Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

7 dakika okunma süresi

6

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Alone in the Dark 2024 ile karanlıkta kaybolan nostaljiyi yeniden yaşayın! Korku ve macera dolu bu güncellemeyle geri dönün.

admin

5 saat önce

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Yalnız Karanlık… 1992 yılında, korku ve hayatta kalma oyunları henüz ortada yokken piyasaya sürülen, belki de bugün bildiğimiz korku oyunlarının ilk örneklerinden biri olarak öne çıkan bu yapım, tüm sektörü sarsmayı başarmış bir efsane. Resident Evil ve Silent Hill ile birlikte bir neslin kalbinde taht kuran, damaklarda iz bırakan bir seri. Ancak, bu serinin de diğerleri gibi altın çağının ardından, 2000’li yıllara yavaş yavaş kaybolduğu gerçeği var. Sürekli olarak gelen ve sorunlu olan devam oyunlarının ardından sessizliğe gömülen bu yapım, eski tarz korku oyunlarının başarılı olduğu formülü yeniden göz önüne almış olmalı ki, yeniden bir ışık yanmış! Bugün burada, eski şanına kavuşmak üzere yeniden yapılan bir başka oyun var… Ancak bu kez farklı bir yorumlamayla karşımıza çıkıyor. Oyun, tam anlamıyla bir remake olmaktan ziyade, hikaye yapısı da dahil olmak üzere birçok konuda değişiklikler yapılmış, yeni bakış açılarıyla zenginleştirilmiş bir yeniden yapım olarak öne çıkıyor.

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Her kült korku oyunu bir gün remake’i tadacaktır Orijinal Alone in the Dark, benden de büyük olduğu için maalesef bu seriye yetişme şansım olmadı; dolayısıyla bu versiyonu ile orijinal versiyonu karşılaştırmak pek mümkün değil. 1992’den bahsediyoruz, zaten o zamanlar Özal Cumhurbaşkanı, Demirel ise Başbakandı; durumu siz düşünün. Yani kıyas yapacak bir yapı kalmadı, elimizde yalnızca 2024 yapımı bir remake var. Ancak, aslında bu oyun o kadar da taze görünmüyor. Ne yazık ki AITD, günümüz standartlarını yakalayabilen veya yeni nesil hissiyatı verebilen bir yapım değil. Aksine, hantallığı, rahatsız edici unsurları ve eksiklikleri ile eski bir his uyandırıyor.

Neymiş bu karanlık? Alone in the Dark, birçok klişe barındırmasına rağmen dikkat çekici bir hikaye sunuyor. Çok büyük değişiklikler olmamakla birlikte, orijinal oyunla kıyaslandığında hikaye açısından sayısız farklılık mevcut. Kısaca özetlemek gerekirse; yirminci yüzyılın başlarında, Hartwood ailesinin sorunlu bir bireyi olan Jeremy, tedavi gördüğü akıl hastanesinden gizemli mektuplar alıp yeğeni Emily’den yardım talep eder. Emily, dönemin klasik noir dedektifi Edward ile birlikte amcasını aramaya koyulur. Hikayenin ilerleyişi oldukça karmaşık ve sürükleyici; karakterler kendilerini keşfettikleri, paranormal unsurların işin içine girdiği bir serüvenle karşı karşıya kalıyor. Şunu belirtmeliyim ki; senaryonun en dikkat çekici noktalarından biri, ana karakterlerin tanınmış isimler tarafından seslendirilmesi. Edward Carnby’i David Harbour, Emily Hartwood’u ise Jodie Comer canlandırmış. İkisinden birini seçip hikaye boyunca onunla ilerliyoruz. Ancak, oyunculuk kalitesi beklentinin altında kalıyor gibi görünüyor; sanırım yönetim tercihlerinde bir eksiklik var. Nihayetinde, hikaye bir pasta ise, oyuncu tercihleri onun üzerindeki çilek olarak yorumlanabilir.

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Öff senle savaşacağıma kaçarım ben be… İşte, senaryoda bir nebze övgüde bulunsam da, oyun genelinde eleştirel bir yaklaşım sergilemeye başlıyorum. Önceki nesle ait gibi duran bir oyun var karşımızda. Bu durumun en büyük göstergesi dövüş sistemi. O kadar hantal ve eski kalmış bir sistem var ki, ben bir noktadan sonra karşılaştığım her yaratıkla savaşmaktansa, onlardan kaçmaya çalıştım. Savaşırken gerçekten canım sıkılıyordu; vuruş hissi zayıf, silahlar arasında belirgin bir fark yok, yapay zeka zaten yok, bug’larla dolu düşmanlarla mücadele etmek hiç keyif vermiyor. Aksiyon sahneleri aniden başlayınca, içimden büyük bir of çekip silahıma sarılmak geçiyor. Üstelik tek savaş alanlarında değil, karşıma bir yaratık çıktığında kaçma isteği bile gelmiyor. Bazı yerlerde gizli ilerleyebilme seçeneği olduğunu söyledikleri durumlar oluyormuş, fakat biz bu durumlardan yararlanamıyoruz gibi görünüyor. Yani hem dövüş söz konusu olduğunda sorunlar var; hem de kaçmak istediğimde tam tersi bir engelle karşılaşıyorum.

