Ubisoft’un Oyun Dünyasındaki Dalgalanmaları: Neden ve Nasıl?
Ubisoft'un oyun dünyasındaki dalgalanmalarıyla ilgili merak ettikleriniz burada! Neden bu kadar çalkantılı? Hadi, kaleminize bir gemi alalım!
5 saat önce

Oyun dünyası, sürekli bir devinim ve dönüşüm anlayışını benimsemiş bir alan. Her yıl, her çeyrek yeni haberler, duyurular ve iptaller gündemi meşgul ediyor. Şirketlerin büyüme süreçleri ve küçülme hikayeleri adeta bir dev piyango gibi; kazananlar veya kaybedenler her zaman sahnede. Ama bir şekilde bu değişiklikler, biz oyuncuları etkiliyor. Benzer şekilde, bazı stüdyolar krallığını sürdürürken, bazıları tamamen ortadan kayboluyor. Son dönemde bu durum Ubisoft’a özel bir merak konusu oldu. Peki, oyun şirketleri neden bu kadar dalgalı bir grafik çiziyor? İşte asıl komik olan sorular burada başlıyor! Tıpkı bir salyangozun koşmasını beklemek gibi; hiç olur mu? Durum böyle olunca oyuncular olarak bizlerin bu değişimlerin nelere yol açtığını görmek de kaçınılmaz.
Ubisoft’un son dönemlerde iptal ettiği oyun sayısının hayli fazla olması ve piyasaya sürülmesi beklenen projelerin sürekli ertelemesi, herkesin dilinde pelesenk olmuş durumda. Hayali oyunlarımızın peşinde koşarken, böyle bir durumla karşılaşmak ne hoş bir iltifat değil mi? Geçenlerde 7 oyunun iptal edilmesi resmen düğün dernek yapmaya hazırlanan gelinin elindeki çiçeklerin birer birer düşmesi gibiydi. Yani, yüzlerce milyondan bahsediyoruz. Hani derler ya, “güzel yatırım, kötü oyun.” Ama kimse oyunu satın almadı mı? O zaman biz sorunlu taraf mıyız? Biraz da ortada bir sorun olduğu kesin. Peki ya Ubisoft bu süreçte nerede hata yaptı? Eğer bir yolculuğa çıkacaksak, geçmişe göz atmak gerek. Ama bu yolculukta biraz fazla gülmekten de zarar çıkmaz, değil mi?
Guillemot kardeşler tarafından 1986 yılında kurulan Ubisoft, önceleri oyun dağıtımcılığı yaparak ciddi bir mesafe kat etti. Elektronik dağıtımlar, çeşitli anlaşmalar derken, ne zaman Türkiye’de oturup bunları dinlesek, aklımıza gelen ilk isimlerden bir diğeri oluyor. Ülkemizde de popülaritesini artıran Ubisoft, bazı hareketlerle adını bir nebze daha yukarılara taşımayı başardı. Sanki yıllarca pazara sundukları hemen hemen her oyun, bir sonraki büyük projeleri için bir merdiven gibiydi. E helikopterle gidilmez ya, biz de bu şirketin tepe noktasına çıkışını seyretmek için sabırsızlandık. Bu bağlamda, “Rayman” gibi oyunları yalnızca bir dönüm noktası olarak düşünemeyiz; çünkü o dönemlerde bile oyun dünyasında çığır açacak yenilikçi adımlar atıyordu.
Diğer taraftan, 2000’lerde yapılan daha agresif satın alımlar, Ubisoft’un büyüme ruhunu daha çok teşvik etti. Tıpkı bir fırtına gibi, basit bir yapıyla değil, güçlü bir yapı ile ilerliyordu. Geçmişte eğlence sektöründe çeşitli etkilere sahip oyun projeleriyle de oyuncuların gönlünde taht kurmuştu. O zaman da Assassin’s Creed serisi gibi bir başyapıt yaratmak, kesinlikle bir uzay filmi senaryosu değil, bir hayalin gerçeğe dönüşmesi gibiydi. Ancak bu yönelişin avantajları, zamanla riskli bir yolculuk halini aldı. Belki de burada, açık dünya oyunlarının popülaritesi bir sıçrama noktası oldu. Hani ne derler? “Göğe yükselirken bir tatlı düşüş de yapabilirsin” diye. Ve şimdi, Ubisoft’un yaratım sürecinde görmeye başladığımız kabusa hazırlıklı olalım!
