Cüneyt Arkın: Türk Sinemasının Efsanevi Yıldızı ve Kahramanı
Cüneyt Arkın: Türk sinemasının kahramanı! Döner bıçağı gibi keskin, kahkahalarıyla kalpleri fetheden efsane adam! Sinemasal bir yolculuğa hazır mısınız?
3 saat önce

İnsanların hayal güçlerine yön ve ilham veren kişilerin öneminin ne kadar büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu kişilerin hayattaki yeri çoğu zaman bir yıldız gibi parlıyor. Mesela, Türk sinemasının efsanevi ismi Cüneyt Arkın, bu anlamda tam da aradığımız o yıldızdı! Onun sayesinde pek çok insan kılıç kuşanıp, düşmanlarına karşı savaşmayı hayal etti. Tabii ki, kötü Bizans’ın kahpeliği içinde kaybolan tüm yiğit güzellerin gönlünü kazanmak, en azından ekranlarda bir süreliğine mümkün oldu! Üstelik o kadar cesurdu ki, yer yer uzaya bile adalet götürüyordu! Biz işin bu yönlerini unuturken, hayatına bir göz atalım.
Cüneyt Arkın, 1937 yılında oldukça fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya geliyor. Evet, yanlış duymadınız! Cüneyt Arkın, Kurtuluş Savaşı’na katılan bir babanın oğlu olarak büyüyerek, Battal Gazi ve Köroğlu hikayeleriyle molotof kokteylinin tadını almadan doğruca hayal dünyasına düşüyor. Bir gün İstanbul Tıp Fakültesi’nin sınavında üçüncü olması hayali, gencecik kalbinde bir yer edindi. Bir yanda edebiyata olan tutkusu, diğer yanda oh be sonunda bir dergi yayımlama hırsı… Arkadaşlarıyla beraber çıkardığı “Erek” dergisi, o dönemde ‘büyük düşünme’ adımıydı! Tam da bu sırada, Artist dergisinin düzenlediği yeni sinema yarışması hayatını değiştiren bir dönüm noktası oldu. Gazeteci Vecdi Benderli, mitolojiden esinlenerek “Cüneyt Gökçer’in ‘Cüneyt’ini ve Ramazan Arkın’ın ‘Arkın’ını birleştirerek Cüneyt Arkın’ı yarattı. Hayretler içerisindeyim, bir doktoru yıldız yapan ne yüklü bir hayaldir bu!
Doktorluğundan sinemaya geçişi, çevresindeki pek çok insan için büyük bir şok olmuştu. İnsanlar, “Bu ne yahu, doktorken aktörlük mü yapar?” diye fısıldasalar da arkalarından gelen kahkahalar, o anki filmlerin zamanla nasıl merak uyandırdığını göstermekteydi. Askerde tanıştığı yönetmen Halit Refiğ, “Yahu doktor, sende müthiş bir şey var!” diye onu yeni filminde başrol yapmayı teklif ettiğinde, Cüneyt Arkın o an kendini şanslı hissetti. İstanbul’un sokaklarında aşk dolu bu filmin ardında, Cüneyt’in ardı ardına gelen aksiyon teklifleriyle hayatı adeta değişiyordu. “Aksiyon filmleri, nesi var ki” diyenler, bu fikri düşününce hemen yanılgıya düşebilirdi. Cüneyt Arkın, Medrano Sirki’ne katılarak akrobasi, at biniciliği gibi sanatların peşine düştü. Çoğu insanın “Yahu bu adam ne yapıyor?” dediği o dönemde, aslında gerçekte kahraman bir adam doğuyordu!
Fakat işte hayat bazen ironi dolu. Bir sene boyunca dövüş eğitimi aldıktan sonra, 1965 yılında “Horasan’dan Gelen Bahadır” adlı filmle aksiyon dünyasına podyumdan adımını atmıştı. İşin ilginç kısmı, Malkoçoğlu filminde patlama yapmasıydı. Klasik Türk destanlarının vücut bulmuş hali olmak olağanüstü bir şeydir, sadece bir aktörlük mesleği değil, aynı zamanda bir görevdi. Cüneyt Arkın, düşmanlarının fiziğine metal gibi sağlam bir duruş sergileyerek, peşinden koşan seyircileri de sinemaya bağlamaya başlamıştı. İnsanlar elinde kılıçlarla kahramanını izlerken, kendilerini onlardan biri gibi hissediyorlardı. Fakat hatırlatmakta fayda var: Cüneyt, dublör kullanmıyor, tüm sahneleri bizzat kendisi gerçekleştiriyordu! Gerçekten de bir elinde kalıcı hasar var, ama seyircisinin onun için çektiklerine karşı beslediği aşk, onu gerçek bir efsane yaptı.
Tabii ki, uluslararası alanda da bir yıldız haline gelmeye başlamıştı. İran ve İtalya başta olmak üzere birçok ülke, o efsaneye hayran kaldı, ama o zamanlar yaşadığı alkol problemleri, bu fırsatları yeterince iyi değerlendirmesine engel oldu. Sonrasında ise toplumsal eleştiri içeren filmlere yöneldi. “Maden” ve “Öğretmen Kemal” gibi filmlerle toplumsal olayları irdelerken, zamanla daha çok Hollywood tarzı komedi ve aksiyon filmlerine yöneldi ki bu da kendi kariyerinin ironilerinden biriydi. Kendisi de bunun farkındaydı: “Bu kadar hız ve acele içinde gerçekten bana yakışmayan filmler de yaptım!” diyerek durumu itiraf etti. Özellikle “Dünyayı Kurtaran Adam” filmi, sinema tarihinin en kötü filmlerinden biri muamelesi gördü ama ne yalan söyleyeyim, kesinlikle bir klasik!
Sonuç olarak, 28 Haziran 2022’de kalp durması sonucunda aramızdan ayrıldığında, ardında tam 300’den fazla film bırakmıştı. Türk sinemasına kattığı miras öyle büyüktü ki, kanallarda rastgele bir Cüneyt Arkın filmine denk geldiğinizde kendinizi ortada bulmanız an meselesi. Surların üzerinden atlayan, kaleleri tek başına fetheden ama asla düşmeyen bir kahramandı. Sonunda, gerçek bir Türk efsanesi olarak hatırlanacak. Hoşça kal Cüneyt Arkın; Malkoçoğlu, Battalgazi, Kara Murat, Köroğlu ve daha niceleri seni asla unutmayacak!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?