Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

4 dakika okunma süresi

5

28 Yıl Sonra: Amansız Virüs ve Ölüm Temalarının Derin Yolculuğu

28 yıl sonra virüsler geri döndü! Ölüm temalı bu yolculukta biraz gülümse, hayat kısa ama virüsler uzun yaşıyor!

admin

2 saat önce

28 Yıl Sonra: Amansız Virüs ve Ölüm Temalarının Derin Yolculuğu

Filmler, izleyicinin yüreğine bir iğne gibi saplanmayı, duygulara dokunmayı ve hikaye anlatmanın en gizemli yollarını bulmayı çok severler. Özellikle de o unutulmaz anlar vardır ya, işte onlar! Kimi zaman bir dot, kimi zaman da bir mimik. İlk gençlik aşkımı hatırlatır gibi, insanı yakar geçer. Aynı şekilde, “28 Yıl Sonra” filmi de böyle bir “anların gezgini” gibi hissiyat oluşturuyor. Bir parça yırtık bayrağın, gençliğe dair bir tablonun ve küçücük bir notun sırtında ağır ağır giden bir hikaye var. Alex Garland ve Danny Boyle da ustalıkla bu hikayeyi bizi sersemleten bir maceraya dönüştürüyor. İşte burada, çürüme ve ölüm temaları ön plana çıkıyor; çünkü ne kadar yaşlanmaya, çürümeye karşı koymaya çalışsak da, nihayetinde her birimiz ölümle yüzleşiyoruz.

28 Yıl Sonra: Amansız Virüs ve Ölüm Temalarının Derin Yolculuğu

Birleşik Krallık, Brexit ve pandemi sonrası yaşadığı sıkıntılarla birlikte, “Dağılan Krallık” duygusunu çok derin bir şekilde hissettiriyor. Hani bazı filmlerde arka planda ses efektlerinin savaşları olur; burada da ölümün ağır kokusu filmin her karesine sinmiş. Korkunç bir karantina sonrası, virüs çok sert bir şekilde İngiltere sınırları içinde kalıyor. Boyle, filmi adeta dinamik bir kamera ile bir adaya çeviriyor ve oradaki halkın kendi halinde sürüklenişini gözler önüne seriyor. Adacık artık günümüzde avcılık ve toplayıcılığın en popüler meslekleri olduğu bir yer haline gelmiş. “Sanayi devrimi nereye gitti?” sorusunu soran bir dünya inşa ediliyor; sanki geri dönüşümüzü kutluyormuşuzcasına.

28 Yıl Sonra: Amansız Virüs ve Ölüm Temalarının Derin Yolculuğu

Bu bağlamda Spike ve babası Jamie’nin anakaraya ilk avları için gitmesi, durumun trajikomik tarafını gözler önüne seriyor. Elbette onların peşinde durmadan bitmek bilmeyen virüslü insanların olması da cabası. Bu noktadan sonra Garland’ın senaryosu, izleyiciyi sürekli sürprizlerle karşılayarak, sıkılmadan devam ediyor. Özellikle Spike’nın kendi yolculuğunda yaşanan ikilemler ve belirsizlikler, bu kaotik dünya içinde daha çok dikkat çekiyor. İçsel çatışmalar devreye giriyor, hayatın anlamı sorgulanıyor, ve tüm bunlar “memento mori” felsefesi ile birleşiyor. Ölümü hatırlamak ve sevmeyi hatırlamak! İşte bu iki cümle, filmin derin anlamlı katmanlarını oluşturuyor.

28 Yıl Sonra: Amansız Virüs ve Ölüm Temalarının Derin Yolculuğu

Filmin estetiği, izleyiciye yaşamın tadını az da olsa hissedebilmesi için fırsat yaratıyor. Düşünün, bir anda canav vardır ya, ama o canavardan önceki boşluk da önemli! “Memento amori” olarak adlandırdığımız anlar, yaşamın yazılı olmayan kitabını açar nitelikte. Bu şiirsel dokunuşlar, tüm o kasvetli havanın arasında bir nefes alma fırsatı sunuyor. Bunu başardıkları için Boyle ve Garland’a müteşekkiriz! Zira film, her ne kadar korkunç ve kan dolu sahneler barındırsa da, arada sapasağlam bir yaşam mesajı yakalamayı da başarıyor.

Vahşet severler için ise film oldukça tatmin edici! Geniş açılı çekimlerle oluşan kafa kopmaları, ani korkutmalar ve gerçekten akıllara kazınacak sahnelerle dolu. Korku filmlerini sevenler olarak hepimiz, bu tür ‘gore’ sahneler içindeki dramayı seviyoruz. Bu filmde de zaten bunun dozu kaçırılmamış. Bir de üstüne Danny Boyle’un getirdiği imza ile, devam filmi “The Bone Temple” bizleri bekliyor. Hadi şimdi burada çenemizi sıkmayalım, yıllardır bekledikten sonra onu da bırakmak olmazdı. Film, 28 Gün Sonra’nın o yalnızlık hissini taşımıyor, çünkü artık onu tüm dünya olarak tecrübe ettik.

Kısa bir not: Zombilerin defalarca giydirilmiş o eski elbisesi, günümüz toplumların yansımalarını gözler önüne seriyor. Boyle ve Garland ikilisi, bu büyüme hikayesini öyle bir işleyerek, herkesin damak tadına uygun hale getiriyor ki, izledikten sonra kahkahalarla gülmemek elde değil. Film notu? Tabii ki 4/5; çünkü içerisinde zeka, duygular ve bolca kan var! Unutmayalım, doğru yaşamaya gayret etmenin en önemli nedeni: Ölümden kaçış değil, onun bizi hatırlaması!

Editörün Notu: Zombiler her dönemin çarpıtılmış aynası olmayı neredeyse 60 yıldır sürdürüyorlar.
Filmin Notu: 4 / 5
Yönetmen: Danny Boyle
Oyuncular: Jodie Comer, Aaron Taylor-Johnson, Ralph Fiennes, Alfie Williams
IMDB Notu: 7,2

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?