Indiana Jones and the Great Circle: Macera Dolu Bir Keşif
Indiana Jones'un unutulmaz macerası "Büyük Çember" ile keşif dolu bir yolculuğa çıkın. Sırlar, tehlikeler ve heyecan dolu anlar sizi bekliyor!
7 saat önce
Sinema tarihinin en unutulmaz karakterlerinden biri olarak, Indiana Jones mutlaka anılmalı. Harrison Ford’un 1981’de hayat verdiği bu cesur arkeolog, sadece sıra dışı tutumu ve bir dizi nefes kesen maceraları ile değil, aynı zamanda pek çok gönül kazanmış olmasıyla da biliniyor. Devam eden filmleri, televizyon dizileri ve çizgi roman serilerinin yanı sıra, oyun dünyasında da önemli bir yer edinmiştir. Bu serinin en dikkat çekici oyunlarından biri olan Indiana Jones and the Fate of Atlantis, gelmiş geçmiş en iyi klasik macera oyunları arasında gösterilmektedir. Dr. Jones, Tomb Raider ve Uncharted gibi önde gelen serilerin de ilham kaynağı olmuştur.

Ancak, bu muazzam başarılarına rağmen uzun zamandır büyük çaplı bir Indiana Jones oyunu görememiştik. En son 2003’te, yani tam 21 yıl önce Emperor’s Tomb ile sinema dünyasına adım attı (LEGO oyunlarını saymıyorum). Bu yüzden The Great Circle‘ın duyurulması, özellikle Kamçılı Adam’ın filmleri ve oyunları ile büyümüş olan bizler için ayrı bir öneme sahipti. Bethesda’nın MachineGames tarafından geliştirileceği bilgisi de oldukça şaşırtıcıydı. Wolfenstein serisiyle kendilerini gösterebilmiş olsalar da, bir FPS Indiana Jones oyunu düşündüğünüzde, hayali bile insanı endişelendiriyordu! Ancak yayınlanan oynanış videoları başlangıçta pek de ikna edici görünmüyordu. Fakat, bu oyunu oynadıktan sonra aşık oldum! BA-YIL-DIM!
Indiana Jones and the Great Circle, 1935 yılında, ikinci ve üçüncü filmler arasında geçen bir dönemde geçiyor. Oyun başladığında, kendimizi Kutsal Hazine Avcıları’nın o unutulmaz açılış sahnesini birebir canlandırırken buluyoruz. Indiana, rehberi Dr. Satipo ve diğerleriyle Güney Amerika’daki eski bir tapınağa girerek, tuzakları aşarak ve ünlü altın heykeli alarak, dev bir kayanın altında kalmaktan kaçıyor. Bu sahneyi adım adım yaşıyoruz ve ilk dakikadan itibaren havaya giriyoruz.
Hemen ardından, Dr. Jones’un gözleri Marshall Koleji’nde açılıyor, ve o harika olayı rüyasında gördüğünü anlıyoruz. Kadim arkadaşı Marcus Brody ile odasında otururken, gürültüler onun dikkatini çekiyor ve her maceraperestin yapması gerektiği gibi karanlık koridorlara dalıyor. Bir anda, iki metreyi aşan, tuhaf bir dil konuşan dev bir yabancı koleje zorla girerken, müze kısmını da darmadağın ediyor. Sonunda Indiana, oracıkta bayılır. Ertesi sabah, Marcus’un uyandırmasıyla birlikte, devin müzedeki tarihi eserlerden birini, daha önceden gün yüzüne çıkardığı önemsiz bir kedi mumyasını çaldığını öğreniyor. Ama sorunun kaynağı nedir? Bu durum, onun derslerden kaçıp yeni bir maceraya atılması için mükemmel bir fırsat. Kendisine saldıran birinin peşini bırakmak istemiyor ve hemen şapkasını takarak yola çıkıyor.

