Eternal Strands: Yeni Bir Macera Dünyasında Keşif ve Strateji
Eternal Strands, yeni bir macera dünyasında keşif ve strateji dolu bir yolculuğa çıkmanızı sağlar. Sıra dışı serüvenler sizi bekliyor!
12 saat önce
                      İndie stüdyolarının büyük firmalardan ayrılıp kendi yollarını keşfetmeleri ve kazandıkları tecrübeleri projelerine nasıl yansıttıkları her zaman ilgi çekiyor. Özellikle bilinen oyun dinamiklerini kendi bakış açılarıyla yorumlayıp maceraya atılmadan, sağlam yapımlar ürettiklerinde genellikle derli toplu oyunlar sunabiliyorlar. Bu bağlamda, Ubisoft’un Kanada ofisinden ayrılan yapımcılar tarafından kurulan Yellow Brick Games, ilk oyunlarıyla büyük firmalara meydan okumayı amaçlıyor. Ancak gerçekten de oyuncunun karşısında devler var; bu bir kelime oyunu değil. Evet… oyunda büyük yaratıklar yer alıyor ve bu durum “Shadow of the Colossus”taki gibi bir deneyim sunuyor. Şimdi biraz oyunun detaylarına dalalım.

Uzak bir köyde karşılaşalım! Eternal Strands adlı oyun, üçüncü kişi bakış açısından oynanan aksiyon dolu bir macera olarak karşımıza çıkıyor. Hikâyenin merkezini oluşturan Enclave, büyü, sanat, mimari ve ticaret alanında ilerlemiş bir medeniyet. Zamanla gerçekleşen yıkıcı savaşların ardından dış dünyadan tamamen izole olmuş olan bu medeniyet, kendisini bir büyü kalkanıyla korumuş. Yıllar geçtikçe unutulmuş ve efsaneleşmiştir. Günümüzde ise bir grup keşifçi olarak, Enclave’nin efsaneleri arasında yol alıyoruz. 7 kişilik bir ekip olarak, bir ejderhadan kaçarken şans eseri bu büyü kalkanının içine giriyoruz ve burada kamp kurarak bölgenin tarihini, insanlarını ve mücadelelerimizi keşfetmeye başlıyoruz.
Kontrol ettiğimiz karakterin ismi Brynn. Kendisi fazlasıyla atletik, düz duvara tırmanabilen, telekinetik ve elemental güçlere sahip bir savaşçı. Brynn, çelik zırh giymekle kalmayıp, her türlü durumla başa çıkabilme yetisine de sahip. Oyun dünyasında bu tip karakterler “Point” olarak adlandırılıyor. Point’ler sahneye çıkar, güvenliği sağlar ve kaynaklar toplar. Biz de bu sorumluluğun bilincinde olarak dünyada dolaşıyor, kaynakları topluyor ve ekibimizi dış dünyaya haberdar ederek kamptaki tesislerin gelişimini ve senaryodaki ilerleyişimizi sağlıyoruz.

Köy demek, medeniyet demektir! Oyundaki kamp, ana karargâhımızdır; burası görevlerimizi tamamlayıp karakterlerimizi geliştirdiğimiz yerdir. Bu bölüm aynı zamanda kampın diğer üyeleriyle sosyalleştiğimiz yer olduğundan dış dünya ile bu kısım birbirinden net bir şekilde ayrılmış. Kamptaki yarenlerimiz üç boyutlu tasarlanmış ve etkileşime geçtiğimizde iki boyutlu konuşma balonuna dönüşen bir arayüz ile karşımıza çıkıyor. Başlangıçta bu durum biraz garip gelebilir, ama zamanla alışıyorsunuz. Zira oyun, hikâye ve karakter gelişimi üzerinde yoğunlaşmayı hedefliyor ve bunun için diyalogları sıkça kullanıyor. Eğer diyaloglar fazla uzarsa, aksamaya sebep olabilir. Yine de karakterlerin seslendirmeleri oldukça başarılı; tonlamalar ve duygusal anlatım yerinde. Bu yüzden diyalog akışını takibe almanız gerekebilir, ancak ani aksiyonlar istediğinizde bu durum rahatsız edici olabilir. Karakterlerin motivasyonları ve kişilikleri, bir Netflix yapımından farksız.
Ekibimizdeki karakterlerin her biri kendine farklı görevler üstleniyor. Dükkanımızda, silah ve zırh geliştirmek için nalbant, büyü gücü artırmak için büyücü, eşya takası ve çanta genişletmek için de bir depo yer alıyor. Oyun ilerledikçe bu karakterlerin seviye atlaması, sağladıkları katkıyı artırıyor. Örneğin, seviye 2 depocuyla çantanızda 20 eşya yeri varken, seviye 3 depocu ile bu sayıyı 24’e çıkarabiliyorsunuz.

