Call of Duty: Soğuk Savaş Döneminde Yeni Bir Macera
Call of Duty: Soğuk Savaş Döneminde Yeni Bir Macera ile gerilim dolu bir savaş deneyimi yaşayın. Stratejilerinizi geliştirin ve düşmanları alt edin!
19 saat önce

Call of Duty serisi, hiç kuşkusuz, oyun dünyasında derin etkiler bırakan bir fenomen. Bu seri yalnızca oyun sektörünü değil, aynı zamanda kültürel endüstriyi de etkileyen bir boyuta ulaştı. Hollywood yapımlarıyla neredeyse yarışan bu oyun, askeri çatışmaları kendi perspektifinden aktarıyor ve zaman zaman bu yorumlarıyla tarihi yeniden yazma misyonunu üstleniyor. Özellikle, Ölüm Otoyolu veya Otoyol Katliamı gibi olaylar söz konusu olduğunda, bu tür yorumların sınırları zorladığı ve bazen de yanlış yönlendirmelere yol açtığı görülüyor. Bu bağlamda, Soğuk Savaş dönemini ele alan yeni oyunun nasıl bir hikaye ile karşımıza çıkacağına dair merakım oldukça yüksekti. Nihayet, bu merakımı giderecek fırsatı buldum. Şimdi, bu oyunda bizi bekleyen nelerin olduğunu birlikte keşfedelim.
Perseus’un İzinde…
Oyunun tanıtımlarında da sıklıkla bahsedilen Perseus, bu seferki baş düşmanımız. Oyunun başında, rehin alınan ABD’lilerin kurtarılması amacıyla bir operasyona çıkan ekibimiz, Perseus’un büyük bir saldırıya hazırlandığına dair kritik bir istihbarata ulaşır. 13 yıl boyunca kayıplara karışan Perseus, yeniden ortaya çıkmış ve Avrupa’yı ateşe vermeye hazırlanıyordur. Görevimiz, bu saldırıyı engellemek ve onun peşine düşmektir. Böyle önemli bir görevde, elbette ilk akla gelen ekip Black Ops ekibimiz oluyor.
Ekibimizin bazı üyeleri, daha önce tanıdığımız isimler. Detaylara girmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Ancak tanıtımlardan beri merak ettiğimiz Russell Adler, ekibin deneyimli ajanı olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi, gelecekteki oyunlarda da karşımıza çıkma potansiyeline sahip gibi görünüyor. Diğer yeni karakterlerle ise, yeterince vakit geçiremediğimiz için bağ kurmakta zorluk çekiyoruz. Bu karakterlerden birinin, bir görev sırasında kaybedilmesi, onlara verilen önemin ne denli az olduğunu gösteriyor.
Asıl odaklanmamız gereken karakter ise, oyunun büyük bölümünde yönettiğimiz Bell. Kendi geçmişini belirleyebildiğimiz, hatta çeşitli özellikler seçerek kişiselleştirebildiğimiz bir karakter olması, Call of Duty serisi için oldukça yenilikçi bir adım. Önceki oyunlarda sevdiğimiz karakterler olmuştu, ancak bu tür bir özelleştirme olanağının sunulması, oynanışta önemli değişiklikler sağlıyor.
Hikayeye geri dönecek olursak, Perseus’un yıllar sonra ortaya çıkıp büyük bir saldırı planladığını öğrendiğimizde, aksiyon dolu bir yolculuğa çıkıyoruz. Oyun, Vietnam Savaşı’na götüren, Küba, Avrupa ve Sovyetler Birliği’ni ziyaret ettiğimiz bir kovalamaca sunuyor. Finale yaklaşırken karşılaştığımız sürpriz, daha önce benzerlerini gördüğümüz türden olup, oyuncuları o noktadan sonrası için farklı sonları görmek amacıyla tekrar oynamaya teşvik edebilir. Genel olarak oyunun senaryosu, Hollywood filmi tadında. Muazzam bir sürpriz sunmasa da, Soğuk Savaş dönemiyle ilgili detaylar ilginizi çekiyorsa, bu bilgiler oyundan alacağınız zevki artırabilir.
