Sevgili David Szymanski’nin oyunlarının hayranı olduğumu her fırsatta dile getirmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu durum, aynı zamanda benim için bir tür saplantıya dönüşmüş durumda. Dusk, Gloomwood ve Iron Lung gibi kutu gibi taşları birbirine vurarak yapılmış olan bu oyunlar, Szymanski’nin geliştirdiği popüler eserler arasında yer alıyor. İnanın, bu oyunları oynarken duyduğum heyecan, bana mutlak bir adrenalin bağımlısı gibi hissettiriyor. Şimdi, Szymanski’nin yeni oyunu Butcher’s Creek’i duyurmasıyla birlikte, heyecanım doruk noktasına ulaştı! Şimdi kendimi bir tarikatın kurbanı gibi hissetsem de, bir yandan da bu oyunun verdikleriyle ilgili tüm detayları öğrenmek için sabırsızlanıyorum.
Steam Next Fest kapsamında resmen duyurulan Butcher’s Creek, Szymanski’nin tarikatlara ve doğaüstü olaylara olan ilgisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Her ne kadar bu ilgi beni biraz karamsar bir geleceğe doğru sürüklese de, merakımı da bir o kadar artırıyor. Bu oyunda, hayali bir kasabada, sadist bir grup seri katilin eline düşüyor ve işin ilginç yanı, etrafınızdaki eşyaları kullanarak kurtulmaya çalışıyorsunuz. Yani kısaca, “Eşya Kullanma İhtiyacım Var” kategorisinde yeni bir döneme adım atmış oluyoruz. Bu yüzden, düşmanlarım ile savaşırken yanımda köpek maması işlevini görebilecek her şeyi bulundurmak zorundayım!
Butcher’s Creek, demir borular, sopalar ve etrafta bulunan her türlü eşya ile dolup taşacak. Artık elimizde bir silah yoksa, el yapımı bir fırlatma aracı olarak kullanmak için kutuları ve bulduğumuz diğer objeleri düşmanlarımıza fırlatabileceğiz. Hani derler ya, “Meyve ağaçları gibi silah da evde kendi başına yetişmiyor” diye, işte oyunda bunu sonuna kadar yaşayacağız! Szymanski’nin, oyunun açıklamasında Butcher’s Creek’in Manhunt ve Condemned: Criminal Origins gibi oyunlardan esinlendiğini anlatması, beni oldukça güldürüyor. Evet, çünkü ‘Seri Katil Olma Simülatörü’ olması gerektiği kadar eğlenceli !
Sadece düşmanlarla baş etmekle kalmayacak, aynı zamanda etraftaki nesnelerle de etkileşime geçebileceğiz. Yani, silahınız yoksa panik yapmanıza gerek yok; ağzınızda bile bir silah varsa ne çıkarsa bahtınıza! O kadar ki, bir döner bıçakla adamları etkisiz hale getirememenin panik içinde kutu atmaya dönüşeceği bir oyunda arayıp bulmak neredeyse bir başarı hikayesi gibi! Gerçekten de, keşfetmeye değer garip bir dünya bizi bekliyor gibi görünüyor. Oyunun hikayesinin, ilginç bir şekilde Pony Factory ile paralellik göstereceğini belirtmek gerek; bu da vahşi bir dünyanın kapılarını aralayacağımız anlamına geliyor. Hayal gücümüzün sınırlarında dolaşmak, karmaşık yaşamlar yaşamak için sabırsızlanıyorum!
Şu anda Butcher’s Creek’in demosunu indirmeniz mümkün. Ancak ne yazık ki, oyunun çıkış tarihi henüz belli değil. Tam tarih verildiğinde, muhtemelen sosyalleşmeyi ve sosyal yaşantıyı bırakıp, bu kasabaya dalmayı planlıyorum. Sonuç olarak, Szymanski’nin her yeni eseri, bana gençliğimin gizemli sırlarını yeniden hatırlatıyor. Bir yandan korkurken, diğer yandan mutlulukla fıldır fıldır gözlerimle ekranı tarayacağım bir deneyim için sabırsızlanıyorum!
