God of War: Ragnarök’un Ardından Valhalla ile Yeni Bir Başlangıç
God of War: Ragnarök'un ardından Valhalla'da yeni bir maceraya atılmanın heyecanını keşfedin. Efsanevi savaşçıların yolculuğu başlıyor!
14 saat önce
Bu inceleme God of War Ragnarök ile ilgili spoiler içerir. Kratos’un soğuk topraklarda, Asgard ve Odin ile olan savaşından sonra baltasını, kılıçlarını ve mızrağını duvara astıktan bir yıl geçmiştir. God of War: Ragnarök, Kratos’un hikayesinin potansiyel bir sonunu sunarken, aklımızdaki tüm soruları yanıtlamak yerine, kapıyı hafifçe aralık bırakmayı tercih etmiştir. The Game Awards sırasında açıklandığında bizlere sürpriz olarak sunulan Valhalla, “Şimdi bazı sorularınıza yanıt verelim!” diyerek Kratos’un içsel yolculuğunun daha devam ettiğini müjdeliyor.

Santa Monica Studios’taki birinin “Hades gibi bir oyun yapabiliriz, neden God of War’a uyarlamıyoruz ki?” dediğini bilmiyorum ama bu kişi kesinlikle bir ödülü hak ediyor. Valhalla’yı tam anlamıyla “Hades ama God of War” şeklinde tanımlamak mümkün. Bu durumu olumsuz anlamda değil, aksine Hades’in roguelike oyunlarını nasıl şekillendirdiği ve bu alanda yeni bir standart oluşturduğundan dolayı God of War’un bu yolda ilerlemesinden memnun kaldığımı belirtmek isterim. Konseptin kendisi de son derece etkileyici. Valhalla, İskandinav mitolojisinde savaşarak ölenlerin ödüllendirildiği bir ahiret olarak tanımlanıyor; bu nedenle Kratos’un kendini bulma yolculuğunun bir sonraki aşaması ve yeni bir başlangıca giden bir yol olarak mükemmel bir hikâye anlatım aracı haline geliyor.
Kratos’u en son Ragnarök sonrası Angrboda ile birlikte devleri bulmak için diyarların kapısını çalan Atreus’a veda ederken görmüştük. Ardından Freya ile birlikte Ygdrassil’in dallarında yer alan dokuz diyarı tekrar ziyaret ettiğini biliyoruz, ama hikâyenin bu noktadan nereye gideceği büyük bir muamma olmuştu. Valhalla, bu konuda da aydınlatıcı bir rol üstleniyor. Mimir ile birlikte Valhalla’ya “gizemli” bir davet alan Kratos, elbette bu davetin arkasındaki gizemi açığa çıkarmaya kararlıdır. Valhalla’ya normalde ruhlar nasıl kabul ediliyordu? Savaşarak öldüklerinde Valkyr’ler tarafından taşınarak. Dolayısıyla Kratos ve Mimir’in bu davete cevap verme kararını Freya’dan saklamaları onu hiç de mutlu etmiyor. Ancak Freya, Kratos’un kafaya koyduğu şeyleri yapmaktan vazgeçmeyeceğini bildiğinden, “İkiniz de teknik olarak daha önce öldünüz, gidin bir dolaşın,” diyerek Valhalla’nın kapılarını açıyor. Hatta bunu ikinci seferde yapıyor; çünkü Kratos ilk kez kapıları “Bu kapılar niye kapalı? Açalım biraz ışık gitsin” diyerek zorla açıyor. Klasik Kratos; her zaman zorluklarla yüzleşirken inatçılığını gösteriyor.

