Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

2

Alan Moore’un Eserleri: Çizgi Romanların Devrimcisi

Alan Moore'un eserleri, çizgi roman dünyasında devrim yaparken, kahkahalarla dolu bir yolculuğa hazırlanın! Süper kahramanlar bile şaşıracak!

admin

4 saat önce

Alan Moore’un Eserleri: Çizgi Romanların Devrimcisi

Alan Moore, seksenli yıllarda Amerikan çizgi romanlarını bir şekilde ele geçiren “İngiliz İstilasının” başını çeken yazar olarak bilinir. Hani bir yazar vardır ya, her yazdığı eserle bir devrim yapar; işte, Moore tam olarak bu tanıma uyan bir isim. Çizgi roman dünyasında “modern” veya daha çok “kara” döneminin kralı unvanını taşısa da, bu unvanı kabul etmekten pek hoşlanmadığı söylentileri dolaşır. Kendi deyişiyle, “Dünyanın en iyi süper kahraman hikâyesini yazmakla kalmadım, aynı zamanda bu kahramanların ceketlerinin ne kadar kötü olduğunu da gözler önüne serdim!” demesi de bunun bir kanıtı. Moore, çizgi roman dünyasına adım attığı Saga of The Swamp Thing ve Captain Britain ile sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir devrimci olarak yerleşti. Emekliliğini geçen yıl ilan eden Moore, bizlere pek çok etkileyici eser bırakmayı başardı. Şimdi, bu eserlerin bazılarına göz atalım, ama dikkatli olun, zira bu eserler okunduktan sonra “Benim de böyle bir şey yazmam lazım!” demenize neden olabilir!

V for Vendetta hakkında konuşalım. 1980’lerin karanlık bir döneminde, Margaret Thatcher yönetimine duyduğu tiksinti ile yola çıkan Moore, bu eseri yazmaya başlamadan önce aklında bir sürü fikir vardı. Hatta eseri 1994 yılında yayınlamayı planladı ama bir türlü olmadı. Neyse ki zamanla bu eser, bir klasik haline geldi. Filmini izlediyseniz, çizgi romanın derinliğini ve alt metinlerinin ne kadar karmaşık olduğunu fark etmiş olmalısınız. Moore’un derin düşünceleri, karakterlerin ruh hallerine yansıyor ve okuyucuyu derin bir sorgulama içerisine sokuyor. “Sakın ha okumamazlık etmeyin!” diyorum, zira bu eser, yalnızca bir çizgi roman değil, aynı zamanda bir düşünce deneyidir. Ülkemizde: Arkabahçe ve daha sonra JBC Yayıncılık tarafından basıldı. Eğer bu eseri okumadıysanız, size bir tavsiye: İyi bir çay demleyin ve kendinize bir köşe seçin, çünkü bu eser sizi içine çekecek.

Miracleman ile devam edelim. Moore, süper kahramanların “çocuk kandırma” argümanlarını bir kenara bırakıp, gerçekçi bir dünya yaratmayı başardı. Orijinal Captain Marvel’ın İngiliz versiyonu olan Miracleman, 18 sayı boyunca Moore’un yeteneklerini sergilediği bir platform oldu. “Yani ben bir süper kahraman hikâyesi okuduktan sonra nasıl böyle hissediyorum?” sorusunu sorgulamanıza neden olacak kadar etkileyici bir eserdir. Bu eser, süper kahraman çizgi romanlarının ruhunu sorgularken, aynı zamanda okuyucuya unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ülkemizde: Ne yazık ki, basılmadı. Ama eğer bir gün basılırsa, mutlaka edinmelisiniz, yoksa “Neden bu eseri okumadım?” diye kendinizi suçlamaktan kaçamazsınız.

League of Extraordinary Gentlemen (Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti) ise, Moore’un edebi İngiliz şahsiyetleriyle dolu bir hikayesidir. Bu eser, Kraliçe Viktorya dönemi edebiyatına olan tutkusunu yansıtırken, Captain Nemo, Allan Quatermain ve Mina Murray gibi ikonik karakterleri bir araya getiriyor. Eğer film uyarlamasını izlediyseniz, “Bunun neresini izledim ben?” diye düşünebilirsiniz. Moore, bu eserde edebi referansları ve ilginç yorumları bir araya getirerek okuyucularına keyifli bir deneyim sunuyor. Ülkemizde: İlk iki cildi Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı, ama ben bir öneri yapayım; filmini izlerken gözlerinizi kapatın, çünkü o film, Moore’un eserinin yanında bir mısır tanesi kadar bile derin değil.

Top Ten ise, süper kahramanların klişeleriyle dalga geçen bir eser. Moore’un mizah yeteneği burada parlıyor. Neopolis şehrinde, nüfusun tamamı süper kahramanlardan oluşan bir polis karakolunun maceralarını konu alıyor. “Bütün bu süper kahramanlar ne yapıyor?” diye sorduğunuzda, işte burada Moore’un zekası devreye giriyor. Bu eser, yalnızca bir mizah değil, aynı zamanda sosyal eleştirilerle dolu. Ülkemizde: Ne yazık ki, basılmadı. Ama eğer bir gün basılacaksa, o zaman “Ne zaman gelecek?” diye sormayı bırakıp, onu beklemeye başlayabilirsiniz.

From Hell (Cehennemden Gelen) ise, muhtemelen en karanlık hikâyelerden bir tanesi. Karındeşen Jack cinayetlerini ele alan bu eser, Moore’un detaylı araştırmasıyla birleştiğinde gerçekten ürkütücü bir hal alıyor. Okültizm ve mitoloji ile süslenmiş bu eser, okuyucuyu derin bir sorgulama içerisine sokarken, aynı zamanda zihninde de karanlık bir yolculuğa çıkarıyor. Ülkemizde: Flaneur Books tarafından basıldı ve eğer bir cesaretiniz varsa, bu eseri okumak için bir gece karanlığında başlamanızı öneririm.

Son olarak, Promethea ile tanışalım. Moore’un büyücülüğünü açıktan ilan ettiği bu eser, kesinlikle bir klasik. J.H. Williams III’ün muhteşem çizimleriyle birleştiğinde, yazı ve çizim arasında mükemmel bir denge kuruyor. Sophia Bangs isimli üniversite öğrencisinin mitolojik bir yolculuğa çıkmasını konu alan bu eser, hem eğlenceli hem de düşündürücü. Ülkemizde: Ne yazık ki, basılmadı. Ama okumadıysanız, bunu bir eksiklik olarak değerlendirebilirsiniz!

Alan Moore’un eserleri elbette yalnızca bunlarla sınırlı değil. Lost Girls, Supreme, Ballad of Halo Jones ve Tom Strong gibi daha birçok eseri de mevcut. Eğer bu eserleri merak ediyorsanız, mutlaka bir bibliyografisine göz atmalısınız. Unutmayın, her bir eser, sizi farklı bir dünyaya davet ediyor ve belki de bir gün “Ben de böyle bir şey yazmalıyım!” diye düşüneceğiniz bir hikaye sunuyor.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?