Fire Emblem: Engage İncelemesi – Nostalji ve Yenilik Arasında Kaybolan Bir Oyun
Fire Emblem: Engage incelemesinde nostalji ve yeniliğin sürükleyici birleşimini keşfedin. Oyun dünyasına dair detaylı bir bakış!
2 saat önce

Beni Sıra Tabanlı Strateji’ye yönlendiren serinin başını çeken yapım kesinlikle Fire Emblem. Saatlerimi, her bir adım için hesaplamalar yaparak geçirmemi sağlayan oyun, yüksek zorluk seviyelerinin yanı sıra klasik modda, kaybettiğim karakterleri bir daha geri almak mümkün olmadan defalarca savaşı oynamama neden oldu. “Belki bu sefer tüm arkadaşlarım hayatta kalır” umuduyla beklemek de ayrı bir heyecan katıyor. Açıkçası, Three Houses’a kadar Fire Emblem serisinden çok fazla beklentim yoktu. Ancak Three Houses, her karakterin kendi bakış açısıyla tutarlı ve ciddi bir temasını, zaman zaman oldukça yoğunlaşan duygusal tonlamasıyla birlikte detaylı bir dünya ve karmaşık seçim seçenekleriyle önümüze serdi. Böylece, Fire Emblem serisinin, sadece basit bir savaş oyunu olmaktan çıkarak farklı oyuncu kitlelerine hitap eden bir deneyime dönüştüğünü gösterdi.
Sonrasında ise Fire Emblem: Engage geldi ve tüm bu beklentilerin tam tersine “Awakening’in modern grafikleri ve biraz nostalji unsuru, işte burada!” diyen bir oyun olarak karşımıza çıktı. Fakat bu, Engage’in kötü bir oyun olduğu anlamına gelmiyor. Ne yazık ki, Fire Emblem oyunları arasında ortalamanın altında kalan bir yapım olduğu gerçeği de mevcut. Awakening ile kıyasladığımızda, kesinlikle daha zayıf, belki de Echoes: Shadows of Valentia seviyesine yakın bir konumda diyebilirim. Eğer yeni bir oyuncuysanız, başka bir oyun ile başlamanızı kesinlikle öneririm. Çünkü Engage, başlangıç için asla uygun bir oyunu temsil etmiyor. Bunun gerekçesini anlamak için oyunun doğasını bir kenara koymamız gerekiyor.
Fire Emblem: Engage aslında bir yıldönümü oyunu. Söylentilere göre 2020 yılında Fire Emblem serisinin 30. yıl dönümü kutlamak amacıyla çıkarılacak olan bu oyun, ya Covid-19 sebebiyle ya da o zaman çok yeni olan Three Houses’ın başarısını etkilememek için ertelendi ve bu sene yayınlandı. Bu bilgi, sorulara yanıt bulmamı sağlıyor. “Neden bu oyun önceki Fire Emblem’lerin bir özeti gibi?” merakını gidermekle kalmayıp, ayrıca “Engage” adlı yeni savaş mekaniğini de eski serilerin kahramanlarına bağlamasıyla, bir yıldönümü oyunu olarak kendini anlamlandırıyor. Ancak, bu nostaljik rüzgar aynı zamanda Engage’in, seriye başlamak için pek uygun bir seçenek olmadığını gösteriyor. Lucina’yı Marth zannetmek gibi göndermeler, serinin veteranları için keyifli anekdotlar olarak algılansa da, yeni başlayanlar için tamamen anlamsız kalıyor. Eski kahramanların tanıdığı mekanlarda gerçekleştirdiğimiz savaşlar, konuya yabancı olanlar için herhangi bir duygusal akış yaratmıyor.
Yine de Engage, harita çeşitliliği ve dinamikliği açısından serinin en iyi oyunlarından biri olabilir. Çeşitli zorluklar ve sürprizlerle dolu savaş haritaları, stratejinizi yeniden gözden geçirmenizi sağlıyor. Haritaların görsel tasarımı da son derece etkileyici. Renkler canlı ve mekanlar oldukça güzel görünüyor. Özellikle Solm’un çöl haritası, solgun sarı rengin yerini alarak güneşin altında parlayan doygun bir renk paletine dönüşmüş durumda. Oyun boyunca bu görsel zenginlik her seferinde göz kamaştırıyor. Ancak bu noktada ana karakterin tasarımı gerçekten dikkat çekiyor. Alear’ın tuhaf görünümü, zirveye çıkıyor ve tüm görsel çekiciliği gölgeliyor. Atölyelerinizden aldığınız kıyafetleri giyseniz bile, ara sahnelerde yine standart kıyafetlere dönmek zorunda kalıyorsunuz ki bu durum hoş bir detay değil. Kadın karakterin saçları da oldukça rahatsız edici görünüyor; o kadar ki, 10. Bölümde daha fazla dayanamayıp, oyunu baştan erkek karakter ile açmak zorunda kaldım. Bu noktada “Engage, ne haldesin? Awakening’in ödevini tamamen kopyalayarak geldin! Biraz değiştirselerdi keşke!” demekten kendimi alamadım.