Bu durumun komedisi bir yana, bu DLC, hem Valhalla’nın Kratos’un anılarından yarattığı imgeleri keşfederken, hem de Kratos’un geçmişe yaptığı yolculuk ve pişmanlıklarıyla yüzleşmemizi sağlıyor. Geçmiş ve gelecek arasında harika bir denge kurmuşlar; çünkü Ragnarök sonrasında olanlarla ilgili birçok bilgi ediniyorsunuz. Örneğin, Sigrun ile konuştuğunuzda, “Valkyr’ler serbest olduğu için artık hak eden ruhlar Helheim’a doluşmuyor, direkt Valhalla’ya getiriyoruz ama daha çok Handmaiden’a ihtiyacımız var,” şeklinde bilgi alıyorsunuz. Mimir ve Kratos burada “Valkyr olmaya hevesli birini tanıyoruz,” derken, “Evet, Thrúd’la da tanıştık. Farkındayız,” diyerek Thrúd hakkında güncel bilgilere erişiyoruz. Freya ise hemen baştan “Teklifimi düşündün mü?” şeklinde sorarak olayın gidişatından bahsediyor. Her Valhalla döngüsü, daha fazla şey öğrenmenizle sonuçlanıyor ve bu nedenle yaptığınız şey her ne olursa olsun Valhalla’nın kapılarına merakla koşuyorsunuz. Gittikçe daha derinlere indikçe, sizi buraya getiren davetin ardındaki gizem perdesini aralayarak, Kratos’un hâlâ çözümleyemediği eski yaraların tekrar açılmasına sebep oluyorsunuz. Karakter gelişimi ve hikâye yazımı açısından Ragnarök’tan daha tatmin edici ve kapsayıcı bir deneyim sunduğunu belirtmek gerek. Hani Ragnarök’un sonunun kötü olduğu söylenemez, ama Valhalla’nın sağladığı derinlik sayesinde çok daha tatmin edici bir sona ulaştığımı belirtmek isterim.
Bir sonraki döngüde bize oynanıştan bahset…
Oynanış döngüsünü “Hades gibi” diye özetledim ama herkes Hades’e aşina olmayabilir. Her ne kadar God of War ve Hades benzer bir panteon paylaşsa da çok farklı oyun türleri. İşin aslı şu; Valhalla’ya ilk girişte Kratos’un tüm güçleri ve silahları sıfırlanıyor. Genelde oyunlarda bu tür güç sıfırlamaları pek hoş karşılanmaz ama Santa Monica’nın sunduğu açıklama oldukça makul: Kratos’un Valhalla’ya kendini sıfırdan kanıtlaması gerekiyor. Valhalla’nın başlangıç sahil kısmında kalıcı bazı geliştirmeler yapabiliyorsunuz. Sağlık, rage barımızı büyütmek veya dövüş sırasında kazandığımız birimleri artırmak gibi geliştirmeler yapıyorsunuz. Ardından kalkan tipinizi, Relic’inizi ve rage modunuzu seçiyorsunuz (bu seçimler her döngüde rastgele bonuslarla daha iyi seçimler yapmanıza neden oluyor). Sonrasında odalar arasında ilerleyip karşınıza çıkan düşmanları alt etmeye çalışıyorsunuz. İlk odada hangi silahınızın gücünü geliştirdiğinize göre boss’ta hangi bölüme gideceğiniz değişiyor ve burada silahınız için önemli bir güçlendirme elde ediyorsunuz. (Balta = Nilfheim, Kılıçlar = Muspelheim, Mızrak = Helheim). Dövüşler odalar şeklinde organize edilmiş; genellikle bir oda dövüşü, bir oda keşif şeklinde ilerliyor. Bir sonraki odanızın ne tür ödüller sunduğunu kapı üzerindeki sembollere bakarak önceden tahmin edebiliyorsunuz.

