Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

7 dakika okunma süresi

2

Griftlands: Kart Oyunları Dünyasında Yeni Bir Soluk

Griftlands ile kart oyunlarına yeni bir soluk getiriyoruz! Strateji, mizah ve biraz da kaos; kazanan kim, kaybeden kim, belli değil!

admin

9 saat önce

Griftlands: Kart Oyunları Dünyasında Yeni Bir Soluk

Son zamanlarda kart oyunlarına olan ilgim, tıpkı bir sürahi dolusu suyun, susuz bir çöl yolcusuna dökülmesi gibi aniden ortaya çıktı. Esasında, bu tarz oyunlara karşı bir antipatim vardı. Özellikle Hearthstone’un zamanında ortalığı kasıp kavurduğu dönemlerde, ben bu çılgınlığın içine bir türlü giremiyordum. O zamanlar, “Ne işim var kartlarla? Ben aksiyon istiyorum!” derken, şimdi kendimi öyle bir noktada buldum ki, “Ah, bir kart oyunu oynayayım da kafam dağılsın” demekten kendimi alamıyorum. Peki, bu bambaşka bir evrenin kapılarını nasıl araladım? Belki de yaşlandım, belki de ruhumun günden güne yıprandığını hissetmeye başladım. Kim bilir, belki de bu dünyada ruhunu yıpratmadan kurtulmanın yolu, bir kart desteği oluşturmaktan geçiyor. İşte bu düşüncelerle Slay the Spire ile tanıştım.

Rogue-like olarak tanımlanan ve türünün en güzel örneklerinden biri olan Slay the Spire, benim tek oyunculu kart oyunları dünyasına adım atmamı sağladı. O kadar saat geçirdim ki, kendimi oyunun içinde kaybolmuş hissettim. Bir süre sonra, bu tarz oyunların başka örneklerine yönelme gereği duydum. Önce çoklu oyuncu moduyla beni büyüleyen Elder Scrolls: Legends’ı denedim, ardından kimsenin yüzüne bakmadığı LOTR Card Game Adventure’a bir şans verdim. İtiraf ediyorum, onu hala çok seviyorum; ama bugünkü konumuz Griftlands. Kart oyunu demek, Klei’nin yaptığı işe haksızlık olur. Bu nedenle ben Griftlands’i “rogue-like, RYO ve deste kurma” oyunu olarak tanımlamak istiyorum.

Neden Bu Oyun Bu Kadar Özel?

Griftlands aslında yeni bir oyun değil. Geçtiğimiz Haziran ayında erken erişime girmişti ve Steam’de oldukça uygun bir fiyatla satılıyor. Yine bu tarz oyunları araştırırken karşıma çıkan Griftlands’in, her oyununu zevkle oynadığım Klei Entertainment tarafından yapıldığını görünce, hiç düşünmeden kütüphaneme ekledim. Patronu ikna ettikten sonra oyuna daldım. Bu tip oyunların temel mekaniklerini anlamak çok zor değil; eğer bu türde biraz deneyiminiz varsa, terimleri çözmekte güçlük çekmeyeceksiniz. Ancak Klei, her oyunda olduğu gibi Griftlands’de de detaylı ve özenle işlenmiş bir dünya yaratmayı başarmış.

Griftlands’in en büyük özelliği, temelinde RYO öğeleri barındırmasıdır. Bu öğeleri kart oyunları dünyasına harika bir biçimde entegre etmiş. Genellikle bu tür oyunlarda kartlarla rakipleri ortadan kaldırmaya çalışırız; ancak Griftlands’de bunu yapmak zorunda değilsiniz! Evet, yanlış duymadınız. Düşmanlarınızı ikna edebilir, tehdit edebilir ya da onlarla konuşarak savaşı kazanabilirsiniz. Tabii ki bu RYO’lardaki gibi değil. Yani karizma puanınız yok ama iki farklı desteniz var: biri saldırı için, diğeri diyaloglar için kullanılıyor. Böylece, bildiğimiz diyalog savaşlarıyla karşımıza çıkıyor.

