Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

6 dakika okunma süresi

5

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

The Precinct, beklenmedik bir polis simülasyonu deneyimi sunuyor. Oyun, hayal gücünüzü zorlayacak detaylarla dolu.

admin

4 saat önce

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Bir oyuna olan beklentilerimizin, o oyunu nasıl deneyimlediğimizi büyük ölçüde etkilediğini biliyor muydunuz? The Precinct’i ilk kez duyduğum andan itibaren, yaklaşık iki yıl boyunca merakla bekledim. Yayınlanan çeşitli oynanış videoları ve fragmanlar, heyecanımı giderek artırdı. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki, The Precinct benim hayal ettiğim oyun değildi. Ben daha çok hikaye odaklı bir polis simülasyonu bekliyordum. Evet, oyunun bir hikayesi mevcut; fakat The Precinct, hikaye yerine simülasyon yönüne daha çok önem vermiş.

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Oyun, 1980’lerin neon ışıklarıyla bezeli ve suçun kol gezdiği bir şehir olan Averno City’de geçiyor. Bu şehir, belirgin bir şekilde New York’tan esinlenmiş ve harika bir atmosfer sunuyor. Özellikle geceleri devriye gezerken etrafı incelemek büyük keyif veriyor. Işık oyunları oldukça iyi tasarlanmış; neon tabelaların su birikintilerine yansıması ve otomobil farlarının ıslak asfalt üzerinde yayılması, insanı etkiliyor. Uzun zamandır bu kadar sürükleyici bir atmosferle karşılaşmamıştım.

Hikaye açısından, ana karakterimiz çaylak polis memuru Nick Cordell Jr.’dır. Oyuna, akademiden yeni mezun olmuş bu karakterle başlıyoruz ve onun ilk iş günü boyunca gelişen olaylara tanık oluyoruz. Hemen başımızda, babamızın daha önce burada görev yapmış ve saygı duyulan bir polis olduğunu öğreniyoruz. Ancak talihsiz bir şekilde babamız görev başında hayatını kaybetmiş ve katilleri hala bulunamamış. Bu durum, elbette ki üzerinize koyulan bir sorumluluk yüklüyor. Ana hikaye ise, şehirdeki iki büyük suç organizasyonunu yakalamak üzerine kurgulanmış. Ne yazık ki, hikaye sunumu slayt gösterisi tarzında olduğu için, karakterler ise klasik Amerikan polis filmlerinden fırlamış gibi klişe tiplemelere sahiptir. Bu, benim için oldukça büyük bir hayal kırıklığıydı. Yine de kabul etmek gerekir ki, oyunun gerçek amacı sinematik bir hikaye anlatmak değil, gerçeğe dayanan bir polis simülasyonu deneyimi yaşatmak.

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Oynanış kısmı, simülasyon deneyimini oldukça iyi bir şekilde yansıtıyor. Her yeni güne başladığınızda, dört farklı devriye seçeneğiyle karşılaşıyorsunuz. Bu seçenekler her gün rastgele değişiyor, ancak oyunda ilerledikçe devriyeleri özelleştirme imkanı buluyorsunuz. Üç temel devriye türü mevcut: yürüyerek devriye, araçla devriye ve helikopterle devriye. Ancak helikopter seçeneği, oyunda belirli bir aşamaya geldikten sonra kullanılabilir hale geliyor. Devriye türünü seçtikten sonra, hangi bölgede devriye atacağınızı ve devriyenin amacını belirliyorsunuz. Fakat dürüst olmak gerekirse, devriye amaçları arasında büyük bir farklılık hissetmedim. Hangi amaçla devriye çıkarsanız çıkın, karşınıza çıkan her suça müdahale etmek zorundasınız. Yani park cezası kesmek için yola çıkmışsanız bile, bir köşede soygun varsa hemen devreye girmek zorundasınız. Bu durum, biraz gerçekçilik katıyor ama görev çeşitliliğinin etkisini azaltıyor.

Oynanış açısından, The Precinct üstten bakış açısıyla oynanıyor. Bu kamera tercihi, çevreyi ve gelişen olayları rahat bir şekilde izlemenizi sağlıyor. Yürüyerek devriye attığınızda, şehirdeki dumanlı atmosferi adeta hissediyorsunuz. Genellikle park cezaları kesmek ve vatandaşları kontrol etmek üzerine kurulu bu devriye türünde, insanlar ile muhatap olmadan cezayı aracın camına yapıştırabiliyorsunuz. Ancak vatandaş kontrolü sırasında işler gerilimli hale gelebiliyor. Kimlik sorgusuna tabi tuttuğunuz bir kişi eğer suçluysa, kaçma ya da size saldırma riskiyle karşı karşıyasınız. Bu anlar oyuna beklenmedik bir gerilim katıyor. Yakın dövüş sistemi oldukça basit olmakla birlikte, kaçan suçluları sokak sokak takip etmek ve sonunda yakalamak oldukça keyifli bir his veriyor. Özellikle silahlı çatışmalar, daha iyi tasarlanmış ve dikkatli oynamanızı gerektiriyor. Her çatışmadan büyük keyif aldığımı itiraf etmeliyim.

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Araçla devriye atmak ise yürüyerek devriyeye oldukça benziyor. Bu modda hız sınırlarına uymanız ve plakaları sorgulamanız gerekiyor. Tespit ettiğiniz suçlular bazen kaçmaya çalışıyor, bazen de durumu kabulleniyor. Mekanik açıdan basit, fakat tematik olarak etkileyici bir deneyim sunuyor. Ancak araç kontrolleri konusunda oyun, tam olarak başarılı sayılmaz. Gerçekçi bir sürüş deneyimi sunmayı hedefleseler de, bazı fiziksel hatalar can sıkıcı olabiliyor. Özellikle araçların, en küçük bir cisme çarptığında gösterdiği tepkiler pek tatmin edici değil. Bu durum, araç kovalamacalarının büyük oranda oyunda yer alması nedeniyle zamanla can sıkıcı hale geliyor.

Helikopterle devriye atma kısmında ise yapabileceğiniz tek şey, kaçan araçlara yukarıdan ışık tutmak ve destek çağrısı yapmaktan ibaret. Destek çağırma sistemi, aynı zamanda yürüyerek veya araçla devriye yaparken de kullanılabilecek bir özelliktir. Ancak oyunun başlarında sistem oldukça basit ve kısıtlı. İlerledikçe destek seçenekleri çeşitleniyor, ama Averno City’nin polislerinin yapay zekası gerçekten sorunlu. Ekiplerin, belirli olaylarda yaşadığı zorluklar can sıkıcı bir hale geliyor; birçok kaza ve yön şaşırma durumu, destek çağırma mekanizmasını etkiliyor.

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Sonuç olarak, uzun bir bekleyiş sonrası karşılaştığım The Precinct, benim için gerçekte büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hikayenin çoğunlukla arka planda kalması, devriyelerin kısa sürede kendini tekrar etmesi ve özellikle araç kontrollerinin sorunlu olması, oyunun güçlü yönlerini görmeme engel oluyor. Büyük bir heyecanla başladığım bu oyunun başından hayal kırıklığı ile kalkıyorum. Belki de oyun camiasında “harcanan potansiyeller mezarlığı” diye bir alan açmamız gerekecek. The Precinct, üzerine eğileceğimiz ilk mezar olmasa da, taze taze gömülenler arasında kesinlikle yer alıyor.

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

The Precinct: Beklentilerin Altında Kalan Bir Polis Simülasyonu Deneyimi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?