Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

15 dakika okunma süresi

7

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Bu makalede, ütopya ve demokrasinin doğuşunu keşfederek, insanı derin kaygıların ve umudun kucaklaşmasına davet ediyoruz.

admin

15 saat önce

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

“Hayal gücünü kaybeden toplum yarınsızdır.” – Thomas More

Bir insanın zihninin karmaşık yapısını düşündüğümüzde, bu durumun birçok olasılığa, parametreye ve onların etkileşimine dayandığını görürüz. İnsan varoluşu, bu çelişkilerin mücadele ettiği bir alan olmaktadır. Düşünmek, sürekli düşünmek ve daha fazlasını arzulamak gereklidir. Toplumların varlığı da benzer bir mantıkla işliyor; bir toplum, kendi içeriği ve geleceği üzerine ne kadar çok düşünürse, o kadar büyür ve müreffeh bir yapıya ulaşır. Detaylar önemlidir. Adaletin, zenginliğin ve eşitliğin dengesiz dağılımı, toplumun gücünü belirler; Metaphor’daki ana karakterimiz gibi, ulaşabileceği hayatların da sayısını artırır. Bir toplum, ne kadar çok bireyine ulaşır ve onlara makul yaşam şartları sunabilirse, aynı ölçüde başarılı sayılır. Tıpkı bir oyunda başarıya ulaşmak için, bağlantılarınızı ve edindiğiniz becerileri artırmanız gerektiği gibi. Ancak, toplumların refahının artışı, çok çalışma ve adalet ile doğru orantılıdır, bu da oyunlardaki başarınızı etkileyen birçok unsuru hatırlatır. Adaletin olmadığı ve hukukun düzgün işlemediği ortamlar, acımasız trajedilere sahne olabiliyor; bunu kendi distopik gerçekliğimizden biliyoruz. Bu tür sorular ise, Atlus’un yeni oyunundaki “fantazya veya ütopya diyarında birey ne yapabilir?” arayışıyla karşımıza çıkıyor.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Euchronia’nın Günlük Hayatı

Oyun, birçok farklı ırkın bir arada bulunduğu Euchronia topraklarında geçiyor. Bu isim, üzerinde yoğunlaşacağımız birçok temanın kapısını aralıyor. “Mükemmel teknolojik, ekolojik ve sosyal harmoni devri” anlamına gelen Euchronia’nın adında bulunan E harfi çıkarıldığında, “belirli bir tarihsel devrin imgelerinin yeniden anlatımı” anlamını taşıyor. Bu durum, Metaphor kelimesinin anlamı ile özdeş itiraf edilebilir. Oyun, bizim gerçekliğimizdeki ayrımcılığın ve eşitsizliğin hakim olduğu toplumların baskısını yansıtan tanıdık bir fantezi dünyası sunuyor. Gerçekliğimize bir metafor niteliği taşıyarak, aynı zamanda ideal olanın bir çeşidini de bizlere sunarak, çeşitli felsefi görüşlerin çarpıştığı karmaşık bir anlatı oluşturuyor. Bu felsefi tartışmalar bazen yüzeysel olsa da, oyun oynamaya geldiğimiz bu alanda çok da büyük bir sorun teşkil etmemekte. Sonuçta, oyunlar, gerçek dünyadan uzaklaşmak, kafamızı dağıtmak için tercih ettiğimiz bir alan. Ancak, gerçek sanatsal eserler bizi tetikleyip düşündüren, sorgulatan ve yeni perspektifler kazandıran eserlerdir. Kolektif bir çabanın ürünü olan video oyunları da, her ne kadar eğlence amaçlı ürünler olsalar da bu sorumluluktan muaf olamazlar. Bu bağlamda, bazen bir oyunun, sıradan görevlerin ötesine geçip kendi risk ve ödül dengesini yaratmasını oldukça değerli buluyorum. Atlus, Persona, Shin Megami Tensei ve Digital Devil Saga gibi serilerinde her zaman entelektüel ve düşünsel unsurları öne çıkarmıştı ama Metaphor: ReFantazio ile birlikte bu kalıpların dışına çıkıp politik tartışmalara cesurca dâhil olmaktan çekinmemişler.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Kralın Ölümü ve Seçimlerin Doğuşu

