsurlar pek tatmin edici değil.
Peki, Scorn’u neden sevdim? Niçin bu oyuna ilgi duydum? Bir saygı duruşu olarak Scorn diyebilirim. Kısaca, Scorn’u sevdim çünkü şu anda, bir HR Giger tablosunun içinde dolanan bir deneyim elde edebileceğimiz en yakın seçeneklerden biri bu. Ancak bu bir inceleme olduğu için, düşündüğümü daha fazla açmak istiyorum. Giger’i tanımayan birçok kişi bile, onun kült tasarımlarından biri olan Alien’ı yakından bilir. Evet, Ridley Scott’un Alien’ı. Giger’in tasarımı hakkında çok şey söyleyebiliriz; organik ve mekanik unsurların birleşimi, sadece gerektiği kadar yer kaplayan formlardan oluşan bedenler, çağımızın verimlilik anlayışına uzak, ama yine de anlayışımızın ötesinde bir rasyonellik içeren formlar yaratıyor. Bu herkesin beğenebileceği bir anlayış değil. Birçok kişi, Giger’in eserlerini çoğu zaman edepsiz ve kaba buluyor; bu tür pek çok insanda korku veya geçmeyen bir merak uyandıran bir etki yaratıyor. Scorn ise, baştan sona Giger’in üç boyutlu bir yorumunu sunuyor. Oyun, tasarımlarında tamamen Giger’i benimsiyor ve her köşesinde onun eserleri açığa çıkıyor. Bu nedenle, belki mekanikleri sıkıcı kalsa da, bu eşsiz sanatın tutkunları için gerçekten etkileyici bir deneyim sunuyor Scorn.
Bu bulmacayı tematik olarak uygun bulmadım, oyum -3 diyebilirim. Bu kadar gelişmiş bir uygarlığın kalıntıları arasında, elbette insanın beklentisi yüksek olmalı; olağanüstü bulmacalar bekliyoruz. Ve aslında, bazı bölümlerin sonundaki bulmacalar bu beklentiyi yeterince karşılıyor gibi görünüyor. Ancak sizlere örnek vermek istiyorum; ilk bölümde karşılaştığımız görevlerden biri, kendimize sürpriz yumurta benzeri bir arkadaş edinmek. (Biz, Oyungezer’in Twitch kanalındaki yayında ona “Elien” adını vermiştik.) Ancak bu arkadaşımızı edinmek için çözdüğümüz bulmaca, basit bir kutuyu sağa sola kaydırarak resim oluşturmaya çalıştığımız tipik bir bulmaca. Merak ediyorum, böyle bir bulmacayı bu biyomekanik harikaları yaratan bir ırk düşünebilir mi? Oyunun başındaki bu bulmaca, kesinlikle sınırlı zorlukla tasarlanmış gibi görünüyor. Ama insan, ilk başta biraz daha akıllı bir meydan okumayla karşılaşmayı bekliyor. Ayrıca, oyunun ilerleyişi üzerindeki etkileri pek önemli olmasa da, gerçekten farklı küçük değişiklikler bile oyuncunun deneyimini farklılaştırabiliyor. İlk bulmacayı geçtikten sonra, bir testere benzeri bir aletle arkadaşımızı kurtarma girişimimizde, değişik sonuçlar elde ettik. İlk seferde arkadaşımız yok olmadı, ama ikinci seferde, alet onu öldürdü. Bunlar, sizin bu evreni nasıl algıladığınız üzerinde etkili olan detaylar.
İğrenç olanı sevme hakkı saklıdır. Scorn gibi bir oyuna beklentilerle yaklaşmak oldukça önemli. Bu oyun, kabul ettiğimiz anlamda bir “korku” oyunu değil; sizi daha çok düşündürmek ve rahatsız etmek üzerine kurulu. Oyun mekanikleri içinde çok güzel bulmacalar olmasına karşın, insanın sık sık “Daha iyi olabilirmiş” düşüncesine kapılabiliyor. Bu nedenle, Scorn’u sıradan bir yürüyüş simülasyonu gibi değerlendiren incelemelere pek de kızamıyorum. Ancak, bu tür incelemelerin, Scorn’un derin ve zengin dünyasını keşfetmek isteyen oyuncular üzerinde olumsuz bir etki yaratmasını istemiyorum. Bir kapıyı açıp yeni bir bölüme geçtiğinizde, o açık alanlarda dev organik yapıları gördüğünüzde, Scorn’un atmosferi birçok eksikliği unutturabiliyor.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?