Spider-Man 2: Yeni Maceraların İzinde İki Örümcek Adam
İki Örümcek Adam, Spider-Man 2'de yeni maceralara atılıyor. Süper kahramanların dünyasındaki heyecan dolu keşiflere katılın!
7 saat önce
Marvel’in Spider-Man 2, önceki oyunu ve Miles Morales genişleme paketinin sunduğu özelliklerin katbekat fazlasını sunuyor! Daha geniş bir şehir, yeni bir dizi düşman, zengin dövüş mekanikleri, eşsiz yetenekler ve birbirinden eğlenceli mini oyunlarla dolu bir deneyim… Eğer buralardan başlasaydım, yazı çok daha güzel olurdu, değil mi? Ama, durun! Hemen gitmeyin. Spider-Man 2, beklediğim seviyeye tam olarak ulaşamamış olabilir ama son zamanlarda çıkan en heyecan verici, etkileyici ve eğlenceli oyunlardan biri.

Spider-Man 2, doğal olarak Miles Morales genişleme paketinin hikayesini takip ediyor. Belki de arada bu genişleme paketinin yer alması ya da ana oyunun PS5 remasterinin çıkması, serinin bu oyuna bakış açımı değiştirmiş olabilir ama bu detaylara daha sonra gireceğiz. Artık New York’un bir değil, iki Spider-Man’i var. Şehir daha büyük, suçlular ise hiç olmadığı kadar cesur. İşler hiç de kolay değil. Peter, iş hayatında bir yer edinmeye çalışırken, özel hayatındaki dalgalanmalarla da boğuşmakta. Miles ise, eğitimini tamamen unutmuş gibi görünüyor; örümcek maskesinin arkasına saklanarak dünyadan kaçmaya çabalıyor. Ancak, bir istisna var: Martin Li, bilinen adıyla Mister Negative. Babasının ölümünü ve bu olayın sorumlusunu her zaman aklında taşıyan Miles, hayatına devam edemeyip derin bir boşluğa düşüyor. O genç ve enerjik Miles yerini, depresyon ve yalnızlık içinde kaybolmuş bir karaktere bırakmış durumda. Spider-Man olmanın zorluklarını tam anlamıyla yaşıyor ve Peter’a olan ihtiyacı günden güne artıyor. Ancak Peter’ın da sıkıntıları bir hayli fazla. Bu arada, çok sevdiği dostu Harry geri dönmüş ve yeni fırsatlar kapıda belirmişken, May halası ve tek aşkı MJ’i bile pek umursamaz olmuş gibi görünüyor. Peter, “dünyayı iyileştirme” işine o kadar gömülmüş ki çevresinde gelişen olaylardan habersiz.
Spider-Man 2’nin en etkileyici bölümlerinden biri senaryosu. Ancak ilk 1/3’ü geçmek biraz sabır gerektiriyor. Marvel filmlerine alışık olduğumuz üzere, oyun sürükleyici bir başlangıç yapıyor. Bir yerden bir yere ağ atarak ilk düşman peşine düşüyoruz. Oyundaki karakterlerin kimlerin iyi, kimlerin kötü olduğunu anlamak ise başlarda biraz zorlayıcı. Bu durum, son filmi olan No Way Home’u da hatırlatıyor. Peter ve Miles arasındaki akıcı geçişler, son derece doğal bir his uyandırıyor ve iki Spider-Man’i aynı anda görmek harika bir deneyim sunuyor. Ancak bahsettiğim 3’te 1’lik kısım sonrasında biraz daha sakin ve günlük sorunlarla yüzleştiğimiz bir süreç başlıyor. New York’un çeteleri yerine, aslında Peter ve Miles’ın gençlik sıkıntılarıyla, psikolojik sorunlarıyla ve ekonomik zorluklarıyla başa çıktığımız birkaç saat bizleri bekliyor. Zaman ilerledikçe neden bu tür görevlerin olduğunu anlayabiliyoruz ancak Spider-Man gibi hızlı bir oyun içinde bu tür günlük işlerle karşılaşmək alışıldık bir durum değil.