Yalnız Değilsiniz

Fiziksel savaş kısmına geçmeden önce, bu diyalog savaşlarından bahsetmek istiyorum çünkü bence Griftlands’i özel kılan unsurlardan biri bu. Rakibinize direkt saldırmak yerine onun argümanına savaş açmak, gerçekten doyurucu bir mekanik. Standart savaşların aksine burada bilmeniz gereken çok daha fazla şey var. Rakibiniz ana argümanına ek olarak yeni ve detaylı argümanlar üretebiliyor. Yani düşman, sizin argümanlarınıza açtığı savaşta kullandığı pek çok şeyi devreye sokabiliyor. Bu durum, sizin için de geçerli. Görev yaptıkça yeni kartlar açılıyor ve destenizi güçlendiriyorsunuz. Örneğin, destenizi tamamen “kendinize inanmaya” dayalı bir şekilde geliştirebilirsiniz. Ya da isterseniz rakibinizi “yemleyip” saldırının başka bir argümana gitmesini sağlayabilirsiniz. Şu an bile oyunun erken erişimde olmasına rağmen, müthiş eğlenceli bir kart havuzuna sahip.

Hayat Kısa, Kartlar Uzun

Gönül isterdi ki oyunu sadece konuşarak ve kan dökmeden bitirebilelim. Ancak oynadığım 10 saat boyunca, maalesef kılıç çekmek zorunda kaldığım durumlar oldu. Yine de oyunun büyük kısmını sadece konuşarak ilerletmek mümkün. Kılıç çekmekten bahsetmişken, gelin biraz da bu fiziksel savaşlara bakalım. Griftlands’in ilhamını Slay the Spire’dan aldığını açıkça görebiliyoruz. Burada da rakibinizin bir sonraki hamlesini görebiliyorsunuz. Belirli bonuslar, kalkanlar ve diğer ek aksiyonlar turlar içinde etkisini kaybediyor. Ancak Griftlands, bu savaşlarda kendisini diğer oyunlardan ayırmayı başarmış.

Bunu nasıl başarmış? Tabii ki RYO dünyasının temel mekaniği “yoldaşları” oyuna ekleyerek. Griftlands’de yaptığınız her hareketin bir sonucu var. Örneğin, bir görevde çalışanlardan parasını isteyen şefe yardım etmeniz gerekiyor. Gittiğiniz bölgedeki çalışanlar, her şeyini haydutlara kaptırmış. Eğer bu malları haydutlardan alıp çalışanlara geri götürürseniz, bölgenin temsilcisi sizi sevmeye başlıyor. Sonuç olarak, bazı karakterleri yanınıza alabiliyor ya da bazıları size kendi mağazalarında indirim sağlıyor. Hatta “Meat Market” adı verilen bölgeden belirli bir ücret ödeyerek yanınıza biraz kas tutabiliyor ya da yolda bulduğunuz “uzaylı köpekleri” evlat edinebiliyorsunuz. Yani Griftlands’de asla yalnız kalmıyorsunuz; yanınızda bir sürü “hayvan dostu” var.

Öldüm, Öldüm, Dirildim

Tabii ki oyunun rogue-like elementlerini de unutmamak lazım. İstediğiniz kadar güçlenin, tek bir hatanız ile ilerlemenizin tamamı ortadan kalkıyor. Ancak Griftlands, tekrar tekrar başlamaktan sıkılmayacağınız bir oyun çünkü her yeni başlangıçta ekstra şeyler kazanıyorsunuz. Her gece yatağınıza yattığınızda belirli bir şekilde canınız ve argüman gücünüz yükseliyor. Ancak bu durum sınırsız değil. Yani gün içerisinde hayatınızı kaybettikten sonra, sadece bir kez daha aynı yerden başlama şansınız var. Sonrasında ise oyunun tamamen bittiğini ve yeniden başlamanız gerektiğini belirtmekte fayda var. Yapmanız gereken tek şey “günü atlatmak.” Son dönemlerde ülke olarak çok yakın olduğumuz bir konsept olduğu için, bu durumun bizleri pek fazla etkileyeceğini sanmıyorum.

Her sıfırdan başladığınızda, sizi karşılayan dostunuzun üç hediyesinden birini seçiyorsunuz. Yine Slay the Spire’da olduğu gibi… Griftlands, günümüz erken erişim oyunlarına kıyasla, tam teşekküllü bir oyun gibi hissettiriyor. Sadece bu haliyle bile verdiğiniz parayı sonuna kadar hak ediyor. Elbette, oyunun geliştirilmesi ve biraz daha uzaması gerek çünkü kendinizi ve elinizi güçlendirdiğiniz anda oyunun bitişi pek hoş olmuyor. Ama Klei Entertainment’tan ve Griftlands’den oldukça umutluyum. Eğer 32 liranız ve boş zamanınız varsa, mutlaka şansınızı denemenizi öneriyorum. Kim bilir, belki de kart oyunları dünyasının yeni yıldızı siz olabilirsiniz!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?