DOOM: Oyun Dünyasının Efsanesi ve Zamanın İsyanı
DOOM ile iblis avına çıkın, kahkahalarla dolu bir serüvene hazır olun! Zamanın isyanı mı? Sadece bir oyunun başlangıcı!
3 ay önce

DOOM: Zamanın İsyanı ve Oyun Dünyasının Efsanesi
Zaman; nasıl geçtiğini anlamadığım ama inatla izlerini bırakarak kendini her fırsatta hissettiren gıcık mı gıcık düşmanım. Merdiven inerken ağrımaya başlayan sağ dizimde, sakalımdan inatla fırlayan isyankar beyazlarda ve en önemlisi her gün hızla büyüyen kızımda kendisini görüyorum. Veya oyun dünyasından örnek vermemiz gerekirse; “DOOM çıkalı ne ara 26 yıl oldu yahu?” Bugün Resident Evil 7 oynarken nasıl tırsıyorsam, 26 yıl önce kısa şortlu bir çocukken DOOM’u yükleyip sadece başlangıç demosunu izleyebildiğim ve oynamaya korktuğum anlar kafamda canlandı. Düşünsene, o zamanlar bilgisayarlar bu kadar hızlı değilken, bir oyun ne kadar korkutucu olabilirdi ki? DOOM ile büyüyen bir nesil olarak, her yeni yaratıkta kahkaha atarken aynı zamanda pantolonumuzu değiştirmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleşiyorduk.
DOOM’un Tanıtımı
DOOM, 1993 yılında id Software tarafından geliştirilen ve oyun dünyasında devrim yaratan bir FPS (First-Person Shooter) oyunudur. İlk başta sıradan bir oyun gibi görünebilir, ama bu oyunun arkasında John Romero ve John Carmack gibi iki dahi var. Bu iki ustanın eseri olan DOOM, görsel ve üç boyut açısından çığır açmıştı. Hatta o kadar ki, John Romero’nun “Bu oyun bana bir gün sinema filmi yaptıracak” dediğini duydum. Tabii bu sinema filmi, DOOM 2005’teki gibi “nasıl yapılmamalı” örneği olarak karşımıza çıktı.
DOOM’un İlk Yılları
Oyun, cehennemin kapılarından gelen şeytani yaratıklara karşı savaşan bir Space Marine’i canlandırıyordu. Hani o “korku” kısmı yok mu, işte orası ana unsurdu! İlk başlarda bir tabancaya sahipken, ilerledikçe pompalı tüfek ve elektrikli testere gibi ikonik silahlarla donanıyorduk. O zamanlar “biraz daha mermim olsaydı” diye düşünmeden edemiyordum. Yani bu oyun, sadece bir “vur, kır, geç” değil, aynı zamanda “biraz daha mermi bulursan belki yaşayabilirsin” der gibiydi!
Oyun Devrimi ve İnternetin Gücü
O dönem internet kullanımı yaygındı ve id Software, akıllıca bir karar alarak oyunun ilk üç bölümünü ücretsiz olarak dağıttı. “Üç bölüm bedava, devamı için satın almanız gerekiyor” dedikleri zaman, herkes “Tamam, ben varım!” diye bağırıyordu. Sonuç olarak, DOOM’un milyonlarca satış rakamı yakalamasına neden oldu. Oyun, oyunculara kendileri bölümler yaratma ve grafiklerle oynama imkanı tanıyordu. Yani, “Ben de bu korkunç canavarlara karşı bir şeyler yapabilir miyim?” sorusunun cevabı, evet, “yapabilirsin” oluyordu.
DOOM’un Efsanevi Özellikleri
- Gerçek Üç Boyut Hissi: DOOM, id Tech 1 motoruyla, iki boyutlu bir ortamda tavan ve zemin boyutu hissi yaratıyordu. Görüş açımız her zaman zemine paralel hazırlanmıştı. Yani, “Bu oyun üç boyutlu mu?” diye sorduğumuzda, “Evet ama biraz şımarık!” demek zorundaydık.
- Tavanlar ve Zeminler: Wolfenstein 3D’de zemin ve tavan hep aynı renkteydi. DOOM ile bu kural değişti. Artık zeminler dokulu ve çeşitli renklerle kaplanmıştı. Yani, “Bu oyun neden bu kadar eğlenceli?” sorusuna, “Renkli zeminler!” cevabını verebiliyorduk.
- Aşağı-Yukarı: İlk defa platformlar aşağıya ya da yukarıya doğru hareket edebiliyordu. Bu, “Merdiven inmek” kadar heyecan verici bir şeydi! Wolfenstein 3D’de böyle bir özellik yoktu, bu nedenle platformların hareket etmesini görmek, oyuncuların gözlerini büyütüyordu.
- İnsanı Çevreleyen Sesler: DOOM’daki sesler, çevreye uyumlu şekilde çalışıyordu. Yani, bir yaratığın sesini duyduğunuzda, “Oh hayır, bu sefer gerçekten gideceğim!” diyordunuz. O sesler bizi gerçekten çok korkutuyordu! Korkunun eşiğinde dans etmek gibiydi.
Sonuç olarak, DOOM, oyun dünyasına hem eğlence hem de teknolojik gelişim açısından muazzam katkılarda bulunmuştur. Bugün oynadığımız FPS’lerde delice zevk alıyorsak, Carmack’a ve DOOM’a çok şey borçluyuz. Yani, “DOOM oynamak, hayatın anlamı mı?” diye sorarsanız, “Neden olmasın!” cevabını alırsınız. Çünkü bu oyun, sadece bir korku kaynağı değil, aynı zamanda bir neslin eğlencesinin ta kendisidir!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?