Redfall: Arkane Studios’un Hayal Kırıklığı Yaratan Vampir Avı Deneyimi
Redfall, Arkane Studios'un sunduğu, vampir avının beklenen heyecanını veremeyen bir deneyim. Hayal kırıklıklarını keşfedin.
4 saat önce

Arkane Studios, belirgin bir estetik anlayışa sahip olan ve Immersive Sim alt türünü temsil eden kendi oyun tasarım geleneği ile oyun endüstrisinde benim için en heyecan verici firmalardan biridir. Yaratıkları her zaman büyük bir hevesle inceler, her eserini tam anlamıyla keşfetmek için titizlikle çaba sarf ederim. Hikayelerini eksiksiz bir şekilde deneyimlemek için F5 ve F9 kombinasyonunu sıkça kullanarak, her detayda kaybolmayı severim. Yenilik arayışımın yanı sıra, estetiği de önemseyen bir kimse olarak, farklı deneyimler sunan her şey beni sürekli olarak cezbetmiştir. Bu nedenle, bazı kişilerin abarttığını düşündüğü Deathloop’a olan sevgim buradan kaynaklanıyor. Ancak, Redfall benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu ve “keşke tanıdığımız bir Arkane oyunu olsaydı” demekten kendimi alamadım. Oyun hakkında bilmeyenlere kısa bir tanıtım yapacağım, ardından düşüncelerime geçeceğim.
Vampir milletin efendisidir
Redfall, Massachusetts’teki hayali bir kıyı kasabasından adını alıyor ve burada geçiyor. Kontrol ettiğimiz karakter (artık dört oyunu da oynanabilir olan Devinder, Jacob, Layla ve Remi’den birini seçtiğimizde) kendini karaya vuran bir gemi içerisindeki bir vampirle karşı karşıya buluyor. Bu vampir, daha sonra Black Sun olarak adlandırılacak ve oyundaki ana düşmanlarımızdan biri olacak. Az bir söylevden sonra, bize bir şekilde faydalı olacağımızı düşünerek yola koyuluyoruz. Gemi dışına çıkar çıkmaz, deniz dalgalarının kasaba çevresinde bir set oluşturduğunu, güneşin battığını ve bunun sonucunda vampirler tarafından işgal edilen Redfall kasabasının durumunu görüyoruz. Arkane’nin tarzını seven biriyseniz, önünüzde harika bir açık dünya uzanıyor; ilk hedefimiz de yakındaki itfaiye binası. Buradaki halkı hızla kurtarıp binayı işler hale getirdikten sonra gerçek maceramız başlıyor ve Redfall’un başına neler geldiğini anlamaya çalışıyoruz.
Oyun, bu ilk tanıdışma anında oldukça hoş bir atmosfer sunuyor ve bunu büyük ölçüde dünyasına borçludur. Redfall’un açık dünya yapısını, Far Cry serisinden Hope County’ye benzetim yaptım, ancak Amerikan taşrasında geçen vampir hikayelerine de ayrı bir ilgim var. Bu nedenle, Redfall’un anlatı potansiyelinin yüksek olduğunu düşünüyordum. Ancak, durum benim düşündüğüm gibi çıkmadı; kasabadaki farklı mekanlar işaretlenecek kadar özenle tasarlanmış ve kendi içlerinde kurguladıkları hikayelerle çevresel anlatım ile bireysellik kazanmışlar. Bu, başta oyunun dünyasına otantik bir hava katıyordu. Özellikle daha büyük yapılar ve ikinci haritadaki psişik alanların göz alıcı tasarımları, oyunun görsel anlamda beklentilerimi aşmasına neden oldu. Fakat, Redfall kasabasının estetik güzelliği, Dishonored’ın Dunwall’ından veya Prey’in Talos I’ından maalesef yoksun. Tıpkı Deathloop gibi, çevrede bir şeylerle etkileşime geçebileceğiniz hiçbir karakter yok. Ana üssünüz olan itfaiye binasından adımınızı attıktan sonra, dışarıdaki tüm bilinçli canlılar sizi yok etmek için harekete geçmektedir.
Nerede Bu Halk?
Oyun alanında tüm karakterlerin düşman olması durumu, Deathloop’ta mantıklıydı çünkü orada yargılayan güçlerin müdahalesini engellemeye çalışıyorduk. Ancak Redfall’da, vampir istilası altında hayatta kalmaya çalışan bir kasabayı kurtarmaya çalışıyoruz. Peki, karargâhta görev verenlerin dışında kalan diğer hayatta kalanlar nerede? Bu vampirler fanatiklerine saldırmıyorlarsa kime saldırıyorlar? Radyo sunucusu programlarında kime sesleniyorlar? Sorunun yanıtı büyük, siyah bir fon üzerine kırmızı renkli bir soru işaretiyle beliriyor… “Tıpkı Fallout 76 gibi” diyeceğim ama burada ve Prey’de bulunan ses kayıtları bile yok, elin post-nükleer West Virginia’sı bile Redfall kasabasından daha canlı kalıyor. Arkane, sadece etrafa notlar ve günlükler yerleştirmekle yetinmiş. Yine de, “ama Arkane’in tarzı bu, neden şikayet ediyorsun?” diyebilirsiniz. Ancak ses kayıtları, daha önce sıkça kullanılıyordu. Burada ise ana görevler haricinde sadece 100 tane Grave Lock bulduğumuzda önemli bir karakterin psişik yankılarını duyuyoruz; bunlar da oldukça kısıtlı içerikler sunuyor. Toplanan her onunda bir Grave Lock’tan gelen pasif bonus güç kazandığımızda bile, bu durum yeterince tatmin edici değil. Oyunun içerisinde bu nesnelerin yerlerini öğrenmenin bir yolu yok gibi görünüyordu ve sundukları ödül de oldukça zayıf. Dünyanın sessizliğinden dolayı detaylı keşif yapmaya teşvik edilmemiştim.
