Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

5

Amnesia: Rebirth İncelemesi – Korkunun Derinlikleri

Amnesia: Rebirth, korkunun derinliklerine inen etkileyici bir deneyim sunuyor. Bu incelemede, oyunun atmosferini ve hikayesini keşfedin.

admin

17 saat önce

Amnesia: Rebirth İncelemesi – Korkunun Derinlikleri

Amnesia, benim oynamayı en çok sevdiğim korku oyunu türlerinden biri olabilir. Gerçekten de. Her ne kadar canavarlara ya da düşmanlara sahip olmayan gerilim temalı oyunlardan keyif alsam da, bu türü daha çok sinemada tatmayı tercih ediyorum. Oyun deneyiminde bir hedefin olması, insanın motivasyonu açısından önemli. Bu, basit bir şekilde kafayı sıyırmamak gibi bir amaç bile olsa.

Ayrıca, Amnesia, kişilik prensiplerime neredeyse zıt bir oyun deneyimi sunuyor. Burada “Bu bir eksi değil midir?” diye düşünebilirsiniz. Ama benim için değil! Neden böyle düşündüğümü açıklayayım: Eğer karşımda beni yok etmeye kararlı bir canavar olsaydı, ona tekme tokat dalardım. Belki bu mücadeleden sağ çıkamayabilirim, ama içimdeki agresiflik duygusu tatmin olur. Demek istediğim, benim içimde bir savaş içgüdüsü var, ama sıvışma içgüdüsü yok. Bu da demek oluyor ki, savaşabildiğim bir oyunda kolay kolay korkmam.

Ancak Amnesia serisindeki, savaşma becerisinden yoksun olan oynanabilir karakterler sayesinde, aslında hiç de korkunç olmayabilecek bir oyun, el titreten bir deneyime dönüşüyor. Sağ olsunlar; bir Tarkan filmindeki ahtapot ve The Dark Descent’deki suyun içinde çırpınan yaratık. Gerçekten irkildim!

Bir İnsan Hamile Olduğunu Nasıl Unutur?!

“Oyunun adı Hafıza Kaybı, ne beklemiştin?” dediğinizi buradan duyabiliyorum. Lütfen susun! Rebirth’ün ana karakteri Tasi Trianon, eşiyle birlikte Cezayir’de keşif gezisine çıkan Fransız bir ekibin parçası. Ancak ekibin uçağı bir motorunu kaybedip yere çakılınca, bu keşif gezisi hiç başlamadan sona eriyor. İlk anlardan itibaren gördüğümüz halüsinasyonlar ve belki de başka bir boyuta açılan pencereler, uçakta tek başına uyanmamızla birlikte bize şunu hissettiriyor: Burada, uçak kazasından daha fazlası olan, ters giden bir şeyler var. Hamile ve korkmuş bir şekilde, çöl sıcağında yola koyuluyoruz.

Amnesia: Rebirth, bolca soru sorduruyor. Neden koca uçakta tek başımıza uyandık? Herkes nerede? Bu kadar çok Fransız askerini kim öldürdü? Tasi’nin geçmişinde hatırlamak istemediği tam olarak ne var? Bu canavar nereden geliyor? Bir insan hamile olduğunu gerçekten nasıl unutur?

BÖ! Korktun mu? (Değil elbette.)

Amnesia, hiçbir zaman ani korkutmalara, yani “jumpscare” olayına yaslanmadı. Amnesia: Rebirth’de de bu durum devam ediyor. Evet, belki yıldırım gibi çakan ve korku seviyenizin dolduğunu belirten maske resimlerini görmüşsünüzdür. Bunlar oyunun ilk çıktığı dönemde daha ani etkiler yaratıyordu; şimdi biraz daha hafifletilmiş durumda. Çünkü aslında onların amacı, sizi korkutmak değil.

Amnesia: Rebirth, oyuncuyu bilinmezlik ögesiyle korkutmak istiyor ve bunu başarıyor. Tasi’nin geçmişinde neler olduğunu tam olarak bilememek, canavarlarla ya da içinden geçtiğimiz diğer boyutla olan bağlantısını kuramamak, insanı sürekli diken üstünde tutuyor. Bir yandan öğrenebileceğiniz kadar çok şey öğrenmek, hatırlayabileceğiniz kadar çok şey hatırlamak isterken, diğer yandan karanlıktan ve canavarlardan sakınmaya çalışıyorsunuz.

Bu Işıklı Odadan Çıkmıyoruz. Hadi Eyvallah.

Bu bir Amnesia oyunu; ne yeterince kibritimiz var, ne de yeterince kandil yağımız. Ne saklanacak yerimiz, ne de kaçacak bir deliğimiz var. “Tasi, atlamayı zıplamayı biliyorsun; şuradan bir taş alıp şu canavara fırlatamaz mısın?” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Oyunun başlarında bir yerde ışıklı bir oda buldum, girdim ve kapıyı kapattım. Dedim ki, “Çıkmam buradan mümkün değil.” Ama çıkar çıkmaz canavar hemen bastı!

Elbette ki, Rebirth’in en zor yanı, fazla korkmadığınızdan ve akli dengenizi yitirmediğinizden emin olmak. Bulmacalar, ipuçları, notlar vesaire o kadar da zor değiller. Spoiler vermeden öneri vermek zor, ama şunu ben çok geç keşfettim: Karnınızı ovarak bebeğin iyi olup olmadığına bakmak, korkunun pençelerinden ciddi biçimde kurtulmanızı sağlıyor.

The Dark Descent’le Karşılaştırmayalım

Yahu, karşılaştırmayı bırakın lütfen. Hala diyorum ki, “Bir kere Rebirth’de çok daha fazla hikâye var.” Burada fazladan kastım, daha derin bir anlatım var. Oyunun içine daha çok işlemiş ve gidişatını da daha fazla etkiliyor. Bu noktada, ne kadar şeyi hatırlayabileceğinizin önemi, biraz daha farklı bir değer kazanıyor.

Özellikle de The Dark Descent benzeri bir şey yapmamış olmaları, bence Rebirth’ü iyi bir devam oyunu yapıyor. Çünkü “devam” özelliği, aslında sizde uyandırdığı korkuda yatıyor. Birçok noktada Rebirth, sizden Tasi’nin gideceği yolu belirleyecek kararlar vermenizi istiyor. Hiçbiri kolay kararlar değil. Ve cidden söylüyorum, Rebirth’deki asıl insanın içini ürperten yanı, gayet gerçek olaylardan geliyor; ne canavarlardan, ne de büyülü boyutlardan.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?