Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

10 dakika okunma süresi

11

Kena: Bridge of Spirits – Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits, görsel zenginlik ve duygusal derinlikle dolu bir oyun deneyimi sunarak oyuncuları büyüleyecek.

admin

6 gün önce

Kena: Bridge of Spirits – Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Bir animasyon filmi izlerken iki temel unsura özellikle dikkat ederim; ilki, elbette karakterlerin, o dünyayla ne kadar uyumlu olduklarıdır. Yani, tasarım, animasyon kalitesi ve kendilerine has özellikleri. İkincisi ise, sunulan hikayenin temposu ve bu dünyanın kurallarına ne kadar uygun olduğudur. Neden bu konuları gündeme getiriyorum derseniz; çünkü Kena: Bridge of Spirits, kısa animasyon projeleriyle tanınan Ember Labs’in oyun alanındaki ilk denemesi. Bu nedenle Kena bana bir oyun deneyiminden ziyade interaktif bir animasyon filmi gibi hissettirdi ve yazının devamında bunu başta belirttiğim kriterlere göre değerlendirmeye çalışacağım. Şayet çayınızı ya da kahvenizi aldıysanız başlayalım.

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Ormanda bir kötülük büyüyor

Kena, yalnızca Batılı animasyon şirketlerinden ilham almakla kalmıyor; Hayao Miyazaki, Mamoru Hosoda ve Akira Toriyama’nın dünyaları üzerinde de büyük bir etkisi olduğu ortada. Hikayenin büyük ölçüde ormanda geçmesi ve çevrede zıplayarak dolaşan sevimli şebek ruhları, Prenses Mononoke ve Ruhların Kaçışı gibi eserleri akla getiriyor. Zengin orman dokusu ve eski tapınakların tasarımı ise birçok Disney ve Dreamworks filminden esinlenmiş gibi görünüyor. (Rot’lar, bana Komşum Totoro’daki toz tavşanlarını hatırlatıyor -Can). Görsel sentez, ekibin Japon ve Bali mitolojilerine gönderme yapan detaylarıyla süslenmiş ve nadiren bir oyunda karşılaştığım bütünlükte muhteşem mekanlar yaratılmış. Bu etkileyici görselliğin ve ışıklandırmanın zenginleştirdiği hikaye, sıradan olmasına rağmen akış bakımından kusursuz. Kahramanımız, ruhlara rehberlik etme görevini üstlenmiş genç bir kadın, dolayısıyla yaşına rağmen olgun hareket eden Ruh Rehberi Kena, yolunun düştüğü köyde büyük bir felaket yaşandığını fark ettiği için ilk önce köyün yaşlısına danışıyor. Amcası ona diyor ki: “Kızım, git o ruhu kurtar. Kurtar ki orman kendine gelsin, nefes alsın; zehir ve pislik yavaş yavaş akıp gitsin.”

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Şimdi yavaş yavaş kontrol bizde; çevreden toplamda 100 tane bulacak olduğumuz Rot adlı küçük ruhlarla tanışıyoruz. Bu sevimli varlıklar, en sert metal dinleyicisinde bile tatlılıklarıyla etkileyici bir izlenim yaratıyor. Hepsi kucaklanası, sıkılınca mıncırılası, bir koleksiyon oluşturulası türden. Kena onların sevgisine kayıtsız kalmıyor, kontrolcüden elinizi çektiğinizde onlarla ilgileniyor ve bu küçük ruhlar fotoğraf moduna özel poz vermekte de hiç utangaç değiller. Tabii ki bu dostları yanı başımızda tutmamız sadece tatlılıkları için değil; savaşlarda ufak tefek yardımlarda bulunmaları ve silahlarımızı güçlendirmeleri, bulmacalarda da fayda sağlıyorlar. Biz de onlara bu hizmetleri için meyve ve sebzeler veriyor, etraftan bulduğumuz minik şapkalar armağan ediyoruz. Ama her şey onların mutluluğu ve bizim huzurumuz etrafında dönmüyor; felaketten etkilenen köy halkı kayıp ruhlarına rehberlik etmemizi bekliyor ve bulduğumuz mektuplar sayesinde çatışmalarını çözümleyip bu insanlara yardımcı olabiliyoruz. Öykü açıldıkça bu yapı fazla değişmiyor, ancak bu durum büyük bir sorun teşkil etmiyor; bu yan aktiviteler, savaşlar arasında zihni dağıtıcı bir etki yaratıyor.

