Final Fantasy Tactics: Ivalice Chronicles İnceleme – Yenilikler ve Stratejik Derinlikler
Final Fantasy Tactics: Ivalice Chronicles incelemesinde, yenilikler ve stratejik derinlikler keşfedin. Oyun dünyasına yeni bir bakış açısı.
8 saat önce
Her oyuncunun daha önce sayısız kez tamamlamasına rağmen sürekli olarak geri dönmekten büyük keyif aldığı ve asla sıkılmadığı, yabancı dilde “Safe Zone” olarak adlandırılan oyunlar vardır. Benim için bu oyunlardan biri, orijinal Final Fantasy Tactics. PS1 döneminde tanıştığım bu oyun, bağımlılık yaratan bir hâl almış ve bu sefer Black Magic ile güçlü bir Knight, elemental gun kullanan Auto Potion’lu Chemist ve çift el yumruk atan Critical Heal’lı Monk yaratmayı hayal ederek en az 40 kez tamamladım. Hatta lise dönemimde arkadaşlarımla birlikte oynayabilmek için oyunun tüm karakter sınıflarına ait yeteneklerini not alıp bir mini masa oyunu haline getirmiştim. Bahsettiğim defter bile sanırım hâlâ duruyor. Son Jeton isimli dergide de bu oyunu incelemiştim. PS1’in en çok satan oyunlarından biri olmasına ve genel olarak mükemmel bir not almasına rağmen, Final Fantasy Tactics’in devamının gelmemiş olması oldukça garip. Elbette bazı devam oyunları çıkmıştı ama bunlar, orijinal oyunun tarzından uzak olduğu için gerçekten bir devam oyunu hissi vermemiş, sessiz sedasız bir şekilde geçmişti. GBA‘ya çıkan Final Fantasy Tactics Advance‘ı oynadığımda yaşadığım hayal kırıklığını hâlâ hatırlıyorum. PSP‘ye çıkan ve orijinal oyunun geliştirilmiş bir versiyonu olan The War of the Lions‘ı ise bu duruma dahil etmiyorum elbette. Ancak onun da bir devam oyunu olmadığını belirtmekte fayda var. Kısacası, benim için FFT devam oyunu açlığı tam 20 yıldır hiç dinmedi.

Geçtiğimiz 1-2 yıl içinde FFT’e bir remake yapıldığına dair haberler çıktığında oldukça sevinmiştim. Sonuçta, bir devam oyunu olmasa bile, oyunun modernleştirilmiş halini ilave içeriklerle deneyimleme düşüncesi beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Ayrıca, oyun çok satarsa belki de bir devamı gelebilir düşüncesi peşimi bırakmıyordu. Ama ne yazık ki, üzerinde çalışılan şeyin bir remake değil, oyunun üzerinden geçilmiş bir Remaster hali olduğunu öğrendik. Yani bu durum beni The Ivalice Chronicles’ı oynamaktan alıkoyar mıydı? Asla!
NELER DEĞİŞTİ VE GELİŞTİ?

Neredeyse 30 yıllık, oldukça popüler bir oyunu baştan anlatmanın gereksiz olduğunu düşünüyorsunuzdur. O yüzden isterseniz The Ivalice Chronicles’ta nelerin değiştiğine odaklanalım. Oynanış bakımından, genel olarak orijinaline sadık kalsa da, modern oyuncuların hayatını kolaylaştıracak birçok açıdan elden geçirilmiş. Özellikle benim en çok kullandığım yenilik, ekranın sol kısmında hamle sırasını gösteren akış oldu. Bu menü sayesinde seçtiğiniz hamlenin ne zaman devreye gireceğini ve harita üzerindeki etki alanını görebiliyorsunuz. Örneğin, seçtiğiniz Summon büyüsü ne zaman aktif olacak, ne kadar can götürecek ve ne kadar alan kaplayacak gibi bilgileri görebiliyorsunuz. Özellikle Aim veya Magic gibi uzun şarj süresi olan yeteneklerin ve bu mekanizmanın karar verme sürecine olan büyük etkisi çok faydalı bir geliştirme. Ancak garip bir şekilde Jump yeteneklerinin ne zaman biteceğini bu akışta göremiyorsunuz. Öte yandan, orijinalinde de Ability seçim ekranında sağa bastığınızda çıkan bir hamle listesi vardı ama bunun yanında oldukça basit kalıyordu.
Bir diğer oldukça kullanışlı geliştirme, orijinal oyunda bulunmayan Move hamlesini iptal edebilme seçeneği oldu. Bu şekilde, eğer doğru bir yürüyüş hamlesi yapmadıysanız yeteneklerinizi kullanmamak için iptal edebiliyor ve yeniden seçim yapabiliyorsunuz. Ayrıca düşman birimlerin üzerine geldiğinizde de onların yürüme mesafesini görüp karar verebiliyorsunuz. Bu iki özellik, ufak gibi görünse de oyun stratejileri üzerinde oldukça büyük etkisi olan yenilikler. Özellikle de büyücü sınıfındaki karakterler için daha verimli hale geldi benim için. Ayrıca savaşları hızlandırabilme özelliğini oldukça fazla kullandım. R1’e basılı tutmanız halinde savaşlar hızlanıyor ve böylece niteliksiz olan rastgele savaşlar ya da seviye kasma sekanları daha katlanılabilir bir hâle geliyor. Suikoden HD Remaster’dan farklı olarak, savaşları hızlandırdığınızda müzikler de hızlanmıyor, aksi halde katlanılması zor olurdu.

