Efsanevi Kahramanlar ve Destanlar: Clive Rosfield ve Arkadaşlarının Büyülü Dünyası

Ah, Clive Rosfield, Ifrit’in kudretli alevlerinin üzerinde dans eden, kaderinin gizemiyle baş başa kalan şanssız bir adam! Başlangıçta bir Eikon’un gücüne sahip olmadan, yüreğiyle küçük kardeşi Joshua’nın Phoenix güçlerinin bir parçasıyla aydınlatılan Clive, tam bir şövalye (yanlış anlamadıysak iyice kör olan) oldu. Ama gelin görün ki, bu masalın büyüsü burada bitmiyor. Zaman geçtikçe, Clive, Ifrit’in vahşi alevinin Dominant’ı olma yolculuğuna çıkar. Evet, bu da ne demek? Yani bir anda alev alev bir yaratık olup çıkacağı anlamına geliyor! Korkunç ama bir o kadar da eğlenceli bir karamana dönüşmüş durumda. Onun bu çılgın maceraları ve sonrasında yaşananlar, oyunun epik öyküsünü adeta süslüyor.

Joshua Rosfield ise, kendisiyle yakından tanışmamızı sağlayan bir diğer karakter; Rosaria Dükalığı’nın liderinin tatlı mı tatlı ikinci oğlu! İyilik abidesi bu çocuk, çevresindekilere hep gülücükler saçıyor. Ancak, krallıklar arasındaki rekabet yükseldikçe, Joshua’nın Phoenix’le olan bağını resmi olarak tescillemek için bir ritüel gerekecek. İyi ki abisi Clive ve sadık köpeği Torgal ona eşlik ediyor! Aslında, Clive’ın Ifrit olmasının nedeni, belki de Joshua’nın güzel yüreğinden kaynaklanıyordur, kim bilir? Kardeşler arasındaki bağ, birbirlerine olan destekleri ve aksiyon dolu anları bir araya getirince home sweet home gibi keyif dolu bir atmosfer oluşturuyor.

Jill Warrick, Clive ve Joshua’nın çocukluk arkadaşları arasında en sıradışı olanlarından biri! Rosaria’ya başka bir krallıktan getirilmiş, büyümesi ve gelişmesi tam bir serüven. Jill’in hayatı, Shiva’ya dönüşmesiyle bambaşka bir boyuta taşınıyor. Ve o buz büyüleri? Bambaşka bir şey! Diğer Eikon’lara karşı korkusuzca savaşıyor ve Clive’la yeniden karşılaştığında, bu ikilinin arasındaki ilişki yeni bir enerjiyle dolup taşıyor. Jill’in hayatı, bir yandan geçmişin neşesi ve diğer yandan geleceğin belirsizliği arasında asılı kalıyor!

Hugo Kupka’nın hikayesi ise *tam anlamıyla* bir fırsatçılık öyküsü! Dhalmakia Krallığı’nın ekonomik danışmanı olarak yaşamı lüks içinde geçiyor ama o sırada Titan’a dönüşmesiyle birlikte her şey değişiyor. Bütün dünyayı devasa Titan’ıyla tehdit ederek, politik gücünü pekiştiriyor. Rahatlayın, Hugo sadece bir insan değil, aynı zamanda kıtayı sarsacak bir titan! Tek bir hamlesiyle düşman ordularını yerle bir edebilir ve alevle buluşan taşları bile yerinden oynatabilir. Tabii, bu “gökyüzünü kaplayan gölge”yi asla hafife almamak lazım, çünkü onun büyük hayalleri var!

Benedikta Harman, Garuda’nın rüzgâr güçleriyle süzülen bir başka kahramanımız, zorlu bir çocukluk sonrasında başarıya kapı aralıyor. Garuda ile birleşince, Waloed Krallığında yükseliyor ve Kral Barnabas’a en güvendiği isimlerden biri oluyor. Yani, belki de bir günde smurf olmayı umarken, o birdenbire krallığın gözdesi haline dönüşüyor! Tabii bir de Cid’le olan bağı var ki, burada her şeyin kaderini değiştirecek olası dostluk hikayeleri başlıyor.

Dion Lesage ise, kutsal Sanbreque İmparatorluğu’nun cenası olup, Bahamut’un gücünü taşıyan elit bir Dragoon Şövalyesi. Bu adam, hem ülkesine bağlı hem de sevgi dolu bir savaşçı. Bahamut’un kudreti, savaştaki başarısını artıran bir gül gibi açarken, Clive’ın macerasına dahil oluşu da adeta bir roman tadında! Hâlâ akıllarda kalacak olan kahramanlıkları, ‘Kim demiş bir prens savaşamaz!’ dedirtir cinsten.

Ve son olarak, Baranabas Tharmr, yani Odin! Efsanevi bir kral olan bu adam, Ash ve Storm isimli kıtalarda hüküm süren derin bir figür. Gizemli bir seyyah olarak geldiği Ash’te düşmanlarını birer birer alt edip, koca bir krallık kuruyor. Odin’in kılıcıyla düşmanlarını kesin bir dille çiğnerken, hasımları tarafından hep dikkatle izleniyor. Ama Baranabas’ın zekâsı, bazen bir adım geri atıp beklemesini gerektirir. Bu da onu tahmin edilemez bir lider yapar! Gerçekten, alttan alta müthiş bir korku estiriyorlar.