Bu cesur ve özgür adımlar, birçok düşünsel tartışmayı beraberinde getiriyor. Oyun, ülkenin kralının yatağında uğradığı acımasız bir suikast ile başlıyor. ORTAM KARIŞIK! Kralın bir varisi yok; tek çocuğu yıllar önce öldürülmüş. Ya da halk böyle biliyor diyelim. Ancak “Prens” gizlice hayatta tutulmuş ve üzerindeki lanet kalkana kadar uyumakta. Kahramanımız ve ona yardım eden peri Gallica’nın amacı da bu laneti kaldırmak. Bu süreçte, her J-RPG’de olduğu gibi çeşitli yoldaşlar ediniyoruz ki bu yoldaşlar, o dünyayı oluşturan her ırkı temsil ediyor. Başlangıçta ortak bir hedefe yönelmiş olsalar da zamanla, hikâye ilerledikçe birbirleriyle derin dostluklar kurmaları uzun sürmüyor. Bu da, Atlus’un işleyişini sevdiği bir zemin ve Persona’daki confidant sistemini “Follower” sistemi olarak buraya etkili bir şekilde aktarmışlar. Bu sistem tematik olarak oyunun yapısına oldukça uygun. Arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizi güçlendirdikçe, oyundaki ilerleme de muazzam bir avantaj sağlıyor.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Oyun, bir noktada bir yol hikayesine dönüşüyor. İşte o nokta, tam da ülkenin yeni liderinin kim olacağı meselesi ile kesişiyor. Kralı öldüren ve ülkenin en etkili askeri lideri olan Kont Louis, genç yaşıyla birlikte dehasını ve ideolojik kararlılığını göstererek tahtta hak iddia ediyor. Ancak kutsal Santifex kilisesinin baş rahibi, bu duruma itiraz ederek “Sen kim köpek kral olmak?” sorusunu soruyor. Olaylar hızla bir iç savaşa doğru evriliyor. Ölen kralın ruhu, güçlü bir büyü ile kraliyet şatosunu havaya kaldırarak, “Halkın desteğini en çok kim alırsa krallık onun olacak!” diyor. Bu, fantazya dünyasına ilk demokratik seçimin geldiği anlamına geliyor. Kilise de olayı hemen bir turnuvaya dönüştürmeye çalışsa da, Louis’in karanlık bir ajandası olduğunu unutmayalım. Tüm bu karmaşa içerisinde, biz de uykuda olan prensi temsil ederek bu turnuvaya katılıyor ve yola çıkıyoruz. Oyun, Persona serisindeki gibi bir takvim sistemi barındırıyor ve günleri dikkatlice planlamamız gerekli; ancak o kadar meşakkatli seçeneklerle karşılaşmıyoruz. Yeni kralın ilan edileceği tarih yaklaşırken, halkın çoğunluğunun desteğini almak için yapacağımız işlere bağlı hale geliyor. Bu durum, oyunun devamlı ve dinamik kalmasını sağlarken, yan görevlerin önemi de artıyor, çünkü yaptığımız her iyilik, skorumuzda yeni destekçiler olarak yansıyor. Bu sayede, dünyayı gezip yolculuk yapma kısmı da anlam kazanıyor.