Hikaye açısından Engage’in Awakening’e olan benzerliği hemen dikkat çekiyor. Ana karakter, uykudan yeni uyanmış ve hiçbir şey hatırlamıyorken, yanına Fel Ejderha gibi barış için tehdit oluşturan bir düşman beliriyor. Benzerliğin yanı sıra, karakter derinliği de oldukça sığ kalıyor ve daha ilk bölümlerden hevesimi kırıyor. Elyos dünyasının derinliği ise, “Kardeş kardeş geçinen dört ülke var ve bir tanesi Fel Ejderha’yı uyandırıyor, sonra savaş patlak veriyor.” noktasıyla sınırlı kalıyor. Her ülkenin, adeta aynı isimlendirme dizilimine sahip olması da dikkat çeken bir başka unsurdur. Mesela Brodia’da doğan karakterlerin isminin Elmas, Yakut gibi olması gereklidir. Eğer Elusia’ya ait biriyseniz, çiçek ismine sahip olmanız bekleniyor. Hatta oyunda, “Sümbül” adıyla bir kötü adam var. Kusura bakmayın ama böyle kısır ve sıradan isimlerle karakter isimlendirilmesi temel bağlamda anlam kaybına yol açıyor.
İyi bir gelişme de, Firene’den sonra katılan karakterlerin daha ilgi çekici olması. Onlar, çay içmek dışında sohbet edecek başka ilgi alanlarına sahip olduklarını gösteriyorlar. Ancak kötü bir haber var; ikili diyalogları açmak, önceki oyunlara kıyasla oldukça zor. Hatta yüksek zorluk seviyelerinde neredeyse mümkün değil. Düşmanlardan “destek” puanı kazanmak, yalnızca oyuncu turunda yapılan saldırılarla mümkün oluyor. Yani, düşman size saldırdığında puan kazanamıyorsunuz ve bacak bacak üstüne atıp bekleyen karakterler için destek puanı geçerli olmuyor. Bu durum, birbirine yakın mesafedeki karakterlerle destek puanı kazanma ihtimalinizi neredeyse sıfıra indiriyor. Ancak yine de savaş esnasında arta kalan zamanlarda etkinliklere katılabiliriz, değil mi? Hayır, ne yazık ki Somniel’de ikili aktiviteler oldukça kısıtlı.
Somniel: İyi bir fikir nasıl kötüye kullanılır?
Oyun içerisindeki kalemiz Somniel’de bazı etkinlikler olacağını umuyordum. Ancak çok hızlı bir şekilde hayal kırıklığına uğradım. Geliştirmeler yaparak hayvanları besleyecek, bahçeleri genişleteceğiz diye düşündüm. Ama gerçekler pek de öyle değil. Sadece 4 dükkân ve 5 hayvana yetecek kadar bahçe var. Görev arkadaşları arada sırada kalede gidip geliyor. Ancak daha fazlasını görmek mümkün değil, zira üst kattan bakıldığında sadece bir kısmını görebiliyoruz. Kalede ne yapılıyor anlamak güç. Somniel’de zaman geçirebilmek için mutlaka uyumamız gerekiyor ki, sabah yeni arkadaşlar etrafta dolaşmaya başlasın. Ama oyun, size bunun nasıl yapılacağını açıklamıyor.
Somniel’de belli başlı etkinlikler mevcut ama bu etkinlikler o kadar sıkıcı ki katılmaya dahi cesaret edemiyorsunuz. Örneğin, “Strength training” adı altında bir mini oyun var. Bu kadar monoton bir aktiviteyi oynamanın hiç bir cazibesi yok. Belli bir puan geldikten sonra, oyun size “Devam etmek ister misin?” diye soruyor ki neden isteyim ki? Balık tutma etkinliği de benzer şekilde çok kısıtlı. Oldukça basit, oltayı atıp balığı çekmekten başka pek bir şey yok. Sadece bir kere balık tutma turnuvası yapıldı ama bunun dışında herhangi bir aksiyona rastlamadım, bu da aktiviteyi kısa sürede sıkıcı kılıyor.