Rastgele savaşlara geri dönersek, harita üzerinde yürüyüş yaparken bu savaşlara karşı isterseniz doğrudan kaçabiliyorsunuz artık. Eskiden olduğu gibi savaşmaya zorunlu değilsiniz. Ekibimi Errands dediğimiz görevlere göndermek veya sadece alışveriş yapmak için farklı şehirlere giderken bu özellikten oldukça faydalandım.
Hatırlarsanız, orijinal oyunda doğru set-up’la gelmediğinizde kazanmanızın neredeyse imkânsız olduğu (Goug, Wiegraf, Belias gibi) savaşlar vardı. Bu durumu bilmeden kaydettiğinizde kayıt dosyanız oldukça kötü bir hâle geliyor, oyuna yeniden başlamak zorunda kalıyordunuz. Geliştirici ekip bu sorunu da çözmüş ve artık istediğiniz an bu savaşlardan çıkıp ana haritaya geri dönebilir, karakterinizi istediğiniz gibi geliştirmeye ve değiştirmeye devam edebilirsiniz. Neredeyse iki yönlü bir Soft Lock sayılabilecek bu sorunun çözüldüğü güzel bir değişiklik olmuş. Ancak ardışık savaşlarda (örneğin Orbonne Manastırı savaşları) sekansları terk edip haritaya döndüğünüzde o ana kadar yaptığınız savaşlar ve kazançlar sıfırlanıyor. Geri döndüğünüzde sekansta en baştan başlamanız gerekiyorsunuz, oysa kaldığınız savaştan devam edebilirdik bence; bu oyuna hiçbir zarar vermezdi. Neden böyle bir karar alındığını anlayabilmiş değilim.

HASSAS DENGELER
Oyuna standart zorluğun yanı sıra, orijinalinde yer almayan iki yeni zorluk seviyesi eklenmiş. Ben oyunu en zor ayar olan Tactician‘da oynadım ve bazı boss savaşları hariç pek zorluk çekmeden, hatta keyifli bir zorluk sunduğunu söyleyebilirim. Ancak FFT’i ilk kez oynayacaksanız, mutlaka standart zorlukta başlamanızı öneririm; öğrenmesi zaman açısından bazı zorluklar içerebilen bir oyun. Oyun içi dengelere pek dokunulmamış gibi geldi, bu halleriyle ardışık olarak gelen Wiegraf, Belias ve Zalera gibi savaşlar, Tactician modunda oldukça zahmetli hale geldi (biraz dediğimde oldukça fazla küfretmiş olabilirim). Çünkü oyunun orijinalinde bile bu savaşlar dengesizdi ve bu adaletsizlikleri gidermek yerine zor moda alınca iyice dengesiz bir hâl almışlar. Belias’ın, hatta yancılarının, vurduğu neredeyse her karakteri tek vuruşta alması oldukça adil bir durum değil. Oyunun en zor savaşı, gene oyunun sonunda değil ortasında bulunması ve bu savaşlara hâlâ belirli set-up’larla gelinmek zorunda olması son derece hoş olmamış. Geliştirici ekipten, bu tür savaşlara müdahale edilerek daha makul hale getirilmesi beklentisi içinde idim. FFT’i ilk kez oynayan birçok oyuncunun bu savaşlara Normal zorlukta bile takılacakları kesin, hatta bizim 25 sene önce yaptığımız gibi karakterlerini tamamen tekrar geliştirmek zorunda kalacaklardır.
Oyun dengeleri konusuna değinirken, Ivalice Chronicles sadece boss savaşlarına değil, genel olarak denge konusuna fazla müdahale etmemiş gibi. Zira karakter ve sınıf dengeleri de pek değişmemiş. Örneğin, Orlandu hâlâ oyunun en güçlü karakteri olarak devam ediyor ve ekiplerinize katıldığında düşmanlara korku salmaya devam ediyor. Benim gibi oyuna aşina olanların çoğu, internette Orlandu’nun güçsüzleştirileceğini düşünüyordu. Ancak güç dengeleri hâlâ aynı kalmakta. Samuray, Geomancer, Mystic, Dancer gibi sınıflar, diğer sınıflarda kullanabileceğiniz birkaç yetenek hariç gene işlevsizliklerini sürdürüyor. Güç farkları açısından oldukça belirgin bir durum devam etmekte. Kısaca, denge adına gerçekten dokunulduğunu düşündüğüm tek şey, %20 civarında isabet oranına sahip skill’lerin Steal veya Rend gibi yeteneklerin %60’a yükseltilmiş olması. Bu sınıflar bir derece daha tercih edilebilir hale geldi, ancak oyun içi dengelerin başka değişiklikleri olduğunu fark ettiğime dair bir izlenim oluşmadı, o denli küçük dokunuşlar yani.

