Kojima’nın Yaratıcı Dünyası: Oyunları ve Gelecek Projeleri Üzerine Bir Analiz
Kojima'nın oyun dünyasında kaybolmaya hazır mısınız? Gelin, hayal gücünün ve absürt hikayelerin birleştiği bu analize dalalım!
3 saat önce

Sizler de benim gibi iflah olmaz bir Kojima hayranıysanız, yaptığı her oyunu dört gözle bekliyor ve sonrasında neler yapacağını merak edip duruyorsunuzdur. Hatta öyle ki, bu merak, bazen kendinizi rüyalarınızda Kojima’nın yeni projeleri hakkında tartışırken bulmanıza bile sebep olabilir! Önümüzde OD ve Physint gibi halihazırda geliştirilmekte olduğu duyurulan oyunlar mevcut. Kojima’nın gelecekte neler yapacağını gördükçe insanın içindeki heyecan durmaksızın artıyor. “Kojima, bu oyunlar sonrasında neler yapacak? Death Stranding 3’ü de geliştirecek mi yoksa geçtiğimiz günlerde belirttiği gibi bu oyun bir başkasının elinden mi çıkacak?” gibi sorular aklımızdan geçtiği sırada, Kojima da sağ olsun bu konuda merakımızı körükleyebilecek açıklamalar yapıyor. O an işte ne kadar şanslı olduğumuzu düşünmeden edemiyoruz, değil mi?
Man Of Many ile gerçekleştirdiği röportajda da bu yönde bazı ilginç açıklamalar yapmış. Öncelikle röportajı gerçekleştiren Dean Blake’in bazı tespitlerini paylaşmak istiyorum müsaadenizle. Blake, “Birini auteur yapan nedir?” sorusuyla başlıyor ve bu soruyu “Esasen film yapımcılığı dünyasıyla bağlantılı olan bu terim, sanatsal vizyonu ve stilistik parmak izleri çok belirgin olan ve eserleri anında tanınan bir yaratıcıyı ifade eder. Örneğin David Lynch veya Quentin Tarantino’yu ele alalım; Lynch’vari veya Tarantino’vari bir filmi gördüğünüzde anlarsınız” şeklinde cevaplıyor. Bu noktada, biz oyun meraklıları da Kojima’nın adını gururla bu listeye ekleyebiliriz.
Sonrasında da “Nintendo’dan Shigeru Miyamoto, NieR’den Yoko Taro, Goichi Suda (nam-ı diğer Suda51) ve Dark Souls’tan Hidetaka Miyazaki gibi geliştiricilerin auteur olarak tanımlandığını giderek daha fazla görüyoruz. Bu sanatçılar, kişisel tarzları ve felsefeleri yarattıkları eserlere yansıtan gerçek sanatçılardır” diyerek oyun dünyasına çeviriyor yönünü. “Ama benim için oyun dünyasında karşılaştığım ilk auteur Hideo Kojima’ydı” diyerek de bu konuda görüşünü net bir şekilde ifade ediyor. Eminim ki bu ifadeyi duyduğumuzda herkes kalbinde “Aynen!” diye düşündü, değil mi? Kojima, birçok hayranı için bu “ilham” alanına giremeyen tek kişiydi. Hatta bir arkadaşım, Kojima’nın oyunlarını oynarken “İşte bu, sanat!” diyerek ekrandan nasıl ayrıldığını dile getirmişti.
Blake’in de belirttiği gibi, Kojima’nın oyunu varsa, o oyunun kendine özgü tarzı ve anlatım biçimi kesinlikle fark edilmektedir. “Eğer onun oyunlarından birini oynadıysanız, şunu bilirsiniz…Hayır hayır, bu bir şaka değil! Kojima’nın kendine özgü tarzı kesinlikle fark edilir” diyerek bunun altını çiziyor. Ve işte o an, Japon hayalperestimizin yaratıcılığına bir kez daha hayran kalıyoruz.
Kojima, Death Stranding 2 ile ilgili olarak “Bağlantılar hakkında bir oyun yarattım, sonra COVID-19 geldi ve herkes izole oldu. Hepimiz aynı anda deneyimledik ve üstesinden geldik. Bu yüzden biraz daha güçlü olduğumuzu düşünüyorum. Ama bir süre sonra insanların dışarı çıkmaya, sosyalleşmeye ve bağlantı kurmaya ihtiyaç duyduğunu anladım” diyor. Bu gerçekten de dikkat çekici bir denk gelişti. Tam da insanların izolasyonundan bahseden bir oyunun çıkış tarihine birkaç ay kala, dünyayı saran bu durumu yaşadık. Artık herkes evlere çekilmişken, Kojima’nın yarattığı köşelerimize çekilme dünyası tam olarak karşımıza çıktı! Anlayacağınız, Kojima evlere hapsolmuş meseleleri dışarıdan tahmin edebilecek kadar ciddi bir tahminci; belki de bir nevi modern zamanların kahinidir!
Oyunları geniş bir spektrumda düşünürken, Kojima bu konuda da “Sürekli yeni projeler düşünüyorum. Şu anda bile yapmak istediğim birçok şey var… Ama bunların hayata geçmesi üç-dört yıl daha sürecek. O zamana kadar bu fikirler hala geçerli olacak mı?” diyor. Bu kıyamet senaryosu karşısında Blake, Kojima’nın çalışmalarını orijinal Metal Gear Solid’den beri takip eden biri olarak, bu yaratıcı zihinlerin dertlerini daha iyi anladığını belirtiyor. Ve yapılan tüm bu analize yönelik bir bakış açısıyla, “Meğerse yeni fikirler üretmeye bağımlıymış” diyerek Kojima’nın bu konudaki tutkusuna ışık tutuyor.
Kojima, “Bazen film izliyorum ve aklıma fikirler geliyor. Ama bazen sadece okumaktan, yürümekten veya insanlarla konuşmaktan ilham alabiliyorum. Neredeyse bir hastalık gibi. Sürekli bir şeyler hayal ediyorum. Ailemle konuşurken bile kafamın içinde bambaşka bir dünyadayım. Birçok insan bunu anlamıyor (ama) bu işe sahip olduğum için mutluyum çünkü istediğim zaman hayal kurabiliyorum” diyerek yeni fikirlere olan bu tutkusunu paylaşıyor bizlerle. İşte bu tutku sayesinde bugüne kadar çok güzel hikayelere ortak olma şansına eriştik. Umarım bundan sonra da aynı şekilde devam eder ve daha birçok Kojima oyunu oynayabiliriz. Haydi bakalım, yeni Kojima oyunlarını beklemek için sabırsızlanmaya devam! 🕹️
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?