Astro Bot: PS5’in Eğlenceli Galaksisinde Macera Dolu Bir Yolculuk
Astro Bot ile PS5'in eğlenceli galaksisinde macera dolu bir yolculuğa çıkarak keşif ve eğlencenin tadını çıkarın!
16 saat önce
43 ve 7 yaşında iki farklı kişi için aynı ekrandan kaynaklı mutluluğu sağlayan kaç oyun oynadım, sayısını bilmiyorum. Astro Bot, PS5’in içindeki o kısa süreli Playground oyununu bir üst seviyeye taşıyan, eğlencesini katlayarak artıran ve yarattığı mutluluk hissini hiç değiştirmeyen bir versiyonu. Astro Bot’u ilk defa açtığınızda, adeta tanıdık bir dünyaya adım attığınızı hissediyorsunuz. İlk anlarından itibaren, ilk oyundan şimdiye yeni oyunun dev galaksisine geçmiş gibi oluyorsunuz. Temel yapısı aynı olsa da, oyunun sunduğu alan çok daha geniş. Oyun karakterlerini yine Playstation’ın ikonik figürleri oluşturmakta. Uzayda kaybolmuş şekilde dolaşırken, oyun dünyasında belki de en sevimli kötü karakterle karşılaşıyoruz ve Playstation’ımızın hafızası bir kenara, işlemcisi başka bir yöne kayboluyor. Sadece konsolun bozulması yetmiyor, 301 (acaba?) yol arkadaşımız galaksinin çeşitli köşelerine kaybolmakta.

Macera, PS5’in enkaza döndüğü alanın içine düşen Astro Bot’la başlıyor. Üzgün, yorgun ve yaşadığı olaylarla sarsılmış olan Astro Bot’un gözünden bir ışık huzmesi düşer. Hızla yanına koşuyoruz ve o anda Astro Bot’un muhteşem galaksisinin kapıları açılıyor. Galaksi içindeki bölümlerin erişilebilir alanları silüet halinde görünse de, 6 farklı sistemde kayıp botları ve uzay gemimizin parçalarını arayacağımızı anlıyoruz. Her sistemin kendine özgü bir konsepti var ve oldukça etkileyici. Örneğin, Spooky Time, Cannon Brawl ve Bot of War benim favori bölümlerimden bazıları. İnşaat alanlarından karlı platformlara, çöl benzeri bölümlerden korkunç şatolara kadar bahsettiğim çeşitlilikte alanlarda koşturuyoruz. Bölüm çeşitliliği oldukça fazla; ancak düşman çeşitliliği için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Yine de bu durum beni çok rahatsız etmedi. Oyunun çoğu süresince Astro’ya odaklandığım için, kimin kafasına bastım, kimin kuyruğunu çektim, kimi de ayak altı lazeriyle yakaladım pek umursamadım.
Tabii ki, koşuşturma işleri öyle bir başa çıkmaya kalmıyor. İlk oyundan hatırlayacağınız güçlerin neredeyse tamamı ve daha fazlası Astro Bot’ta da sizi bekliyor. Playground’dan hatırlayın, ekstra güç elde ettiğinizde o gücü sağlayan kıyafetle görünümünüz değişiyordu. Eğer kurbağa gibi zıplamak istiyorsanız, görünümünüz de buna dönüşüyordu. Ancak yeni oyunda ek güçler için farklı bir yaklaşım söz konusu. Artık güçlerinizi sağlayan küçük hayvanları sırtınızda taşıyarak ilerliyorsunuz. İleriye doğru fırlatmanızı sağlayan köpek, sizi yukarı kaldıran tavuk, bulduğunuz her sıvıyı emme işlevi olan fil sırtınıza biniyor. Bu ve benzeri sayısız özel güç, maceranızda size eşlik ediyor ve özellikle zaman yavaşlatma özelliği, etkileyici bölüm tasarımlarının kapısını aralıyor. Her bölüme dair bir özel gücünüz bulunuyor; dolayısıyla hangi gücü kullanıp hangi bulmacayı çözmeniz gerektiğiyle alakalı fazla düşünmek zorunda kalmıyorsunuz.