Savaşıyorum Öyleyse Varım

Elbette oyun sadece seçim arabasında dolaşıp vakit geçirmekten ibaret değil; zindanlarla dolu ve düşmanları alt ederek deneyim kazanma aşaması da mevcut. Deneyimi, oyunun başlarında karşılaştığımız Arketipleri geliştirmek için topluyoruz. Hiç bilmeyenler için Persona oyunlarındaki sıradışı yaratıklarla savaşmak, onlarla beraber mücadele etmek anlamına geliyor. Metaphor, bu duruma girmeden, klasik J-RPG tadında bir meslek sistemi geliştirmiş. Bu sistemde şifacı, savaşçı, hırsız gibi ana meslek sınıfları mevcut. Dört kişilik ekibimizdeki herkes bu mesleklerden birine girebiliyor; ancak stat puanları açısından bazıları diğerlerine göre daha avantajlı.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Örneğin, kılıç dövüşünde yeteneği olan Strohl, savaşçı ve berserker sınıflarında başarılı olurken, Eupha ve Junah ise sihirle ilgili işlerde daha iyiler. Bu arketip sistemi başlangıçta sınırlayıcı gibi görünse de ilerledikçe daha karmaşık ve keyifli bir hale geçiyor. Fakat bu arketip sistemi yalnızca oyunun içinde mevcut değil; oyunun geçtiği dünyanın farklı bir boyutunda, tıpkı Persona’daki Velvet Room gibi, Akademia adında bir yer var. Oranın yöneticisi More isminde bir karakter. Oyun boyunca ana karakterimizin elinden düşürmediği, ütopya gerçekliğini anlatan kitabın yazarı da yine bu More. Bu elbette Ütopya isimli eseriyle tanınan Thomas More’a bir atıf, fakat bizim More’un karakteri çok daha fazlasını barındırıyor.

More sayesinde arketiplerle tanışarak ekibimiz gelişirken, hem rakiplere karşı zafer kazanıyor hem de Kont Louis’in gizemlerini açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Louis, etkileyici diyalogları ve sağlam seslendirmesi ile öne çıkarak klişe J-RPG kötü karakterlerinden sıyrılıyor. Onun pragmatist bakış açısı, hırslı ve fırsatçı tabiatıyla birleşince, trajik ama toplumu düşünen bir karaktere dönüşüyor. Tiran tek adamların toplumu düşündüğü tarihte görülmemiştir; bunun gerçekleşemeyeceği ortada!

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Zindan Kıvrandırıcısı

Oyun zindanlarda savaşmaya da ev sahipliği yapıyor; iki farklı savaş biçimi mevcut. İlki, zindanlarda gezinirken gerçekleştirdiğimiz Overworld Battle; burada bizden güçlü düşmanlarla savaşıyoruz. Eğer düşmanı yenersek, canları yarıya inmiş ve sersemlemiş bir durumda Squad Battle’a geçiyoruz. Çoğunlukla düşman bizden daha zayıf olduğunda, hızlı bir şekilde ilerleyebiliyoruz. Squad Battle kısmı da kendine özgü kuralları var. Daha önceki SMT oyunlarındaki Press Turn sistemi geri dönmüş; eğer ekibin belli sayıda sırası varsa, düşmanın zayıf yerlerini hedef alıp sıraya ek yapabiliyoruz. Oyunun özgü özelliklerinden biri olarak, ileride veya geride durma seçenekleri de mevcut; bu da stratejinizi belirlerken göz önüne alınması gereken önemli bir özellik.

Bu dövüş sistemi, 120 saatlik oyun sürem boyunca beni sıkmayan, sürekli keşfe açık bir yapı sundu. Ancak zindanlar ve buralardaki düşmanlar için aynı şeyi söylemek zor. Persona 5 Royal’in devasa zindanlarıyla kıyaslandığında, Metaphor bu alanda sade bir yaklaşım benimsemişti. Zindan tasarımları basit ve büyük ölçüde özelliksiz düşmanlarla dolu. Buna rağmen etkileyici boss savaşları ile bu durumu bir nebze olsun kurtardıkları söylenebilir

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Sanatı Unutan Uluslar Yok Olmaya Mahkûmdur