Valhalla’nın seçtiği şampiyonu yendikten sonra genellikle nostaljik bir teste karşılaşıyorsunuz. Çok fazla açıklamadan kaçınmak istiyorum ama bu kısımdaki düşmanların daha sıcak bölgelerden geldiğini ifade etmem yeterli olacaktır. Ayrıca bu kısma ulaşmaya başladığınızda oyunun zorluğu da artış gösteriyor; çünkü işler zamana karşı mücadeleye dönüşüyor. Mesela ilk olarak üç adet Valhalla şampiyonunu alt etmeniz gerekiyor ve her boss belli bir zorlukta olan Rift içerisinde bulunuyor. Bu Rift’lerin de kendi zorluk seviyeleri var; mavi en kolay, kırmızı en zor. Üstteki bar zamanla doldukça boss’ların ve yaratıkların gücü artıyor. Eğer burayı geçebilirseniz, bir boss karşılaşması daha bekliyor -yine içeriği fazla açmak istemiyorum ama bu karşılaşmanın, serinin hayranları tarafından uzun zamandır beklenen bir mücadele olduğunu söylemek yeterli. Döngüyü her başarıyla tamamladığınızda, zorluk giderek artıyor. Son boss, yeni silahlarla ve güçlerle daha zorlu bir mücadele sunuyor, zamana karşı olan kısımlarda daha çok Valhalla şampiyonu yenmeniz gerekiyor ve yeni arenalar daha da güçlü bosslar ile açılıyor. Kısacası, DLC sürekli olarak sizi meşgul tutan katmanlı bir deneyim sunuyor. Bu nedenle, her sefer döngüye başla – odaları keşfet – boss’u yen – zamana karşı şampiyonları kes – son boss’u alt et şeklinde sürekli bir ritme bürünseniz de, sıkılmaya asla fırsat bulmuyorsunuz. Hades formülü oldukça değerli olsa da, bunu bu kadar doğal bir şekilde uygulamak her babayiğidin harcı değil. Santa Monica doğru özleşmeyi bulup onu mükemmelleştirmiş gibi görünüyor.
Başta söylediğim noktayı tekrarlamak istiyorum, ancak bunu belirtmekte fayda var: Normal bir DLC fiyatı üzerinden satılıyor olsaydı tavsiye ederdim, ama bu içerik tamamen ücretsiz. Yani eğer Ragnarök’u zamanında alıp oynadıysanız, beş kuruş para vermeden yeni bir oyun modu ve oynama başarınıza bağlı olarak 9-15 saat arasında içeriğe erişim sağlıyorsunuz. Bu kadar kısa süreli içeriklerin, yüksek bedellerle satıldığı düşünüldüğünde bu durumu gerçekten de Kratos ve Santa Monica’nın bizlere sunduğu yılbaşı hediyesi olarak değerlendirebiliriz. Tüm firmalara ilham olması dileğiyle, hepinize mutlu yıllar!

| Eee, bitti mi şimdi? Dikkat! Spoiler içerir! Valhalla’nın sonu itibariyle Santa Monica’nın yine hikayeyi burada sonlandırma ihtimali mevcut. En azından durum buna müsait ama belli ki bırakmayacaklar, çünkü DLC’nin çıkışından sonra çeşitli Santa Monica çalışanları bu konudaki bazı yorumlarda bulundular. Özellikle serinin yazarlarından Orion Walker’ın “Gerçekten deCredits sonrası hikaye bitti diye mi düşünüyorsunuz? Yok artık…” ifadesi dikkate değer. Bu arada, DLC içinde “Credits” sonrası da açabildiğimiz, yakalayabildiğimiz hikaye noktalarının olduğu düşünülürse, Kratos’un hikayesinin Yunan ve İskandinav tanrılarının ötesine geçeceği anlaşılıyor. Ek olarak, Atreus’a özel ayrı bir oyunun geliştirildiğine dair söylentileri unutmamak gerek. Geçenlerde Atreus’u canlandıran Sunny Suljic, bu konuda yöneltilen bir soruya gülerek “dudaklarım mühürlü” şeklinde cevap vermesi, gizlilik anlaşması nedeniyle yanlış bir şey söylememek için dikkat ettiğini gösteriyor. |




Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?