Savaş yokken çok matah sanki de… Önceden bahsettiğim savaş sekanslarındaki performans sorunları ve bug’lar, maalesef oyunun genelinde de mevcut. Kare hızı aniden düşüyor, ekran donabiliyor, çıkmamız gereken yerlerde takılı kalıyoruz, ani FPS dalgalanmalarıyla afallıyoruz. AITD, duygusal bir roller coaster deneyimi sunuyor; ancak bunu istemeden yaşıyoruz. Grafik kalitesine gelince, AITD genel olarak çağının biraz gerisinde kalmış. Ancak diğer sorunlarla karşılaştırıldığında, grafikler önemli bir problem gibi hissettirmiyor. Kötü değil ama olması gereken seviyede de değil.

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Ha şöyle ya bi sakinleşelim Oyunda aksiyon durulduğunda, AITD gerçek kalitesini yansıtmaya başlıyor. Savaş sistemi ne kadar cansızsa, odaları keşfetme ve bulmaca çözme konularında oyun bir o kadar başarılı. Oyun, başlangıçta ne tür bir zorluk istediğimiz konusuna detaylı bir yaklaşım sunuyor. Modern bir zorluk seviyesi seçtiğinizde bulmacalarda daha fazla ipucu görmekte, haritada “çözülebilir” bulmacalar yer almakta. Ancak klasik bir tercih yaptığınızda, ipuçlarından uzak bir bulmaca deneyimi yaşıyorsunuz. Bulmaca kalitesi açısından ise ideal bir denge kurulduğunu söyleyebilirim. Çok zor ya da çok kolay değil; genel itibarıyla bu alanda iyi bir çizgide ilerliyor.

Sinematografide çıta çok yükseldi yalnız… AITD ilginç bir duruma sahip; elinizde iyi bir hikaye var ama anlatım kalitesi vasat. Hikaye gerçekten ilgi çekici, atmosfer de fena değil, ancak anlatımda bazı sorunlar var. Hikayenin hızla akması, ya da aniden değişen yönleri, takip etmeyi zorlaştırıyor. Senaryo oldukça çekici bir sinematik anlatıma sahip. Bu sayede hikayeyi tamamen bırakmak pek de mümkün olmuyor; bir şekilde sonunda sizi yakalıyor. Yine de, Alan Wake 2 gibi bir sinematografiden bahsetmiyorum; ama insanı içine çeken bir yapı mevcut.

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Eski konak? Antik Mısır? Kuzey ışıkları?!? Senaryonun ilgi çekici yapısını destekleyen mekan tasarımları, “aslında kötü değil mi?” dedirten durumlar sunuyor. Farklı dünyalar arasında geçiş yapmak oldukça etkileyici; kendimizi her an farklı atmosferlerde buluyoruz. Mekanlar özenle tasarlanmış, atmosferin ağırlığı ve gerginliği hissediliyor. Bu noktada, diğer sorunlar hafif kalıyor gibi gözükecek kadar iyi bir atmosfer sunmaya çalışıyor.

İyi veya kötü demek çok zor gerçekten… AITD konusunda karışık duygular içindeyiz. Ne açıkça övgüler dizdiriyor, ne de tam anlamıyla yeriyoruz. Birçok özgün noktası var ama ciddi sorunlar da gözlemleniyor. Buradan çıkarılacak ders: Hollywood ünlüleri için ayrılan bütçe, oyun mekaniklerinin kalitesine dönüştürülseydi, çok daha başarılı bir yapım ortaya çıkabilirmiş. Biz oyuncuların tam olarak ne istediği yer yer unutulmuş gibi hissediyorum. Eğlenmek istiyoruz. Düşmanlarıyla başa çıkamadığımız, görünmez duvarlara takıldığımız bir oyunda, tanınmış oyuncuların varlığı neye yarar? Eğer ilk oyunu çıkışında oynamış bir oyunseverseniz ve nostalji duygusuyla eskiye özlem duyuyorsanız, bu oyun size keyif verebilir. Ancak benim gibi, orijinal oyunu oynamamış ve diğer serileri deneyimlemiş biriyseniz, Resident Evil remake’lerinin yarattığı hissiyatı burada bulmanız pek mümkün değil.

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Alone in the Dark 2024: Karanlıkta Kaybolan Bir Nostalji

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?