Genel görsellik de göz alıcı değil. Bu yıl çıkan diğer Atlus oyunları, Persona 3 Reload ve SMT 5: Vengeance, Metaphor’un grafik kısmında geride kalıyor. Ancak, oyunun SANAT TASARIMI harikuladardır! Arketiplerin ve özel bosslar olan Human’ların etkileyici ve sıra dışı tasarımları, dolaştığımız kasabaların ince görsel detayları ve mükemmel menü dekupajları, bu oyunu gerçekten bakmaya değer hale getiriyor. Müzikler de aynı ölçüde etkili; Atlus’un ustası Shōji Meguro’nun epik orkestral müzikleri etkileyici anlarda sakin melodilerle dengeleniyor. Müziğin etkileyiciliği, savaşlarda yüksek ses tonları ile birleşiyor ve bu deneyimi daha da yoğunlaştırıyor. Boss savaşları sırasında karşımıza çıkan kargaşalar, hiç beklenmedik deneyimlerle dolu. Bu savaşlar, hayal gücünü zorlayan, tüyler ürpertici tasarımlar oluşturulmasına vesile oluyor.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Bunun yanında, düşmanların insan olarak adlandırılmasının önemli bir nedeni var; ancak bunu oynayınca daha iyi anlayacaksınız. Nihayetinde, bir oyunda insanların çevredeki en büyük düşmanlar olarak tasvir edilmesi hoş bir deneyim sunuyor. Eğer hayal edersek, eğer hayvanlar ya da doğanın bilinçli varlıkları olsaydı, bizlere nasıl bakarlardı? Varlığımızın her kaygıda şiddete meyilli olduğu düşünülünce; “İnsan arzularının peşinde koşan bir hayvandır” fikri, akla daha mantıklı geliyor. Bu nedenle, oyunda kaygılar, endişeler ve tedirginlik önemli bir konuma sahip. Bu kaygılar, bizi daha içe dönük ve hoşgörüsüz hale getirirken, devletlerin bu unsurları kendi kontrol mekanizmaları haline dönüştürmesi, korku dolu bir distopik toplum mühendisliğidir.

Beni İlgilendirmez Deme, Her Oyun Önemlidir!

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Kont Louis’in derdi de tam olarak bu. Güçlünün hüküm sürdüğü, empati ve anlayışın hiçe sayıldığı, zayıfların yok olduğu bir düzen kurmaya çalışıyor. Bizim ekibimizin mottosu ise “İhtiyacı olan herkese yardım etmek”, toplumsal eşitlik söylemiyle oldukça demokratik bir tavır sergiliyor. Ülkede, uzun zamandır krallıkla yönetilen bir yapının, demokrasinin temellerini atması, hem fantezi dünyasına hem de bir oyun için oldukça heyecan verici bir durum. Metaphor, 4 farklı sonla bunu belirtse de, diğerlerinde sunduğu heyecanla bu durumu rahatlıkla aşıyor. Halkların kaderlerini belirleyebilme yalnızca hayalden ibaret değil! Ancak günümüzdeki demokrasi anlayışı ise genellikle seçimlerle sınırlı bir otonomik durumla kısıtlanmış durumda. Her birimiz, yalnızca ara sıra değişerek, aynı çobanlara mahkûm oluyoruz. Otoritenin ulaşamadığı her alan, şirketler tarafından dolup taşıyor. Yüz tanıma teknolojileri, parmak izi yoklamaları, sosyal kontrol mekanizmaları derken giderek kutuplaşmış bir topluma doğru evriliyoruz.

Metaphor’daki alıntılar, bu yüzden oldukça değerlidir. Thomas More’un ideal toplum tasavvuru, günümüz dünyasından epey uzak gözükse de, bu eserdeki diyaloglar, bu idealin yeniden hatırlatılmasına olanak tanıyor. Bu güçlü kurgu, bana umut aşılayan bir eser oldu. Gözlemlerime göre, birçok insan da böyle umut dolu bir metne ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden Metaphor’a hakkını vermem gerektiğini düşünüyorum, çünkü büyük fikirlerin altında sağlam bir yapı olduğunda, gerçekten unutulmaz olabiliyor. Ve Metaphor işte böyle bir eser; tüm sayfaları bitirildiğinde, zihninizde tarifsiz bir doyum hissi bırakan bir yapı.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Gerçeklik Sadece Başka Bir Fantezidir

