Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

7 dakika okunma süresi

2

CD Projekt RED: Bir Başarı Hikayesinin Perde Arkası

CD Projekt RED: Yalnızca bir video oyunu stüdyosu değil, aynı zamanda görevimiz: başarının arka planında kaybolmuş kahramanları bulmak!

admin

19 saat önce

CD Projekt RED: Bir Başarı Hikayesinin Perde Arkası

CD Projekt RED, son yılların en çok konuşulan ve merak edilen oyun geliştirme stüdyolarından biri. Herkesin aklında bir soru var: “Bu adamlar nasıl bu kadar popüler oldu?” İşte bu sorunun yanıtını bulmak için biraz geçmişe gitmemiz gerekiyor. Hadi gelin, geçmişte bir yolculuğa çıkalım ve CD Projekt RED’in nasıl bir başarı hikayesine dönüştüğüne tanıklık edelim. Müzik eşliğinde okumak isteyenler için The Witcher 3’ün müziklerinde büyük yeri olan Percival’in ilk albümünü buraya bırakalım; çünkü neden olmasın, biraz atmosfer katmak güzel bir şey!

Her şeyin başladığı yer, Polonya’nın başkenti Varşova. Marcin Iwiński, bu hikayenin baş karakterlerinden biri. O dönemde Polonya, oyun dünyası açısından oldukça fakir bir ülkeydi. Oyunların dağıtımında kimse yoktu, çünkü kimse yurt dışından oyun getirmeye cesaret edemiyordu. Marcin’in babası belgesel yapımcısı olduğu için sürekli yurt dışına çıkıyordu ve bu sayede Marcin, en yeni oyunları oynama fırsatını yakalıyordu. Durum böyle olunca, Marcin de hemen korsan oyun satışına girmeye karar verdi. Kimse telif haklarıyla uğraşmıyordu; dolayısıyla bu, Polonya’da son derece doğal bir durumdu. Hatta o kadar doğal ki, insanlar radyo yayını ile oyunlarını kaydedip oynuyorlardı. Düşünsenize, sabah kahvaltısında radyo dinlerken, “Bugün ne oynasak?” diye düşünüp, kaydedilen oyunu açıyorsunuz!

Marcin, okulda Michał Kiciński ile tanıştığında, ikisi de oyun satmanın peşindeydi. “Neden güçlerimizi birleştirmeyelim?” diyerek yola çıktılar. Büyücü gibi, iki arkadaş, sadece 2 bin dolarlık bir bütçeyle, 1994 yılında CD Projekt’i kurdular. O zamanlar kimse onların bu kadar büyük olacağını tahmin edemezdi. Hatta belki de kendileri bile bu kadar büyük olabileceklerini düşünmüyordu. Ama hayaller büyük, yollar uzun, öyle değil mi?

Orijinal Oyunları Polonya’ya Tanıtma Seferberliği

CD Projekt’in en büyük hedefi, orijinal oyun satışlarını artırmak ve oyunları herkesin ulaşabileceği bir standart haline getirmekti. Ancak Polonya’da insanların çoğu İngilizce bilmiyordu. Bu da demek oluyordu ki, oyunların senaryolarını anlamak neredeyse imkansızdı. İşte bu noktada Marcin ve Michał’ın aklına bir fikir geldi: Oyunları lokalize edeceklerdi! İlk olarak bazı oyunları Lehçeye çevirerek denemelere başladılar. Özellikle Ace Ventura’yı lokalize ettiklerinde, oyun büyük bir ilgi gördü. Satışlar artmaya başlayınca, “Tamam, bu iş olacak” dediler ve gözlerini daha büyük projelere dikmeye karar verdiler.

1996 yılında Baldur’s Gate oyununu aldıklarında, CD Projekt’in kaderi değişmeye başladı. Hem seslendirme hem de metin çevirisi yapacaklardı ama önce oyunun Polonya’da en az 3.000 kopya satması gerekiyordu. Bugün bu rakamı duyanlar gülüp geçebilir, ama o zamanlar bu ciddi bir başarıydı. İşte bu, CD Projekt’in kalitesini artırmak için Polonya’nın en ünlü ses sanatçılarıyla anlaşmalar yapma sürecini başlattı. Oyun, korsanları alt etmek için sadece Lehçeye çevrilmekle kalmayacak, aynı zamanda oyunculara özel içerikler de sunacaktı. Ve Baldur’s Gate, piyasaya çıktığında büyük bir başarı elde etti. İlk günde 18.000 kopya satmayı başardı. İşte bu noktada Marcin ve Michał’ın gözleri parlamaya başladı.