Savaşlar sırasında toplanan Emblem yüzükleriyle bağ puanı kazanabileceğimiz bir etkinlik de mevcut ancak bu oldukça çabuk sıkılmanıza yol açar. Arena ise Somniel’deki etkinlikler arasında en kullanışlı olanlarından bir diğeri. Karakterlerinizi rastgele başka karakterlerle dövüştürerek deneyim ve belki de bağ puanı kazanıyorsunuz. Ancak şanssızsanız, destek diyalogları olmayan karakterlerle eşleşiyorsunuz ve dolayısıyla bir fırsat kaybetmiş oluyorsunuz. Arena’da kazanacağınız tecrübe puanı da, seviyesi geride kalmış yapılarınızı talep ettiğiniz gibi geliştirme şansı tanımıyor.
Arena’nın bir diğer önemi, bağ puanlarını kullanarak karakterleriniz ve Emblem’ler arasındaki bağı güçlendirebilmek. Normalde Emblem yüzüğü takan karakterler kendi başlarına bağlarını artırıyor ama eğer diğerleriyle bağ kurmak istiyorsanız burada devreye Arena giriyor. Ancak takılmadıkları takdirde, yüzük takmayan karakterlerin asla puan kazanmadığından ve dikkat edilmesi gereken detaylar arasında bulunduğundan yine de sorunlarla karşılaşıyoruz.
Sonuç olarak, Somniel’in en iyi yanı, Elyos’a dönüşümdür.
Somniel’deki kalemizin en önemli işlevinin yararlı olduğu göz önünde bulundurulursa, savaşlar oldukça eğlenceli geçiyor. Three Houses’da özlenen silah üçgeni geri dönmüş durumda. Geleneksel olarak, bir mızrak kılıca, kılıç balta ile, balta ise mızraka karşı üstünlük sağlıyor. Ekstradan, “kırma” mekaniği eklenmiş, yani rakipteki silahın üstünlüğünü kullandığınızda rakibiniz o tur saldıramaz hale düşüyor. Ancak yine aynı durumu düşmanlarınız için de geçerli olması, dikkat gerektiriyor.
Long story short, Engage mekaniklerinin bu oyunda sağladığı farklılık gerçekten hoşuma gitti. Örneğin, ağır zırh giymiş bir karakteri, süvarilerden daha hızlı hale getirmek veya düşman liderini haritanın diğer ucundan vurmak mümkün. Ancak, düşman çeşitliliği oldukça kısıtlı ve zaman ilerledikçe bu durum öngörülemez hale geliyor. Baş mücadeleler, sürekli olarak geri dönüş yapıyor ve etkileyici bir tehdit olarak durmuyor. Yani düşmanlar, tecrübe puanı kazanma yöntemi gibi görünüyor; dövüşüyor ve geri çekilip kayboluyorlar.
Genellikle oyunun başında her bölümde ardı ardına üzerinize sayı olarak fırlatılan düşmanlar, eski karakterlerinizi gölgede bırakıyor. Her yeni karşınıza çıkan karakter, öncekilerden daha üst seviyelerde oluyor ve dolayısıyla, taktik anlayışınızı büyük ölçüde etkiliyor. Ancak eski karakterler için bir fırsat oluşturacak mücadele bulunduğunda, onlarla savaşı kaybetmek için çaba göstermeli ve mücadele sonucu tecrübe puanlarınızı koruyarak yeniden denemeyi tercih etmelisiniz.
Ne yazık ki, yan oyunculu modda eksiklikler mevcut. Normalde, çok oyunculu savaşları rahatlayacak ve ödül kazanmanızı sağlayacak bir yapı bulunsa da sistem çalışmıyor. Diğer oyuncularla sırayla savaş yapacak bir yöntem geliştirdiğinizde bu görev işlevsel olmuyor ve evvela kodu paylaşarak gruplar kurmanız gerekebiliyor ki bu son derece zaman kaybıdır. Kısacası, Fire Emblem: Engage, birçok şey yapmaya çalışmış bir yapım olmasına rağmen, maalesef bunun yarısını gerçekleştiremiyor.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?