Uzaklık yetmez, görmek şart! Daha önce bahsedilenlerin tamamı, oyunun ana görev bölgesini kapsıyor; elbette aksiyona girme imkânı tanıyan bir dış dünya da mevcut. Eternal Strands’taki dünya, farklı harita parçalarına bölünmüş ve yarı açık bir tasarıma sahip. Farklı haritalar arasında geçiş yapmak için büyük ışınlanma kapıları kullanılıyor, bu kapılardan geçirildikten sonra yeni bölgelere gidebiliyorsunuz.
Her harita, kendine özgü kaynaklarla dolu. Işınlanma kapısına etkileşimde bulunduğunuzda hangi yaratığın aktif olduğunu ve hava durumunu gösteren bir arayüz açılıyor. Gitmek istediğiniz bölgedeki hava şartları gerçekten önemli; soğuk havada sürekli üşümek, hareketlerinizi yavaşlatıyor. Türkiye üzerindeki buz tabakalarına yaklaşınca hasar alıyorsunuz. Kurak havalarda ise her şey yangına meyilli hale geliyor ve yangınlar sönmek bilmiyor, ateş hasarınız artıyor. Bunlarla başa çıkmanın yolu ise üretimden geçiyor, ki bu da oldukça etkili bir sistem. Ancak oyunun her yerinde savaşmak istemeyebilirsiniz; zira görevlerin giderek daha sıkıcı hale gelmesi de söz konusu. Karşılaştığınız büyük yaratıklar, bazen düşmanınızı kaldırıp uçurum kenarına bırakabiliyor veya üzerinize kaya parçaları fırlatabiliyor. Ancak bu devlerin zayıf noktalarını bulmak ve onları yok etmek, belirli taktikler gerektiriyor.

Çünkü döngü çok fazla! Yazarken fark ettim ki, bu mekanikler ve yapılar, sıkça tekrar eden bir formda karşımıza çıkıyor. Oyunun ortalarında bu döngüyü hissetmek daha da belirgin hale geliyor. Oyun, gezilebilecek 10 harita sunarken, bu haritalarda yapmanız gereken görevleri sürekli olarak yeniden yerine getirmeniz gerekiyor. Aynı görevlerin farklı alanlarda yapılması, ilerlemenizi de yavaşlatabiliyor. Bu döngü, bir noktadan sonra sıkıcılığa dönüşebilir. Neyse ki, köydeki diğer karakterlerin kişisel görevleri daha derin bir anlatıma sahip ve bu açılardan daha ilgi çekici.
Tüm bu eleştiriler bir kenara, Eternal Strands’i oynarken epey eğlendiğimi belirtmeliyim. Ancak bir süre sonra tekrara düşen yapı nedeniyle görevlerin mekanik olarak ilerlediğini hissediyorsunuz. Ama bazı haritaların detaylı tasarımı ve özgürce her yere tırmanabilme imkânı oyun deneyimini zenginleştiriyor. İlk başlarından epey eğlenceli fakat ortalara yaklaştıkça akıcılığını kaybediyor gibi görünüyor.

                
        
          
                    
                    
                    
                    
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?