Cannibal Abduction: PS1 Döneminin Korkulu Geri Dönüşü
PS1 döneminin unutulmaz korkularını yaşatan "Cannibal Abduction" ile gerilimin doruklarına çıkın! Korku dolu bir yolculuğa hazır olun!
6 saat önce
30 yılı aşkın bir süredir oyun oynamakta olan biri olarak, PS1 dönemindeki tank kontrollü hayatta kalma korku oyunlarının benim için unutulmaz anılar barındırdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Modern yapım olmasına rağmen, Cannibal Abduction geçmişe bir saygı duruşu olarak karşımıza çıkıyor; tam anlamıyla eski tarz bir oyun. Hatta eğer bu oyun PS1 döneminde yayımlansaydı, oldukça yerinde bir yapım olurdu. Oyun, küçük bir kasabada aracının bozulması sonucu yardım arayan baş karakterimizin bir çiftlikte esir alınmasıyla başlıyor. Oyunun adı da ipucu verir nitelikte; ev sahipleri yamyam çıkınca, bu kaçış mücadelesi başlıyor. Yamyam teması ile Texas Chainsaw Massacre’dan önemli ölçüde esinlenildiğini belirtmekte fayda var.

Oyunun tanıtımında Silent Hill’e selam çakıldığı ifade edilse de, aslında çok daha fazla Resident Evil ve Clock Tower bileşimi gibi görünmekte. Çiftlik evinde, klasik Resident Evil serisine benzer tank kontrolleriyle ilerlerken, çeşitli bulmacaları çözmemiz gerekiyor. Ancak, psikopat yamyam peşimize düştüğünde, bunun Clock Tower serisinde gördüğümüz gibi sadece saklanma yoluyla tehlikenin geçmesini beklemek durumundayız. Bu tercih, oyunun hissettirmek istediği çaresizlik duygusunu oldukça etkili bir şekilde yansıtıyor.
Oyun yapısı, bulmaca çözmek, obje kullanmak ve tehdit altında saklanarak ilerlemek üzerine kurulu. Etraftaki nesneleri görebilmek için el fenerinizi kullanmanız gerekiyor; fakat fenerin açık kalması, yamyamın dikkatini çekmek demek. Ayrıca, ne kadar süre koşabildiğinizin bir sınırı mevcut. Bu barı tükettikten sonra yeniden dolması için beklemeniz gerekiyor. Eğer yamyam peşinizdeyken koşma barınız biterse, büyük sorun yaşarsınız.

Atmosfer açısından oyunun başarılı olduğunu düşünüyorum. Yamyam ile karşılaşmalar sık olmadığından, sizi dinamik tutmayı başarıyor. Grafikler, PS1 dönemine ait gibi tasarlanmış ve görsel olarak eski kaset dönemine ait düşük çözünürlüklü ve ürkütücü bir estetikle hazırlanmış. Oyunu oynarken, sanki bir found footage korku filmi izliyormuşsunuz gibi bir his verilmeye çalışılıyor. Yamyam size yaklaştıkça ekranda meydana gelen karıncalanmalar ve bozulmalar, atmosferin ve tarzın uyumlu bir parçası olmuş.
Dönemi övmekle birlikte bazı eksikliklerden de bahsetmek lazım. Örneğin, karakterin dönüş hızı gereğinden fazla; bu sebeple birçok kez kapılardan geçerken etrafındaki nesnelere takıldım ve kapıyı ıskalamadım. Bu durum, bazı kovalamaca sahnelerinde can sıkıcı olabiliyor ve kolayca kurtulabileceğiniz anlarda kötü bir sonla karşılaşmanıza yol açıyor. Ayrıca, 180° dönüş butonunun olmaması, yapımcıların oyunculara bu tank kontrollerin zorluğunu yaşatmayı amaçladığını düşündürüyor. Oyun süresi ise, taş çatlasa 1-1,5 saat kadar sürmekte; bu, indie oyunlar için oldukça kısa bir süre ve bitirdikten sonra tekrardan oynamak için pek bir neden sunmuyor. Çoklu sonlar vaadi de yalan; oyunda sadece 2 son var ve her ikisini de tek bir oynamada görebiliyorsunuz.

Ancak, bu kısa süre benim için oldukça keyifli geçti ve bazı mekanikler eski olsa bile dönemi ne denli özlediğimi hatırlatmayı başardı. Yapımcı Selewi, PS1 dönemine ait görsel estetik ve mekanikleri mükemmel bir şekilde yansıtmış durumda. Kısa oyun süresi ve tank kontrollerin bazı zorlukları olsa da, korktuğum, merak ettiğim, heyecanlandığım, en önemlisi de oynamak için can attığım bir oyun haline geldi Cannibal Abduction. Eğer uygun bir fiyata denk gelirseniz, kesinlikle kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?