Hızını korumak isteyenler için senaryoda ufak ufak eklenmeye başlayan yan görevler de bulunuyor. Bunların bazıları klasik toplama görevleri iken, bazıları ileride olabilecek büyük çatışmalara hazırlanma fırsatı sunuyor. Mesela, Peter’ın sırt çantalarını toplamaktan sıkılanlar için yeni oyunda mini örümcek robotlarını toplamak var. Ya da önceki oyundaki çete üslerine girmekten hoşlanmayanlar için eski bir dostun veya düşmanın anılarını takip etmek gibi alternatif görevler mevcut. Kısacası, aktiviteler ad değiştirip görsellik açısından yenilenmiş gibi dursa da, işlev olarak önceki oyuna oldukça benzerler. Tamamen yeni aktiviteler de söz konusu ama bunların sadece haritayı doldurmayı mı amaçladığı ya da oyuna derinlik katma düşüncesi mi taşıdığı, henüz netleşmedi.
Büyük şehir derken, gerçekten dev bir haritadan bahsediyoruz Spider-Man 2’de. Brooklyn ve Queens’in eklenmesiyle şehrin büyüklüğü neredeyse iki katına çıkmış durumda. Oyunun teknolojik ve tasarımsal anlamda ne denli ilerlediğini anlamanız için şehirde sadece birkaç dakika geçirmeniz yeterli. Çoğu PS5 oyunu, performans modunda genellikle 60 fps sunarken, en yüksek grafik ayarlarında 30 fps sağlamaktadır. Spider-Man 2 de görünüşte bunu yapıyor ama VRR (Değişken Yenileme Hızı) devreye girince işler değişiyor. Oyun, Fidelity modda vaat ettiği 30 fps’yi VRR ile 40 fps’ye çıkarıyor. Düşük değerlere ulaşmamış gibi hissediyorsanız gerek VRR destekli bir televizyona ihtiyaç duyduğunuz gibi, kendi kurulumunuzu da gözden geçirmeniz faydalı olacaktır. Yıllardır her zaman 60 fps, birkaç görsellik iyileştirmeyi tercih eden biri olarak, Fidelity muhtevası merak etse de onu çözümleyemedim.

New York’un en küçük detaylarının titizlikle düşünüldüğü, kaldırımların her saat dolu olduğu, akşam saatlerindeki trafik sıkışıklığı ve her tarafın camdan kulelerle kaplı olduğu göz önüne alındığında Insomniac’ın başarılı bir eser yaratmış olduğunu anlamak zor değil. Grafiksel etkileyicilik, oyunun tek teknolojik başarısı değil. Spider-Man 2’de her iki Spider-Man’i de kontrol edebilmek mümkün. Peter ile Miles arasında geçiş yapmak yalnızca birkaç saniye sürmektedir ve bu, sıklıkla gerçekleştirilmesi gereken bir işlem olduğundan oldukça yararlıdır. Oyunun ana görev ve yan görev sistemi, çok akıllıca bir şekilde iki karakterin hayatına bölünmüştür.
Peter ve Miles’ın oldukça farklı yaşamları ve ilgilendikleri konular var; bu durum, hikaye içindeki görev dağılımlarını da etkiliyor. Bazı aktivitelerde her iki Spider-Man kullanılsa da, evvelce belirttiğim gibi genelde ya Peter ya da Miles belirli bir görevde yer alıyor. MJ de bu süreçte önemli bir karakter. Oyunda MJ, yalnızca Spider-Man’in gazeteci sevgilisi olmaktan çıkmakta, başına herhangi bir şey geldiğinde olayları deneyimleme fırsatı sunmaktadır. Genellikle gizlilik görevlerinde kullanılsa da, çevikliğiyle ve yetenekleriyle dikkat çekici bir rol üstleniyor. (İlk oyundaki gizlilik görevlerinin pek sevilmediği dikkate alındığında, bu sefer MJ’nin daha iyi bir şekilde sunulması sevindirici. Zekası ve cesaretiyle bile Kraven’ın avcılarıyla başa çıkabilen bir karakter haline gelmiş. Zeb Wells, yazarken örnek alabilse keşke… -Can)