Şimdi oyun mekaniklerinden biraz uzaklaşıp diğer değişikliklere geçelim. Ekibinizin bütün yetenek ve ekipman ayarlarını yaptığınız, haftalarca zaman harcadığınız takım ekranı menülerinin tamamen elden geçirildiğini görmek oldukça hoş. Orijinal oyunu yıllarca oynayıp menüleri neredeyse içgüdüsel hâle getirmiş biri olarak, başlangıçta alışmakta zorlandım ama alışınca yeni menü sisteminin ne kadar etkili olduğunu fark ettim. Özellikle sınıf ve yetenekler ekranı. Tek tuşla hangi sınıfa geçiş yapabilmek için hangi gereksinimlerin yerine getirilmesi gerektiğini (örneğin, Black Mage olmak için iki seviye Chemist olmak gibi), o sınıfın genel özelliklerini ve karakterin o sınıfa ait hangi yetenekleri öğrendiğini öğrenebiliyorsunuz. Ayrıca her karakter için birden fazla ekipman seti ayarlayıp bunlar arasında kolayca geçiş yapabileceğiniz bir yapı var. Boss savaşları öncesinde farklı statü etkileri uygulayan düşmanlar için son derece yararlı olan bir özellik bu.
BAŞIM ŞİŞTİ

Oyunun atmosferinde en büyük değişikliği sağlayan şey, dükkân sahiplerinin konuşmalarına kadar her diyaloğa seslendirme eklenmiş olması. Bu seslendirmeler, her karaktere muazzam bir kimlik kazandırırken, oyuna daha ciddi bir hava katmış. Seslendirme ekibinin genel performansını da oldukça beğendim. Ancak bazı savaşlarda o kadar çok diyalog oluyor ki artık bir noktadan sonra bağırmak isteyebiliyorsunuz: “SUSUN ARTIK! HAY SİZİN ÇENENİZE!” Neyse ki, daha önce bahsettiğim hızlandırma butonu R1 burada da sizin için faydalı olabiliyor. Oyun, çeviri olarak PSP sürümünün çevirisini temel alıyor; bu durum, direkt PS1 sürümünden geçecek olan arkadaşların metinlerin ne kadar değiştiğine şaşıracağı anlamına geliyor. Ayrıca bazı diyaloglar elden geçirilmiş. Küfür ve tecavüz gibi yetişkin temaları, orijinalinde hiç aklımda yoktu. Bu konularda karşılaştığım yerler karşısında şok oldum. Orijinal Japonya sürümünde yer almasına rağmen, Batıya gelirken kesilen içerikler miydi bunlar, insan merak ediyor.
Ayrıca, oyunun öyküsü ilk kez oynayanlar için oldukça karmaşık gelebilir. Geliştirici ekip de bu durumun farkında ki State of the Realm adındaki yeni bir menü eklenmiş. Bu sayede oyundaki olayları kronolojik sırayla takip edebiliyorsunuz, tarih dersi gibi. Ancak ilk kez oynayanlara, bunun yanı sıra oyundaki karakter profillerine de göz atmalarını kesinlikle öneririm. Olayların gelişimine göre profiller de güncelleniyor, bu nedenle zaman zaman yeniden göz atmakta fayda var. Ayrıca oyunun sadece Japonya sürümünde bulunan seçimlerinizi yaptığınız kitaplar tarzında macera tüneli kitapları da oyuna eklenmiş; ancak bunlardan pek keyif aldığımı söyleyemem. Birer kez okuyup bırakmış durumdayım.