Astro Bot’un belki de en keyifli yönü, sizi kesinlikle zorlamayan ve tamamen keyif alma üzerine tasarlanmış bir oyun yapısına sahip olması. Ancak, bu oyun süper kolay değil. Sağdan soldan düşüp ölmek, sevimli düşmanlar tarafından elektrik çarpmak veya lavlarda yanmak gibi durumlardan kaçış yok. Ancak buna rağmen, asla sinirlenmeyecek; “uğraşamam” diyerek oyunu bırakmayacaksınız. Ana bölümlerin tasarımı, el becerinize göre sizi başarısız olacak şekilde yapılandırılmamış. Oyunun ana hedefi, bölümlerdeki mahsur kalmış robot dostlarınızı ve yapboz parçalarını bulmak. Ayrıca gizli geçitler de mevcut. Bir bölüme başladıktan sonra bitirmeden kalkmanız pek mümkün değil, ama bölümdeki her robotu ve yapboz parçasını ilk girişte bulamayabilirsiniz. Mantıksız şekilde konumlanmış robotlar yok ama bazıları o kadar zekice gizlenmiş ki, ilk turda hepsini bulamazsanız üzülmeyin. Bölümü tekrar tekrar deneyip her taşın altına bakabilir ya da bölümün sonrasındaki girişte 200 paracıkla kiralayabileceğiniz yardımcı kuşu yanınıza alabilirsiniz. O sevimli kuş, başının etrafındaki sinyali hızla yakıp söndürerek sizin için bir sıcak-soğuk oyunu oynuyor. Gizlenmiş her robot, yapboz veya geçit için sinyaller güçleniyor; bu sayede neye yaklaşmanız gerektiğini anlayabiliyorsunuz.
Oyun, “eğlence” esasına dayanıyor ve bu, işinizi kolaylaştırmaktan çok platform oyunlarının rahatsız edici özelliklerinden arınmış olması ile ilgili. Astro Bot’ta “can” veya “hak” adı altında bir kavram yok. Bölümde 117 kez ölüp yine de checkpoint’lerden devam edebilirsiniz. Tek istisna, galaksi sistemi sonu canavarlardır. Oralarda 3 hakkınız oluyor. Hayatta kalan 2 kalkanınızdan birini kaybediyorsunuz ve sonunda mücadeleye baştan başlamak zorundasınız. Bu bölüm sonu canavarlarda yaratıcılık ve dövüş dinamikleri son derece etkileyici ve hepsi birbirinden eğlenceli. Örneğin, en son ne zaman büyük bir gorilin dişini kırıp gözünü şişirdiniz ya da yumurtayı kırıp içindeki kötü niyetli civcivlerden kurtuldunuz ki? Bademcik tokatlamak bir yanına. Süper eğlenceli bölümler ve süper eğlenceli bölüm sonu canavarlarıyla oyun, tam anlamıyla doyurucu bir deneyim sunuyor.

Astro Bot’un zorluk seviyesi ideal bir şekilde ayarlanmış. Ancak, buradan aşırı kolay bir oyunla karşılaştığınız anlamına gelmesin. Zaman zaman yaşam enerjinizi kaybetmenize sebep olacak bölümler de mevcut. Özellikle galaksilere dağılmış kayıp semboller bölümlerinin zorluğu oldukça etkileyicidir. Sackboy’un zamanla yarışılan o tüyler ürpertici bölümlerine benzer, kısa ama çeviklik gerektiren temalı bölümler bunlar. Ancak burada bile, bir platform oyununun kendinden soğutucu özelliklerine büyük bir özen gösterilmiş. Örneğin, zamanlayıcı mevcut değil. Zorla oynayıp “bir daha oynamasam ne güzel olur” dediğiniz bölümlerde, 0.35 saniyelik bir gecikme yüzünden gümüş madalya alma durumu yok. Bu bölümler aynı zamanda pes etme isteği de yaratmıyor. Her ne kadar bölüm zor olsa da “imkansız” algısı oluşturmayarak, “Bir sonraki sefer” diyerek tekrar oynamanızı sağlıyor. Arada burada birkaç kez kendinize “Bir dahaki sefer” telkini vermeniz gerekebiliyor; ama sonunda gerçekten de “bir dahaki sefer” geliyor ve kayıp botunuzla doğrudan kucaklaşıyorsunuz. Oyun gibi, bu zorlu özel bölümler de kendi türünde yeni bir referans noktası olma özelliği taşıyor. Zorluğun, sizi “ha gayret” ile “yok artık” arasında sürekli götürme becerisi gerçekten takdiri hak ediyor.
Oyun, sadece bölümlerde koşarak saklandıkları yerlerden çıkardıklarınızla sınırlı değil. Ana bölümlerde, ekstralarda ve kayıp sembol bölümlerinde kurtardığınız yaklaşık 300 botun 150’si, Playstation tarihinden gelen özel botlar. Fakat bahsetmek istediğim detay, bulduğunuz her arkadaşınızın Playstation geminizin etrafındaki yerini alması. Bu alanda yapboz parçalarıyla oluşturduğunuz bir tek kollu makineniz mevcut. O makineden aldığınız her şey, ama her şey bir işlevselliğe sahip. Yapbozlarla oluşturduğunuz binalardan kıyafetlerinizi değiştirebilir, gamepad geminizi boyayabilir ya da Safari dünyasında dolaşmaya çıkabilirsiniz. Ancak bu tek kollu makineler hepsinden daha üstün, çünkü diğer binaların işlevselliği, bu tek kollu makineye bağlı. Bölümlerde kazandığınız paraları burada harcayarak yeni kıyafetler ve renkler kazanabiliyorsunuz. Fakat açık ara en eğlenceli olan, bot arkadaşlarınızın kendilerine has animasyonlarına buradan erişim sağlayabilmeniz. Normalde bir botu bulduğunuzda, ana gemi alanına getirip yanına yaklaştığınızda kafasının yanında bu makinenin simgesi beliriyor. Eğer makineden ilgili animasyonu kazandıysanız, Thor’un çekiciyle ortalığı sardığınızda onu hafifçe dürtmeniz yeterli. Bu nedenle oyunu platinlemek isteyenler, Gotcha Lab’i unutmamalı.

Renkli, eğlenceli ve temalı bölümleriyle (sana bakıyorum Bot of War), zaman zaman rahatlatıcı veya motive edici müzikleriyle (senden bahsediyorum Cannon Brawl), hafif gerilim yaratan ama sonunda Soulslike boss’u yenmenin sevinci ile sonuçlanan kayıp sembolleriyle (evet sen, To the Beat) Astro Bot, benim için Playstation’ın en eğlenceli platform oyunu. Sackboy’u baştan sona defalarca oynamış, bir gün bile PS5’imden kaldırmamış biri olarak, “underdog” görünümlü Astro Bot’a kalbimi kaptırdım. Deneyince nedenini siz de anlayacaksınız.
Söylenmeyenler
|





Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?