Tahtaya tahtayla karşılık vermek

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena, ilk bakışta çocuklara yönelik bir oyun gibi algılanabilir; bu düşünce de pek haksız olamaz. Ama! Oyunu daha yüksek bir zorluk seviyesinde oynadığınızda, sizi terleten savaşlara hazırlıklı olmalısınız. Çünkü oyunda beklediğimden çok daha çeşitli ve kalabalık düşmanlar mevcut; boss savaşları ise yüksek zorluk seviyelerinde saç baş yolduracak kadar zorlayıcı. “Kingdom Hearts’ın kardeşine gelmiştik, bir de Dark Souls çıktı, bu ne iştir!” şeklinde söylemlere neden olabiliyor. Oyunun dövüş mekanikleri basit olmasına rağmen bir sorun teşkil etmiyor. Ancak kahramanımız Kena’nın her kazandığı güçle birlikte düşmanların da yeni taktiklerle saldırması, oyuncunun asla güçlü hissetmemesine yol açıyor. Vuruşlarımızın zayıf kaldığını her daim hissediyoruz ve bu durum oyun boyu pek değişmiyor. Bir yetenek geliştirme ağacı mevcut ama o kadar sınırlı seçeneği var ki, sonunda orada harcayabileceğim birçok puanı olmasına rağmen yeni bir yetenek açma şansım kalmıyor. Yapımcılar oyunda “Şuyumuz da olsun, buyumuz da olsun” demiş fakat bu alanı tam anlamıyla tamamlayamamışlar gibi görünüyor. Zira edindiğimiz yeni becerilerin oyun akışına etkisi neredeyse hiç yok. “Hiç değilse vuruşlarımızı yükselten bir özelliğimiz olsa bir nebze olsun mutlu olabilirdik” diye düşündüm. Bu kısım daha iyi değerlendirilmeliydi. Ancak augun savaşları oldukça zevkli ve çeşitli düşmanlar da oyun sonuna kadar bizi sıkmıyor. Boss savaşları ise oldukça farklı ve özel ruhları kurtarmamız gereken savaşlarda, kendilerini “mekanın sahibi benim” diyerek acımasızca saldırıyorlar. Kendilerine hayran bırakan tasarımları ve duruşlarıyla saygıyı hak ediyorlar.

Kayıp ruhların peşinde

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Bu tür değerlendirmelerde fazla teknik konulara girdiğimde sıkılmaya başlıyorum. Bu sebeple oyunun duygusal yönlerine odaklanmak istiyorum. Zira son zamanlarda izlediğim veya oynadığım birçok yapımın aksine, Kena ruhlarla ilgili olmanın ötesinde ruhunuzu da etkileyen bir deneyim sunuyor. Bu, ıslak bir hava dalgası gibi içinizden geçerek sizi sarıyor. Kayıp ruhlara rehber olma, onları Araf’tan kurtarıp ait oldukları aleme yönlendirme fikri her zaman ilgimi çekmiştir ve bu tema, Final Fantasy X’deki Yuna’nın Sending ritüel sahnelerini hatırlatıyor. Kena’da da buna benzer sahneler bulunuyor. Hikaye boyunca üç özel ruhun anılarını topladıkça, insan olarak zaaflarımızı gözler önüne seren öyküler açığa çıkıyor. İyi niyetle başlanan işlerin saplantıya dönüşmesi, başkalarını koruma isteği ile mücadelenin yerini güç iktidarına bırakması ya da kaybettiklerinden duyulan pişmanlık ile suçluluk hissi arasında gidip gelmek. Kena’nın çevresindeki karakterler, kısa hikayelerine karşın oldukça samimi ve hüzün yaratacak şekilde işlenmiş. İlk bakıştaki çocuksu hali ötesinde, yaşamın karanlıkları ve kayıpların getirdiği değişim döngüsü üzerine bir hikaye var. Bu sevimliliği barındıran Rot’ların bile hikayesi açığa çıktığında, insanın doğadan ne kadar koptuğunu ve onun işleyişine karşın ne denli zarar verdiğini anlıyorsunuz. İşte bu dikkat çekici görünmeyen güzellik, Kena’ya olan ilgimi artırdı. Dediğim gibi Kena’nın yetenekleri çok gelişmiyor; aynı şekilde karakter gelişimi de sınırlı. Kendi hikayesinde dışarıda kalmış gibi görünmesinin yanı sıra, geçmişine dair birkaç anekdot da mevcut ama karakterin amacının desteklenmemiş olması ve bu unsurların net bir bağ kurmaması, belki de bir sonraki oyun için düşünülmüştür. Sonuç olarak, Kena’nın bir oyun kahramanı olmaktan çok, felakete uğramış bir köyde ruhları kurtaran bir kız gibi göründüğünü söyleyebilirim. Bu durum, yarattığı karakterin bu dünyaya ait olduğunu ancak potansiyelinin tam olarak açığa çıkmadığını gösteriyor. Çok da eleştirmeyeyim bu zararsız, sevimli kızı; ama motivasyonlarını daha iyi kavramak ve içselleştirmek isterdim.