Kimdir Şu Perseus? Perseus, Mlad, Scientist X veya Dr.X olarak bilinen bir karakterdir. II. Dünya Savaşı’nın son yıllarından başlayarak Soğuk Savaş döneminde adı geçen, Ruslar tarafından devşirilen bir ABD’li bilim adamıdır. Aslında, devşirilen bilim insanlarından birini korumak amacıyla uydurulmuş sahte bir kimliktir. Bu sayede, esas ajanın deşifre olmaması hedeflenmiştir. Bahsedilen bilim insanları, ABD’nin ünlü Manhattan Projesi’nde çalışan isimlerdir. Sovyetler, bu projeye dair bilgileri ele geçirerek kendi projeleriyle kıyaslama fırsatı bulurlar. ABD istihbarat birimleri, Venona adlı proje ile Sovyetlerin aralarındaki şifreli mesajlaşmaları takip eder ve bu sayede kendi içlerindeki Sovyet ajanları hakkında bilgi sahibi olurlar. Bu şekilde izlenebilen “Perseus”, uzun yıllar kayıplara karışmıştır. Ancak daha sonra, Sovyetler tarafından ajanlarını korumak amacıyla ortaya atılan bir isim olduğu anlaşılmıştır. |
Yenilenen CoD…
Oyundaki yeniliklerden biri, bahsettiğim üzere karakter özellikleri seçimi. Bunun yanı sıra, diyaloglar üzerinde de seçim yapabiliyoruz. Diyalogların gidişatını ve oyunun sonunu etkileyen seçimlerle karşılaşıyoruz. Ayrıca görevleri tamamlamak için alternatif yollar sunulması da oldukça hoş. Özellikle KGB merkezindeki görevi, farklı yöntemlerle tamamlamak için tekrar tekrar oynamak oldukça eğlenceliydi. Bu detaylar, oyunun tekrar oynanabilirliğini artırarak olumlu bir özellik olarak değerlendirilebilir. Görevler içerisinde isteğe bağlı olarak ilgilenebileceğimiz yan görevler de mevcut; düşmanın eline düşmüş bir elemanı kurtarmak veya ona karşı sert bir tutum sergilemek mümkün. Bu da oyunun ilerleyişinde farklı akışlara yol açabiliyor.
Bir diğer hoşuma giden yenilik, görev panomuza eklenen yan görevler oldu. İsteğe bağlı olarak yaptığımız bu görevler için, öncelikle diğer görevlerde bazı ipuçlarını toplamanız ve karşılaşacağınız bulmacayı çözmeniz gerekiyor. Tabii ki, bütün ipuçlarını topladan ve bulmacayı tam olarak çözmeden de göreve dalabiliyorsunuz; ancak bu durumda yanlış bir iş yapma veya görevi beklenen şekilde tamamlayamama ihtimaliniz artıyor. Bunlar ana senaryoda ilerlemenize engel teşkil etmiyor; ancak görevleri yapıp yapmadığınıza göre oyunun sonunda göreceğiniz bitiş ekranında bazı değişiklikler oluyor. Her iki görevi de yapmanızı tavsiye ederim, çünkü hem oyunun kısa süresini uzatır hem de bu kısımlar oldukça zevkli. Özellikle bulmacalara kafa yormak ve şifreleri çözmek eğlenceli bir deneyim sunuyor.
Oyunla ilgili en büyük eleştirimi de burada dile getirmek istiyorum. Oyun, oldukça kısa. 5-6 saat içinde bitirip kenara koyabilirsiniz. Bu kadar pahalı bir oyunda, bu kadar kısa bir senaryo bölümünün bulunması hayal kırıklığına neden oluyor. Elbette, birçok oyuncu için oyunun çok oyunculu kısmı önemli, fakat senaryonun kısalığı nedeniyle benden eksi puan aldığını belirtmek zorundayım. Multiplayer kısmında harita sayısının da yetersiz geldiğini düşünüyorum. Ancak ilerleyen dönemlerde bu durumun değişeceği umudunu taşımakla birlikte, şu an için aynı haritalarda dönüp dolandığımız bir gerçek.