Geçen onca zamana rağmen, insanlar hâlâ mükemmel bir yönetim düzenini ve toplumsal yapıyı bulamadı. Bu ütopik alanı yaratabilir miyiz, bilinmez ama inandığım şey şudur ki, buna muktediriz. İşte burada yöntemlerin gücü ortaya çıkıyor; oyun, gerçekliğimizin hayal edilen kavramlarla şekillendiğini bizlere hatırlatıyor.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Bilim kurgunun öncülerinden Jules Verne, Ay’a gitme fikrini ortaya attığında alay konusu olmuştu; fakat bir gün o hayal gerçek oldu. Steve Jobs’un ilk iPhone’u tanıtışıyla akıllı iletişim devrimi başladı. Bütün bunlar birer hayaldi ve bugün hayatımıza dolaylı bir parça olmuşken, Metaphor’un tasvir ettiği o ideal dünya bir gün gerçek olabilir. Çünkü bu hayal bir zaman önce hayal edildi, sınırları çizildi ve insanlığın en güzel nitelikleriyle donatıldı. Oyun, ruhuma en derin etkiyi bırakarak, bu meta-fanteziye inandırmayı başardı ve zihnimde “Bu ütopyayı nasıl daha gerçek kılarız?” sorularını uyandırdı. Atlus ve Studio Zero’yu, yılın belki de en provokatif sanatsal içeriğini yaratırken, eğlenceli ve sürükleyici bir oyun yapmayı unutmaları nedeniyle kutluyorum.

Metaphor, karmaşık düşünce yapısı ve idealist düşleri arasında kaybolma ihtimaline karşı, beni derinden etkileyerek yılın oyunu olma unvanına sahip. Umarım sizler de benzer hisler yaşarsınız ve oyunun işaret ettiği entelektüel referans noktalarının yoluna çekilirsiniz. Belki bir gün, bu mükemmel düzen ve ilahi harmoniyle dolu hayal gerçek olur. Çünkü o hayal edildi…

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Metaphor’un Sanatsal Referansları
Oyunda, ilginç boss tasarımlarının kökenine bakıldığında, adını anmaktan çekinmeyeceğim Flaman sanatçı Hieronymus Bosch’un eserlerini görüyoruz. Özellikle “Dünyevi Zevkler Bahçesi” adlı tablo, oyundaki “insan” bosslarının ve çeşitli küçük düşmanların ilham kaynağı olmuş. Yapımcıların Rönesans dönemi ressamlarından etkilendiği kesin; örneğin, Da Vinci’nin ünlü Vitruvius Adamı, Arketip ağacımızı oluşturuyor. Bosch’un etkisi oyun genelinde kendini hissettiriyor. Özellikle bahsedilen üç panelden oluşan tablonun sol panelinde, Havva’nın Adem’e takdim edilişi resmedilir ve Cennet Bahçesi bakir bir şekilde görülmektedir. Ortadaki panelde ise, Cennet Bahçesi’nde insanlığın çoğaldığı haller yer almakta. Sağdaki panelde ise, Bosch’un tasarımlarından biri olan Ağaç Adamı tasvir edilmiş ve bu varlık oyundaki ikinci insan boss’a birebir uyarlanmış şekilde. Diğer iki paneldeki tasvirler de insanoğlunun dünyevi arzularına yenik düştüğünü ve Cehenneme doğru yol aldığını gösteriyor. Bu bağlamda, Bosch’un görsel yaratıcılığı, tarihinin derinliklerine ayak basıyor. Kendisinin çok az bilinen bir yaşam hikayesi var; sanatsal görüşlerini ve fikirlerini bıraktığı hiçbir yazılı belge yok. Ama bana göre Bosch, dünyanın hem güzel hem de korkunç yanlarını kabullenip onlarla barış içinde yaşamayı başaran bir kişiydi. Sanatını icra ederken uzun saatler boyunca atölyesine kapanmış olması, onun yaratım sürecindeki ustalığını gösteriyor. Günümüzde etkisi süren eserleriyle, sanat tarihinin özel bir köşesinde kalacak ve kalmaya devam edecektir.

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Metaphor: Ütopya, Demokrasinin Doğuşu ve İnsani Kaygılar Üzerine Derin Bir Yolculuk

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?