Oyun, hızlı bir başlangıç bölümü geçtikten sonra kendimizi İtalya’da, Vatikan’ın ortasında buluyoruz. Ancak burada sakin ve dingin bir atmosferle karşılaşacağınızı düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz. Çünkü burada İtalyan faşizminin kurucusu Mussolini’nin adamları tarafından işgal edilmiş bir Vatikan var. Neyse ki, Indiana’nın çocukluk arkadaşı Antonio, burada rahip olarak görev yapıyor ve sadece girişimizi kolaylaştırmıyor, aynı zamanda bize bir cüppede giydiriyor. Evet, oyunda kılık değiştirebiliyoruz! Bu sayede, normal askerlerin dikkatini çekmeden dolaşabiliyoruz. Ancak, gizlilik oyunları gereği, amaçlı komutanlardan sakınmamız gereken anlar da mevcut, çünkü onlar bir sahtekâr olduğumuzu hemen fark edebilirler.
Bu noktadan sonra, oyunun sadece basit bir aksiyon oyunundan çok daha fazlası olduğunu anlıyoruz. Deus Ex ve Dishonored tarzında bir immersive sim deneyimi sunuyor. Thief ile benzerlik gösterecek olursak, Indiana’nın da özel güçleri yok ve bir göreve ulaşmanın pek çok yolu mevcut. İsterseniz ana yoldan, isterseniz de çatılardan ilerleyebilirsiniz. Açık pencerelerden girebilir, veya tel örgülerdeki delikleri kullanarak sızabilirsiniz. Dilerseniz düşmanlarla yüzleşebilir, veya bir dinamitle her şeyi yok edebilirsiniz; seçim tamamen size kalmış.

Tabii ki, gizlilik kullanmak benim en çok tercih ettiğim yöntem oldu. Düşmanları arkasından yaklaşarak avlayabilir ve farklı araçları silah olarak kullanabilirsiniz. Şişeler, sopalar, tahta kaşıklar ve hatta şemsiyeler bile! Ancak, Indiana’nın meşhur kamçısı da önemli bir varlık. Dövüş esnasında düşmanların silahlarını düşürmelerini sağlarken, onları kendimize çekmeyi veya geniş boşlukları aşmak için kullanabiliyoruz. Yumruk dövüşleri ise sanıldığı kadar basit değil; sağ ve sol yumruklar, farklı tuşlarla kontrol ediliyor. Karşı tarafın dayak yemesiyle birlikte yaşanan değişim, insana bir haz veriyor. Sağlıklı bir düşmanın yüzündeki ifadelerin bozulması, bu keyfi artırıyor.
Oyunun zenginliği yalnızca ana görevlerde değil, yan görevlerde de karşımıza çıkıyor. Hatta yan görevler, ana görevler kadar ilgi çekici ve eğlenceli yazılmış; dolayısıyla hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek zorlaşabiliyor. Oyunda haritaların büyüklüğü o kadar etkileyici ki, bazen hangi görevi yapmanız gerektiğini bile seçmekte zorlanıyorsunuz. İtalya’da geçen bölümlerin tasarımı ise, Dark Souls oyunlarında olduğu gibi, bağlantılı alanlar halinde ve birbirlerine geçiş yapmak oldukça keyifli. Çatılarda ve kanalizasyon sistemlerinde dolaşmak, keşif tutkusunu körüklüyor.

Oyun içinde yaptığınız her aktivite, yapılandırılmış bir izlenim vermemekle birlikte, görevlerin zenginliği hissini artırıyor. Mesela, bir yan görev esnasında satın alacağınız bir fotoğraf makinesi, tarihi eserlerden kişilere kadar birçok objenin fotoğrafını çekmenizi sağlıyor. Bu fotoğraflar, oyundaki günlüğünüze kaydediliyor. Tam bir keşif hissi ile dolu olan bu oyun, tüm bunları oyuncuya sunuyor. Ancak, düşman üslerine sızmak ve sağlık barınızı artıracak kitaplar bulmak da sizi daha güçlü hale getiriyor.
Oyun, sadece ana hikayeyle sınırlı kalmıyor; ek yan aktivitelerle zenginleştirilmiş bir dünyada geziniyorsunuz. Tüm bu macera hissi ve detaylar, The Great Circle’ın başarısının asıl sırlarından biri. Sinematik ara sahneleri de oldukça etkileyici; oyun içinde görülen grafikler ve yazım kalitesi, filmlere yakın bir deneyim sunuyor. Aksiyon sahneleri öyle etkileyici ki, zannedersiniz gerçek bir filmdeymişsiniz gibi hissettiriyor.

Elbette, her şey mükemmel değil. Düşman yapay zekâsı, büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Düşmanların gelişmiş bir oyunda 1998 yıllarında çıkan oyunlardaki gibi davranması, deneyimi olumsuz etkiliyor. Fakat tüm şikayetlerime rağmen, bu oyunda geçirdiğim 40 saat boyunca eğlenceli anlar yaşadım. Indiana’nın zeki esprileri ve heyecan verici sahneleri ile dolu bu oyunda, kendinizi eğlenirken sıkça bulabilirsiniz. Tüm bu sebeplerle The Great Circle gibi bir deneyim, 2024 yılına kocaman bir sürprizle değer katıyor!








Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?