Fakat, şunu da unutmamak lazım ki; her pırıl pırıl yıldızın altında birer kara nokta vardır. Bugün gelinen noktada, Ubisoft tembelce oyun çıkarma alışkanlığı ile sanki kendi ipini çekiyor. “Seri üretim” anlayışını benimsemek, hızlıca benzer ürünleri çıkarmayı hedeflemesi oldukça tehlikeli bir strateji. Hızla gayri ihtiyari bir bağımlılık yaratmışken, neden sadece ikonik serilerine odaklanmadı? Yıllar önce büyük başarılara imza atanları silikon dalgalarına kapıldıkça bir kenara itmesi, kimin aklına gelir ki? “Splinter Cell mi? Kış uykusuna yatsın. Prince of Persia’nın ne önemi var!” diye düşünmüş olmalı. Oysa ki, o seriler, geçmişin dinamikleri arasında hâlâ bir yankı bulabilirdi. Tarihin intikamı adına burada çok büyük bir hata yapıyorlar!
Üstelik ben, mobil ve VR projeleri gibi rüzgârın peşinde koşulacak alanlarda gereksiz hassasiyetle harcanan kaynakların da gündeme gelmesinin zamanının geldiğini düşünüyorum. Tamam, oyun trafiği artırmanın güzel bir yolunu buldunuz ama, nereye kadar gidebilirsiniz ki? “Battle Royale” gibi geçici popülerlik dalgalarında kaybolup gideceğinize, belki de ellerindeki kalıpları kullanarak mevcut oyunları daha düzgün hale getirip satış yapmayı düşünebilirsiniz! Düşünsenize, Ghost Recon için geliştirilen bir battle royale oyunu… Nihayetinde çalıştığı hafta Hyper Scape’a elveda dediler. Bir anlık finansal kazanç peşinde koştuklarını düşünmek belki de daha acı. Bütün bu uğraşlarla kısır bir döngüye hapsoldular. Geçtiğimiz yıl çıkan Rainbow Six Siege gibi bir projeden niye_keyif_alınmayıp, paralel bir ürün yaratmaya kalkarsınız ki? Eğlenceli olmasının yanı sıra, başarısını da çok güzel yönetti. Ama her yıl tutardığınız bir formülü bozmaya çalışmak nereden bakarsanız bakın, cacık olmayacak bir pişirme yöntemidir dostlarım!
Oyun yapım sıklığı ve etki analizleri de oldukça konuşulması gereken bir konu. Yıllardır akışkan şekilde ek içerik sağlamak yerine, aslında temel bir oyun yaratılmasının ne kadar önemli olduğunu unuttular. Hem, oyunlar, başlangıçta sağladıkları deneyimlerin temel ekseninde yer alıyor. Ek olarak sundukları içeriklerle oyuncuları daha uzun süre elde tutabilirler kaçınılmaz bir gerçek. Ama ürünlerin kaldı ki, başlangıçta boş olması, mükemmel bir kaliteye yaklaşırken bile, yaşanılan hayal kırıklığı bizi farklı bir yere götürüyor. Yani ne anlatıyoruz? Müşterilere tamamen bitmemiş bir düzeltme yığını vermek, marketten gelecek olan siparişin eksik olanları gibi bir durum oluşturuyor. “Siz bekleyin, biz tamamlayacağız” anlayışıyla oyuncularımızı yeterince önemsemedikleri de anlaşılıyor. Bu anlamda, oyuncuların: “Hadi biraz vücutlarımıza dalga geçelim, sevinç içindeki yavrular gibi biz de çoğalalım!” mottosuyla hareket ettiğini, aptalca sahte ürün sunarken beklenmedik bir durumda yakaladıklarını düşünebiliriz.
Ubisoft’un içinde bulunduğu karışıklığı aşması için, şu anda aslında sadece tek bir yol var: Köklerine dönmek! Hedef kitlenin isteklerini dinlemek, zamanında doğru kararları almak ve dikkatlice yönlendirilmiş projeler geliştirmek gerekiyor. Oyunculara olan güven, rahatlık ve özgünlük sağlamak, her alanda bir kazanç kapisinin kapılarını açar. Sonuç olarak, Ubisoft’un bu belirsizlik dönemi sona ermek zorunda. Aksi takdirde, vites arttırdıkları taktirde satırlardan düşebilir. Bu nedenle, yapılacak tüm stratejik hamlelerin dikkatlice düşünülmesi ve en azından tatlı bir dilediğiniz bir avukatın iradesine ihtiyacı var; ki o da bu karmaşık ve eğlenceli yapıda sık kalmış durumda. Merakla bekliyoruz!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?