Ekip küçük dünya büyük

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Evlerimizi inler cinler basmadan, ruhani konulardan kurtulup oyunun diğer ilginç yönlerine geçmek istiyorum. Çünkü beklenmedik bir şekilde geniş ve dolu dolu alanları araştırmamızı sağlıyor. Yeşilliklerin ve çayırlardan, geniş tarlalar ve rahatlatıcı şelalelerin ardından dik yamaçlara kadar uzanan maceramızda merak ettiğim her köşeden yeni bir şeyler öğrenmek oldukça keyif vericiydi. Ancak topladıklarımız biraz elimizde kalıyor. Bu keşifleri yaparken aldığım zevk, çok az oyunun bana sunduğu bir mutluluk kaynağı oldu. Zaten Unreal motoruyla tasarlanmış bu dünyada dolaşmak, bir animasyon filminin içinde dolaşıyormuş hissi veriyor, bu yüzden oynarken keşif konularında kayıtsız kalmayacağınızı düşünüyorum. Bali temalı orijinal müzikler, doğru yerlerde size eşlik edecek ve asla sıkmadan oyunun atmosferini zenginleştirecek. Firmanın ilk oyunu olmasına rağmen iyi bir denge sağlamışlar. Savaşların zorluğu da istediğiniz zaman değiştirilebiliyor; zorlanıyorsanız bir boss’un üstesinden gelemiyorsanız, zorluğu düşürmekte özgürsünüz. Bunun için kimse sizi yargılamaz, siz dışında tabii ki…

Ayrıca oyunun fiyatından da bahsetmek istiyorum. Epic’teki 69 TL’lik fiyatı karşılığında sunduğu 10-16 saatlik oynanış kesinlikle bu fiyatı hakediyor. Ancak PlayStation tarafındaki 379 TL’lik etiket ise gerçekten can sıkıcı bir durum. Ben oyunu ön siparişteyken daha ucuza almıştım, fakat console oyunlarındaki astronomik fiyatlar sürekli artışıyla can sıkıyor. Önümüzdeki yıl birçok oyun PS5 platformuna da gelmesi planlandığı göz önüne alındığında, cüzdanlarımızın acı çektiğini görmek mümkün.

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Ruhlar şimdi huzur buldu

Uzun bir yol aldık, nihayet bir yazının daha sonuna geldik sevgili Oyungezer ailesi. Kena, aksiyon/macera ihtiyacınız varsa gözle görülür bir şekilde önerebileceğim bir yapım. Kaliteli görselliği ve etkileyici ara sinematikleriyle gözlerimizi doyuruyor. Fakat bu durum, onun PS2 döneminde yapılmış oyunların basitliğine sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ember Lab’ın küçük ekibi ve Vietnam’dan gelen desteklerle bu kadarını başarabilmiş olmaları belki de bir tesadüf. Ancak “bu kadarı” dediğime bakmayın; Epic ve PlayStation’ın değerini yükseltecek bir oyun var ve bunun için yatırım yapmaları hiç de haksız değil. Kena’nın önüme koyduğu engeller, bulmacalar, başarılı boss savaşları ve alışıldık derinlikten kaçınılması gereken hikayesi bir bütün olarak baktığımızda, naif bir şekilde kalmış bir oyun sunuyor. Onun bana sunduğu manzaralar ne kadar geniş ve görkemliyse, hissettirdiği duygular da o kadar içten ve kişiseldi. Beklenmedik bir taş gibi, Kena’nın başını yarıp memnuniyetle karşıladım. Eğer maceraları devam ederse, onu daha yakından tanımak isterim dostum… Ama bu sefer Rot’lar benimle kalsın, haberin olsun 🙂

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Kena: Bridge of Spirits - Görsel Zenginlik ve Duygusal Derinlikte Bir Oyun Deneyimi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?