Yapımcı Olma Yolunda İlk Adımlar

Baldur’s Gate ile büyük bir başarı yakaladıktan sonra, CD Projekt, Interplay ile olan ilişkilerini geliştirmeye devam etti. Baldur’s Gate: Dark Alliance’ın PC sürümünün yapılmayacak olması, Polonya’daki PC oyuncularını üzdü. Interplay, “Neden siz yapmıyorsunuz?” diye sorduğunda, CD Projekt’in içinde bir kıvılcım çaktı. İkili, bu teklifi kabul etti ve altı ay boyunca PC portu üzerinde çalıştılar. Ancak Interplay, finansal sorunlar nedeniyle projeyi iptal etti. Ama umutsuzluğa kapılmadılar; “Baldur’s Gate olmasa da başka bir şey yaparız” dediler. Ve Andrzej Sapkowski’nin Witcher serisine bir oyun yapmak için yazarla temas kurdular. Sapkowski, “Tamam, neden olmasın?” dediğinde, gözlerindeki ışıltı daha da arttı.

2003’te CD Projekt, The Witcher için çalışmalara başladı. İlk demo, izometrik bir açıdaydı ve şirket dağıtımcı arayışına girdi. Ancak bu süreçte on şirket gezdiler ve sadece iki tanesinden geri dönüş aldılar. “Oyun pek de güzel değil” yanıtını alınca, demoyu çöpe atıp BioWare’e başvurmak zorunda kaldılar. BioWare, CD Projekt’e Aurora oyun motorunu sağladı ve bir yıl sonra E3’te tanıtılmalarına izin verdi. 20 kişilik ekip, bir yıl içinde 80 kişiye çıktı ve 2007’de The Witcher piyasaya sürüldü. İlk oyunun başarısı, CD Projekt’i tamamen değiştirdi ve yeni projelere kapı araladı.

Tüm Dünyayı Sarsan Krizle Yüzleşme

The Witcher 2’nin geliştirilmesi, şirketin büyümesini hızlandırdı. Ancak, bu süreçte The Witcher: White Wolf projesi, CD Projekt’in başını derde soktu. Metropolis Software ile yaşanan anlaşmazlık, projeyi iptal ettirdi ve büyük bir maddi kayba yol açtı. İşte tam o sırada, küresel ekonomik kriz de işin içine girdi. Marcin ve Michał, şirketi kurtarmak için canla başla çalışmaya başladı. Çalışan sayısı 300’den 200’e düşmek zorunda kaldı ve bu süreçte büyük zorluklarla karşılaştılar. Ancak ikili, bağımsızlıklarını korumak için oyun geliştirme özgürlüğünü kısıtlayan teklifleri geri çevirdi. “Biz burada özgür ruhlar olarak varız!” dediler.

Sonunda The Witcher 2 piyasaya sürüldüğünde, beklenenin üstünde satış rakamlarına ulaştı. Para akışı geri geldiğinde, ekip Geralt’ın hikayesini tamamlamak için The Witcher 3 üzerinde çalışmaya başladı. Ama bu sefer işin ciddiyetini biliyorlardı; büyük bir açık dünya oyunu yapacaklardı. Bu süreçte, önceki nesil konsolları es geçerek, yeni nesil bir oyun motoru geliştirdiler. Geralt’ın saçlarının ipeksi gibi olmasını istiyorlardı, tabii ki, bu detayları atlamamak gerekiyordu!

Yıldızlarla Dolu Bir Gelecek

19 Mayıs 2015’te The Witcher 3 piyasaya sürüldü ve oyun dünyası, bu eseri konuşmaya başladı. İlk altı haftada 6 milyon satış rakamına ulaştı. Oyun, her yerden “Yılın Oyunu” ödülleri aldı. Oyun içindeki Gwent, oyuncular tarafından o kadar sevildi ki CD Projekt, bunun üzerine bağımsız bir kart oyunu yapma kararı aldı. Hem singleplayer hem de multiplayer içeren bu oyun, GWENT: The Witcher Card Game adıyla piyasaya çıktı. CD Projekt RED, The Witcher 3 öncesinde Cyberpunk 2077 için de bir ekip kurmuştu. Keanu Reeves’in de aralarında bulunduğu birçok ünlü isim bu projede yer aldı. Beklentiler akıl almaz bir seviyeye ulaştı.

Sonuç olarak, CD Projekt RED, yalnızca unutulmaz oyunlar üreten bir firma değil; aynı zamanda Polonya’nın oyun geliştirme sahnesinde öncü bir rol üstlenmiş durumda. İki arkadaşın küçük bir apartman dairesinde kurduğu CD dağıtım şirketi, şimdi dev bir oyun geliştirme stüdyosuna dönüşmüş durumda. Peki, sıradaki adım ne olacak? Gelecek, bu kırmızı anka kuşunun yeni hikayeleriyle dolu! Şimdi onları izlemek için sabırsızlanıyoruz, değil mi?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?