Oyun, sunduğu seçim seçenekleriyle oyuncunun yönlendirilmesine neden olabiliyor. Ancak, standart saldırılardan farklı olarak Peter ve Miles’ın birbirine zıt oynanışları oyunda bir büyü yaratıyor. Her iki karakterin özel güçleri, kendilerine özgüdür ve bunlar da farklı yetenek ağaçları içerir. Miles, daha çok sinsilik üzerine kurulu bir oyun tarzına sahip. Gizlilik gerektiren bölümlerde duvarlara atılan ağlarla köprüler inşa edebilmek, önceki oyuna göre önemli bir avantaj sunuyor. Yeni oyunda, oluşturduğunuz ağlar sayesinde gizlilik gereksinimi olan yerlere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Hali hazırda düşmanların altından geçmek, artık bir dua meselesi değil; istediğiniz yere ağınızı atıp kendinize köprü oluşturabiliyorsunuz. Oyun içinde dikkat dağıtıcı objeleri tespit ettiğinizde, ağlarınızı fırlatakson sesin geldiği yöne doğru hareketlenen düşmanlarla oynamak da oldukça keyifli hale geliyor.
Insomniac, oyun boyunca mükemmeliğinden gururla bahsederken kendi yarattığı zorlukların üstesinden gelmeye de çalışıyor. Bu durumun başlıca örneği, şehrin büyüklüğünde saklı. Şehri keşfettikçe yeni yerler açmanın keyfi var; lakin, görevlerin mesafeleri epey uzadığında hızlı ulaşmanın oldukça zor olduğu görülüyor. Yapmanız gereken yan görevler mevcut; ama bu görevlerin sadece yan görev olduğunu unutmayın. Önemli olan, ana hikayeye bağlı kalmak, zira diğer aktiviteler oyunun sonunu değiştirmiyor. Bu süreç, eğer hızlı ulaşımı açmak istiyorsanız, her bir bölgedeki aktivitelerin yarısını (%60) tamamlamanız gerektiğini belirtmektedir. Insomniac, buna cevap olarak oyunculara alternatif yöntemler sunuyor. Yüksekten zıplayabileceğiniz ya da binaların tepelerinden aşağı süzülebildiğiniz örümcek kostümü kanatlarını açmanızdan bir yol çıkar.

Güzelliklerin yanı sıra, şehri ağ atarak dolaşmak, bir gereklilik haline gelmektedir. Oyun içerisinde 65 farklı kostüm ve bunların iyileştirmeleri, yardımcı araç gereçler, her biri farklı ya da birkaç tür kaynağa ihtiyaç duyar. Bunun nedeni, oyun içinde kazandığınız puanlarla üst zorlukları aşmak amacıyla yan aktivitelerde yer almak; bu sayede kostümleri toplamak için vakit harcamanız gerekecek. Kostümler, özel yetenekler sunmuyor olsalar da, bazen o kadar güzel olabiliyorlar ki yalnızca o kıyafetlerle dolaşmak dahi bir sebeptir. Ancak, bazı sorunlar beni rahatsız ediyor. Yan görevlerin bazı grupları oldukça güzelken bazıları ise özellikle sıkıcı hale dönüşüyor. Ne olursa olsun, 3’te 1 kısımlarını geçtikten sonra insanın tükenmiş hissetmesi normal.
Son bölümde oyun muhteşem bir hız kazanıyor. Kraven her sahneye girdiğinde, sanki her şey onun etrafında dönüyor gibi; bu karakter hem kötü ama aynı zamanda da sevilesi bir tür. Gizli ajandasını saklı tutması, onu daha ilginç kılıyor ve Venom’un varlığını bile unutturacak kadar etkili. Hikaye ilerledikçe, Miles’ın ergenlik problemleri bile bu anlarda göz ardı ediliyor. Görevlerin açılma süreleri arasında boş durmamanızı sağlamada yan görevler oldukça işe yarıyor ve en son bölümde tüm bu çaba yoğunlaşıyor. Oyun, heyecanla sonuna doğru koşarken, merakınızı artırıyor.

