BPM: Bullets Per Minute – Ritim Oyununda Roguelike Deneyimi
BPM: Bullets Per Minute, ritim tabanlı roguelike deneyimi ile aksiyonu ve müziği birleştiriyor. Eğlenceli ve bağımlılık yaratan bir oyun sizi bekliyor!
8 saat önce

Issız bir adaya düşecek olsaydım, yanıma mutlaka birkaç roguelike oyun alırdım. Evet, “onlarsız olmaz” dediğim canım oyunlarımdan vazgeçiyor olacağım ama bu tamamen mantıklı bir karar, duygusal değil. Bir kere, o adada ne kadar kalacağım belli değil. Şaka bir yana, roguelike’ların öldüğünüzde sürecinizi sıfırlaması ve önünüze tamamen rastgele haritalar ile güçlendirmeler sunması, onların uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Ancak takdir edersiniz ki neticede roguelike olsa da oyunlar tükenen bir materyal olduğundan bir duvara toslamak er ya da geç mümkün. İşte burada devreye BPM: Bullets Per Minute gibi şahsına münhasır roguelike’lar giriyor.
“Abi şimdi ritim oyunu gibi ama aynı zamanda FPS”
Oyunun düşmanlarından ve boss’larından daha çok zorlayan şey, “Ne oynuyorsun?” diye soran eşe dosta cevap vermek. Çünkü her şeyden önce, oyunu oynarken cevaplamaya çalışıyorum; kafam iki işi aynı anda yapamayacak kadar düşük modunda çalışıyor. Bir diğer sebebi de aynı anda birçok şeyin olmaya çalışması. BPM: Bullets Per Minute, hem bir roguelike, hem bir FPS, hem de ritim oyunu. Ritim oyunu olduğunu aslında bir müzik terimi olan “beats per minute” ile alakalı yaptığı kelime oyunu belli ediyor. İyi, güzel, hoş da BPM: Bullets Per Minute nasıl aynı zamanda bir ritim oyunu? Oyunun talep ettiği en temel mekanik, silahın arkada çalan parçayla uygun bir ritimde ateşlenmesi. Eğer ki ritmi kaçırır ya da ters bir ritimde silahınızı ateşlemeye çalışırsanız, mermiler kelimenin tam anlamıyla silahınızdan çıkmayı reddediyor. Gerçi ateş etme mekanizmasından bahsettik ama bu durum, mermilerinizi yeniden yüklemekten tutun, dash atmaya kadar birçok eylem için geçerli. İşin içerisine güzel ve hareketli müzikler de eklenince, ortaya “değmesinler keyfime” diyebileceğiniz bir oyun çıkıyor. Eh, söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama BPM: Bullets Per Minute, oynanışı oldukça hızlı bir oyun. Düşmanlarınızla karşılaştığınızda hareketsiz kalmanız durumunda resmen cezalandırılıyorsunuz. Lakin unutmamanız gereken bir şey var ki: Acele işe şeytan karışır. Bu nedenden ötürü tam ortasını bulmak, sizin oynanış tarzınıza kalıyor.
Kulaklarım bayram etti ama gözlerim aynı şeyi söylemiyor
BPM: Bullets Per Minute gibi müzik odaklı bir oyunun müziklerinin güzel olması şaşılacak bir şey değil, bu konuda hemfikiriz. Hem oynanışındaki hızıyla, hem müziklerle oyunun Doom‘dan etkilenmediğini düşünmemek de elde değil. Ama keşke görsel tasarım konusunda da Doom‘a özenseymiş. Benim derdim seviye tasarımıyla, atmosferle ve İskandinav mitolojisinin ismine sahip olsa da onları pek yansıtmayan boss’larla değil; direkt görsellikle alakalı. Nasıl anlatayım bilmiyorum ama oyun fazla pastel duruyor. Gerçi bir süre sonra tryhard’lıktan ne müziği duyuyor, ne de önünüzü görüyorsunuz ama olsun, yine de görselliği beni rahatsız eden detaylardan.
BPM: Bullets Per Minute’ın bir roguelike olduğunu da unutmamak lazım. En son ondan bahsedince roguelike elementlerinden pek haz etmediğim gibi yanlış bir izlenim vermiş olabilirim. Her şey, bir roguelike gibi yani olması gerektiği gibi tıkır tıkır çalışıyor. Oyuna başlıyorsunuz, birtakım güçlendirmeler ve hatta belki başka bir silah elde ediyorsunuz. Ardından ölüyorsunuz. Bir daha başlıyorsunuz ve bambaşka güçlendirmelerle birlikte ilk boss’u alt ediyorsunuz. Fakat şimdi de ikinci boss’u göremeden öldünüz. Bu, sizi daha çok hırslandırıyor; sürekli bıkmadan usanmadan oynamaya başlıyorsunuz.
“Noksansız mı?”
diye soracak olursanız, ne yazık ki değil. Örnek vermek gerekirse, sol üstteki haritada hangi odada ne kaldığını göremiyorsunuz. “Bir yerde pot vardı, neredeydi o ya? Dur, gideyim de alayım.” diyerek ya zihninizi zorluyorsunuz ya da tüm odaları tarıyorsunuz. Bu haritada bilgi vermeme olayı, birkaç roguelike’ta daha vardı ama onlarda da bir eksik olarak görmüştüm açıkçası. Onun dışında, silah çeşitliliği daha fazla olabilirdi. Ama en beterini en sona sakladım: bazı silahlar ve yetenekler aşırı güçlüyken, bazıları tam tersine tek kelimeyle ifade etmek gerekirse çöp. Bu durum, o silahlar ya da o yetenekler olmadan oyundan keyif almanızı kısmen de olsa baltalıyor.
Roguelike, birçok bağımsız geliştiricinin elinden çıkan bir türdür fakat FPS roguelike bulmak çok da mümkün değil. Ki zaten FPS roguelike denince akıllara direkt Immortal Redneck gelmesi normal. Fakat ondan aldığım zevk ile BPM: Bullets Per Minute’tan aldığım zevk çok farklı ve kıyas etmenin de pek doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü hadi diyelim size uygun, hoşunuza giden bir FPS roguelike da buldunuz ama BPM: Bullets Per Minute hariç, oynanışı farklı ritmik bir FPS roguelike bulmanız imkansız.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?