Battle Royalesiz Olmaz
Oyunun multiplayer beta sürecine katılmış ve o dönemde keyifle oynamıştım. Belki bir süre ara vermiş olmamdan ya da bu seferki haritaların daha ilgi çekici olmasından dolayı, multiplayer moduna tekrar ısındım. Bir tur daha atayım, dur bir de şu moda bakayım derken saatlerim ekranda kayboldu gitti. Fireteam modunu, takım bazlı bir battle royale olarak değerlendirebiliriz. 4 kişilik on takımın kapıştığı, uçaklardan atlayıp paraşütle inerek çatışma mahalline girmeye çalıştığımız bu modda, temel amacımız haritanın farklı bölgelerindeki uranyumları toplayıp bombalara yüklemek ve bunları aktif hale getirip patlatmak.
Combined Arms modunda ise, haritadaki belirli noktaların kontrolünü ele geçirip hedef puana ulaşmaya çalışıyoruz. Crossroads haritasının etkisiyle mi yoksa kullandığımız araçların etkisinden mi bilemiyorum ama, bu mod bana Battlefield’ın çok oyunculu kapışmalarını hatırlattı. Bu şikayet ettiğim bir şey değil, aksine Battlefield’ın kalabalık çok oyunculu modları savaş atmosferine uygun modlar, benzerlerinin Call of Duty için de geliştirilmesi hoşuma gidebilir. Burada da öyle oldu. İlerleyen dönemlerde gelecek haritaları bilemem ama, Cartel (Assault) ve Crossroads (Domination) haritalarını sevdim.
Crossroads haritasında tank ve kar motoru gibi araçlar kullanabiliyoruz. Ayrıca hava desteği de önemli bir rol oynuyor. Casus uçaklarla rakiplerin yerini açığa çıkarabiliyor, düşman mevzilerine bombardıman desteği sağlayabiliyoruz. Sonuç olarak, oldukça coşkulu mücadeleler yaşanabiliyor. Operatörlerin özelliklerinin kullanımı da aynı şekilde keyifle devam ediyor. Crossroads haritası, keskin nişancı oynamayı seven oyuncular için de uygun bir alan sunuyor. Cartel ise, daha yakın çatışmalara yönlendiren bir harita olarak öne çıkıyor. Armada haritasında deniz araçlarını da kullanabiliyoruz. Farklı tarzlarda haritalar mevcut; ancak daha önce de belirttiğim gibi, harita sayısının yetersiz olduğunu düşünüyorum.
VIP Escort modu, adından da anlaşılacağı üzere bir VIP’ye kaçış noktasına kadar eşlik etme veya eşlik edenlere engel olma üzerine kurulu. Dönüşümlü olarak VIP’yi koruma ya da ona engel olmaya çalışan ekip oluyorsunuz, 4 turu kazanan takım oyunun galibi oluyor. Daha hızlı oynayacağınız bir mod arıyorsanız, bu moda göz atabilirsiniz. Beta döneminde genellikle Moskova haritasına denk geldim ve bu durum, oyunun çıkışının ardından da devam etti. Demek ki Moskova bizi çağırıyor, yanılıyor muyum acaba?
Tabii ki, Call of Duty serisinin vazgeçilmezi olan Zombi modu da mevcut. Bu bölümde, oyuncuları bekleyen çeşitli zorluklar ve eğlenceli deneyimler bulunuyor. Son olarak, oyunun içerisinde pek çok oyun makinesi ile karşılaşıyoruz ve burada klasik oyunları oynayabiliyoruz. River Raid, Enduro, Pitfall, Grand Prix gibi klasiklerle nostalji yapmak isterseniz, görevlerin ortasında çatışmayı bir kenara bırakıp bu oyunlarla zaman geçirebilirsiniz.
Genel olarak bakıldığında, seride yeni şeylerin deneyimlenmeye başladığı ve kısa da olsa keyifli bir oyun süresi sunduğu bir deneyim yaşadım. Ancak, senaryo kısmı en azından 2-3 kat uzun olsaydı, gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirdim. Bu haliyle ve bu fiyatla gönlüm elvermez; sağlam bir indirim beklemek en iyisi. Zaman zaman Eser ile aramızda konuştuğumuz bir konu var; bu tür oyunların multiplayer ve senaryo modlarının ayrı fiyatlandırılması, böylece senaryo modunu isteyenlerin daha ucuza sahip olabilmesi belki bir alternatif olarak düşünülebilir. Aslında Call of Duty Warzone ile bu yolda bir adım atılmıştı. Ancak, devamı gelecek mi, bahsettiğimiz gibi bir sisteme dönerler mi, bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?