Spider-Man 2, şikayet ettiğim tüm unsurlarına rağmen, bir çırpıda tamamlama arzusuyla dolu olduğum bir oyun oldu. Kısa süreli aralar verdiğimde bile aklımın Peter’da kaldığı anlar oldu. Her fırsatta New York’a geri dönüp, Spider-Man olmanın tadını çıkarmak istedim. İşte bu nedenle Spider-Man 2, yalnızca serinin hayranları için değil, tüm aksiyon meraklıları için mutlaka oynanması gereken bir oyun.
PÜF NOKTALARI
|
| Mister Negative İlk defa Mayıs 2007’de The Amazing Spider-Man’da gözünüze çarpan Mister Negative, bu evrenin en ilginç “kötü” karakterlerinden biridir. Aynı anda hem Martin Lee olarak insanlara iyilik yapmaya çalışmakta, hem de Mr. Negative kimliğiyle “Inner Demons” isimli suç örgütünü yönetmektedir. Lee’nin dokunuşuyla insanları iyileştirme gücüne sahip olması onu akıllarda kalıcı kılan özelliklerinden biridir. |
| Lizard Lizard, çocukluk dostumuz/düşmanımızdır. İlk kez çizgi romanlarda Kasım 1963’te boy gösterdi. Çevresine korku salan bir kötü olmasına rağmen zaman zaman kendi öz benliğiyle Spider-Man’e de yardımcı olmuştur. Dr. Connors, sürüngenlerin uzuvlarını yenileyebilme üzerine yaptığı genetik deneylerin meyvesi olarak, kayıp kolunu geri kazanmak isterken vahşi bir sürüngene dönüşmüştür; Spider-Man evreninin bir balığıdır. |
| Kraven the Hunter Tüm Amerikan hikayelerinde çılgın bir Rus karakterin olmaması mümkün değildir. Kraven, Spider-Man’in baş belası olan o Ruslardan biridir. İlk çıkışı Ağustos 1964’e kadar uzanmaktadır. Kraven, kendisi hakkında sadece kötü denilemeyecek kadar tuhaf bir karakterdir. Ama hedefine ulaşmak için yaptığı şeyler, iyi insanlara yakışmayacak kadar çirkin olmaktadır. Yine de rakiplerine duyduğu saygı dikkat çekicidir. Aslında tek amacı, kendisine eşdeğer bir rakip bulup onu yenerek avcılar dünyasının en iyisi olduğunu kanıtlamaktır. Kraven için değerli bir düşmanın ellerinde bulacağı ölüm, yaşlılığın ya da hastalığın pençesinde kapana kısılmaktan çok daha önemlidir. |
| Venom Simbiyotun ilk görünüşü Mayıs 1984 olsa da Venom adıyla ortalığı kasvet altında tutması Mayıs 1988’e denk geliyor. Venom, bu evrenin belki de en ilginç karakterlerinden biridir. Kendisi uzaylı bir varlık; diğer kahramanlar veya kötü karakterlerin bağlı olduğu bir tayta ihtiyaç duymamakta, çünkü kostüm görevi görmektedir. Görünüşü Spider-Man’in karanlık versiyonunu andırdığından J. Jonah Jameson’a sıkça malzeme sağlamıştır. Ancak o karanlık görüntünün ardında, zaman zaman şefkatli bir kalp de bulunabilir. Yıllar içinde karşılaşmış olduğu insanlara yardım ettiği ve Spider-Man ile bazı mücadelelerinde omuz omuza mücadele ettiği durumlar olmuştur. |










Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?