Önerimle ilgili olarak, orijinal oyunda yer alan Beowulf ve Cloud Strife’ı kapsayan iki yan görev olduğunu hatırlarsınız. Bir rehber olmadan oynayan çoğu oyuncunun bu yan görevleri fark etmeden geçtiğini biliyorum. Ivalice Chronicles aracılığıyla bu görevleri kaçırmadan takip edebileceğiniz mavi renkli bir gösterge eklenmiş. Daha da önemlisi, orijinal sürümde Cloud oyuna 1. seviyede geldiği için, düşman seviyesine uygun bir seviyede katılıyor. Artık tadını çıkararak kullanabilirsiniz.
Oyun içindeki her geliştirmenin ayrıntısına girmek istemiyorum çünkü bu haliyle bile oldukça uzun oldu. Ancak oyunun neleri içermediğine dikkat çekmek istiyorum: PSP versiyonu War of the Lions’daki ekstra içeriklerin hiçbiri Ivalice Chronicles’ta yer almıyor, ne yazık ki. O sürümde birçok hoş ekstra karakter, sahne ve içerik vardı; özellikle ara sahnelerin sanat tarzı oldukça güzeldi. Yapımcı ekip “Oyunun orijinalliğini korumak istedik” gibi bir savunma yapsa da, bu mantık çok geçerli değil. Ekstra içerikler, oyunun öyküsünü zenginleştiren unsurlar olduğundan ve neden eklenmediğini anlamak güç. Bana sorarsanız, bu oyunun en büyük eksiğidir.
İncelemeyi bitirmeden önce tekrar belirtmek istiyorum; Final Fantasy Tactics orijinal haliyle bile muazzam bir eser. PS1 gibi bir konsola nasıl bu kadar detaylı bir oyun çıkartıldığına hayret edersiniz. Daha önce birçok kez bitirmeme rağmen hâlâ aynı keyifle oynuyorum ve eşim bile “Amma sardı seni bu oyun” diyerek tepkide bulundu. Orijinalinde çok iyi yazılmış bir öyküye sahip; sınıf çatışmalarından halkın dini gerçekleri çarpıtmasına kadar derin temalar içeriyor. Bu bağlamda, yukarıda değindiğim geliştirilmeler ile birlikte resmen tadından yenmez bir hâle geldi. Kısa süre içinde 50 saatten fazla zaman geçirdim. Yakın dönemde bu tür ifadeler çok kullandım ama PSP içerikleri hariç, bu oyunun oynanması gereken nihai sürümü kesinlikle The Ivalice Chronicles. İster daha önce bitirmiş olun, ister ilk kez deneyimleyecek olun, taktik-RPG’lere meraklı her oyuncunun kesinlikle denemesi gereken, türünün tartışmasız zirvesindeki bir oyun. Oyunculuk kariyerimin en önemli oyunlarından birini yıllar sonra inceleme fırsatını bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
| YENİ BAŞLAYACAKLARA ÖNERİLER |
| Yazıda belirttiğim gibi, ilk kez oynayacaklar için doğru oynama yöntemini öğrenmek biraz zaman alabilir. Her karakter sınıfı maalesef aynı güçte olmadığı için bu süreci daha az sancılı hale getirmek adına bazı tavsiyelerim var. Oyunun ilk bölümünde ekibinizde Knight, Monk, Black Mage ve Summoner sınıflarından birer kişiyi bulundurmak işinizi kolaylaştıracaktır. Yüksek yerde mevzi alacak bir Archer da ekleyebilirsiniz. İlerleyen bölümde, ekibinize kesinlikle birer Ninja ve Dragoon eklemenizi öneririm. Diğer karakter sınıflarını doğrudan zayıf olarak nitelendiremiyorum; ancak bu sınıflara ait bazı yetenekleri diğer karakter sınıflarına entegre etmenizde fayda vardır (örneğin, Geomancer’ın Attack Up, Samurai’nın Two Hands, Thief’in Movement+2 yetenekleri gibi). Oyunun sonlarına geldiğinizde düşmanlardan alınan hasarlar oldukça arttığı için, HP’si düşük büyü karakterleri biraz daha etkisiz hâle gelebilir, de dikkate almanızda fayda var. Ayrıca seçtiğiniz karakter sınıfı ne olursa olsun, ilk öğrettiğiniz yetenek Squire grubuna ait Job Points Up olsun. Aksi takdirde yeni yetenekleri öğretiş süreci bir hayli uzayabilir. Son olarak, oyunun zor savaşları arasında yer alan Wiegraf savaşına takılıp kalmak istemiyorsanız, baş karakterinize Critical: Recover HP (Monk), Auto-Potion (Chemist), Double Wield (Ninja) gibi yetenekler öğretmenizde fayda var. Benden söylemesi. |
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?