Nors Mitolojisi: Yggdrasil ve Dokuz Diyarlar Üzerine Bir Yolculuk
Nors mitolojisinde Yggdrasil'e tırmanmak mı? Dokuz diyar arasındaki kaybolmuş eşyalarınızı aradığınız bir yolculuğa hazırlanın!
2 saat önce

Nors Mitolojisi’nde evren, birlikte yola çıkacağımız bir tür yolculuk çağrısı yaparak, Dokuz Diyarlar üzerinden anlatılır. Bu yolculuk, cennet mi inferno mu deyip düşünecek olursak, bir tür can sıkıcı, ama eğlenceli bir macera gibi görünüyor. Bu yüzden, yolculuğumuza çıkanların avuçlarını sıvazlaması gerekiyor. Ancak merak etmeyin, bu serüven tam bir karnaval niteliğinde! Ama Dokuz Diyarlar’da adım atabilmemiz için önce bu büyüleyici Dünya Ağacı’na, yani Yggdrasil’e girmemiz gerekiyor. Yggdrasil’i düşündüğümüz zaman, dev boyutlarıyla dahiyane bir dişbudak ağacını hayal edin; dallarıyla gökyüzünü, kökleriyle yeryüzünü tutan o muazzam ağaç, neredeyse “hayatın interneti” gibi! Her kök, farklı bir aleme açılan kapı ve bu kapılar, tam anlamıyla mitolojik bir kişisel gelişim merkezidir. Hani şu ‘İyi yaşamın sırları’ ya da ‘Mutlu olmanın yolları’ gibi kitapların ve seminarların tükendiği yerde karşımıza çıkan bir seçenek; Yggdrasil’e bir geçiş randevusu almak!
Belli ki Yggdrasil’in kökleri üç alana uzanıyor – ve evet, karışanlar var, ama hangisi daha karışık ki? Üst kök; Tanrılar sultanı Asgard, yeşil gözlü Vanir tanrılarının yurdu Vanaheim ve ışık dolu Elflerin yurduna, yani Alfheim, başlar. Oralar o kadar cennet gibi ki, Gözlük Tak (yani Odin) bile orada bir süre takılır! Sonra ortada bir “parkur” oluşturuyoruz ve ikinci kök, Midgard (Orta Dünya), devler diyarı Jotunheim, Kara Elfler için Svartalfheim ve Cücelerin kükrediği Nidavellir’e geçiş yapıyoruz. Alt kök ise tam işlerin düşündüğünüzden bile daha karmaşık olduğu yerdir; orası Muspellheim ve Niflheim’ olduğu için! Söz gelimi, Hel’in yurdu Helheim’da, biraz karanlığa bürünüyor gibi duruyor. Yani Hel, attığınız her adımda arkanızda bir adım atıyor! Bu durumda, bir parantez açıp belirtmek gerekirse; cücelerin yurdu Nidavellir bazen Kara Elflerin yurdunu yansıtıyor ve işte bu Dokuz Diyar, God of War oyununda da bu şekilde tasvir ediliyor. Burada direk örnek alıyoruz. Kısacası, mitoloji dolu bir kahkaha tufanı haline dönüşmeden, bu kısa açıklamadan sonra sevimli köklere dalalım!
Yggdrasil’in köklerini besleyen üç kuyu var; birincisi, Urd’un Kuyusu Urdarbrunn, yani tam tanrılar meclisinin “muhabbet çevirme” seansına davet ettiğimiz yer. Madem burası tanrıların dansedeceği alan, üç Norn (Urðr, Verðandi ve Skuld) oradaymış demek ki, geçmiş, şimdi ve geleceği yöneten tatlı üç kız kardeş! Zamanı kapalı kapılardan serin bir esinti gibi sokan, Vanaheim fırtınası gibi geçiyorlar. Her biri bir başka tuhaf hayatöyküsü anlatırken, köklerine su vererek Yggdrasil’i ayakta tutuyorlar. Biz buraya gelirken “muhteşem üçlü” dedik, fakat esas adı buranın Kader Kuyusu’dır!
İkincisi, Mimir’in Kuyusu Mímisbrunnr; Jotunheim’da bulunuyor ve sıkıntılı, bilgili bir dostumun başının orada beklediğini söyleyebilirim. Mimir, kaybolmuş bilgelik iştahlarının karşılandığı, geniş bir şelalenin kenarı gibi; burada bulunan herkese oranla daha bilgili bir kafayla buluşuyoruzz. Tanışmaya gidenler için Odin’in bir gözünü feda ettiği bu özel yer tam anlamıyla bir Bilgelik Kuyusu! Yani burada kahve içimi yerine, bilgi yudumlatıyoruz!
Üçüncü ve son kuyumuz, ölüler diyarından çıktığı söylenilen Hvergelmir; burada da yaratılış anında boşluğu dolduran o meşhur zehrin kaynağını bulabilirsiniz. Kimi zaman şaka yollu “elma ağacı” dedikleri yerde; 12 buz nehri buradan akar. Ama en eğlencelisi, kökleri kemiren Níðhöggr adlı sabah uykusunu kaçıracak asabi bir ejderhayla tanışmak. Gözlerinizi ovun, çünkü durmadan yılanın başı orada kıvrılmakta!
Elbette ki Yggdrasil’in ne kadar büyük bir ağ olduğu ve konukları da oldukça dikkat çekici. Dev kartal Hræsvelgr ağaçta oturmuş, kanatlarını çırparak daima rüzgarlar oluşturuyor. Sanki evlerden çıkmayı beceremeyen komşu tonton teyze gibi; gözleri çok öteleri görüyor ve onlardan harcırahını alıyor gibi! Ele geçirdiği bilgileri paylaşmadığı yerde de, Veðrfölnir adlı bir atmaca orada şen şakrak dolanmakta. Ama en komiği, sincap Ratatoskr’ın ağaç orta kısımlarında vızır vızır koşarken yaptığı gossip! Tam bir “ne olacak şimdi” kafası! Kartalla ejderha arasında giyim kuşam meselelerini konuşup duruyor, işin komik tarafıysa, onları kışkırtmaktan da bir hayli keyif alıyor. İyi ki dünyada, nereye gideceğinizi bilmediğiniz bir yer var; Yggdrasil’in hikayeleri sarmalanarak o kadar çok yayılır ki belki de artık bir yolculukta bulunuşun keyfini çıkarmak gerektir. Şimdi gelin, kahkaha dolu Dokuz Diyarlar’a yol alalım, hem bu yolculuk hepimizi bir yere götürecektir, ne dersiniz?
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?