Dört büyük düşman falan bir yerden tanıdık geliyor ama…
Senaryo açısından, sahip olduğumuz içerik de etkileyici değil. Dediğim gibi, açık dünyada herkes düşman; konuştuğumuz tüm karakterler ana karargâhta mevcut. Görev girişlerinde ise Dishonored’daki gibi çizim değil, modele dayalı statik sahnelerle karakterimizin yanında duran karakterlerin yalnızca kapının dışına kadar uğurlamaları yetersiz kalıyor. Bu karakterler oldukça silik ve vahşi serüvenleri sırasında başlarına bir şeyler geliyor; bazıları vampir olurken, bazıları hain çıkıyor ve bu durumun farkına varmak zorlaşıyor. Ayrıca, açık dünya haritası geniş olsa da, önceki Arkane oyunlarının yaptığı gibi bu karakterleri sahneye çıkaramaz hale geliyor. Oyunun ana senaryosu, vampir tanrılarına dönüşerek kasaba halkını tehdit eden dört ana düşmanın üzerine yoğunlaşıyor; ancak bu karakterler oldukça basit ve hikayede derinlemesine işlenmiyorlar.
Kurşun ve Ganimet
Oyun, yukarıda sayılan sebeplerle görsel olarak hoş fakat içerik açısından cılız. Arkane’ye özgü bölüm tasarımı ve hikaye anlatım teknikleri, açık dünya ortamında yeterince öne çıkamamış. Peki, oynanış nasıl? İlk olarak, silah dinamikleri iyi ancak çeşitlilik fazlasıyla sınırlı. Vampirlere son darbeyi iletmek için onları kalplerinden vurmak gerekirken, bu işlem güzel bir efekt eşliğinde gerçekleştiriliyor. Ancak olumlu unsurlar burada son buluyor. Silah çeşitliliği, bir oyunun ihtiyacını karşılayacak kadar derinlikte değil. Başta görünüşte bol çeşitlilik var; pompalı, keskin nişancı ve taarruz tüfekleri, tabancalar, kazık atarlar ve ultraviyole tabancaları mevcut. Ancak bunlar, oyunun bir “looter” olması nedeniyle yetersiz kalıyor. Redfall’daki ganimet sistemi, aynı derecede yüzeysel olsa da, güçlenmeniz tam anlamıyla silahlara ve seviyenize bağlı. Sürekli silah değiştirildiğinden, yeni bulduğunuz silahlar heyecan vermiyor. Oyunda yalnızca birkaç efsanevi silah mevcut; her sınıfta çok fazla farklılık yok.
Bunların yanı sıra küçük ama sinir bozucu bir sorun daha var: yalnızca üç silah slotumuz mevcut. Başta yeterli gibi görünse bile, Redfall’da farklı görevler için değişen silahlar kullanmak zorunluluğu doğuyor. Örneğin, vampirleri etkisiz hale getirmek için UV ışın silahını seçtiğinizde, diğer silahları kullandıramıyorsunuz. Ayrıca, cephane kapasitesini artırmanın yolu, değerli beceri puanlarımızı silahlarımızı geliştirmeye harcayarak sınırlamak oldukça mantıksız bir strateji. Gerekli silahları yanıma almak için sürekli cephane kapasitesine yönelmek, oyunun sunumu açısından oldukça kısıtlayıcı.
Vampire şekil şukul yapmak
Özel güçlerin ise daha önceki Arkane oyunlarına kıyasla sınırlı olduğunu belirtmeliyim. Arkane’nin yaratıcı güçleri, karakterlerinizi geliştirmenin önemli bir parçasıdır ve bu çeşitlilik açıkça yetersiz kalmaktadır. Her karakterin yalnızca üç özel gücü var ve bu özelliklerin sadece biri savaşta kullanabiliyor. Diğerleri, genellikle düşmanın dikkatini dağıtmak için kullanılıyor. Bu noktalarda, oynanışın çoğunluğunu savaş oluşturduğundan, bu durum oldukça kısıtlayıcı. Oyun boyunca savaşlar için yaratıcı güç fantezileri sunma şansımız yok ve bu da deneyimlerimizi monoton hale getiriyor.
Oradan oraya koşuyoruz, peki ya ödülü?
Redfall’da karakter ve tecrübe geliştirmeyi başarmanın tek yolu, görevleri tamamlayarak tecrübe puanı kazanmak. Ancak düşman avlamak, basit görevler karşısında oldukça yetersiz kalıyor. Bu durum da, keşif ile karakter gelişimi arasında zayıf bir bağ olduğuna işaret ediyor. Önceki Arkane oyunlarında olduğu gibi, keşif yapmak oyuncuya çok daha fazla ödül sundu; elde edilen kaynaklar karakterin gücünü artırmamıza yardımcı oluyordu. Ancak Redfall, bu etkileşimi dışarıda bırakmış görünüyor. Dünyada bulunulan eşyaların ve ganimetlerin çeşitliliği yetersiz olduğundan, keşif heyecanı kaybolmuş durumda. Elde edilen paralar ise, sistemin işleyişi nedeniyle oyuncu için pek bir anlam ifade etmiyor.
Yapmasaydınız? Co-op yani…
Açık dünya formülünün yalnızca oyuncu deneyimini zayıflatmakla kalmadığını belirtmek gerekir; çevrimiçi sistem de bazı unsurları götürüyor. Co-Op’a yönelik olarak, oyuncular arasında herhangi bir eşleştirme sistemi yok. Arkadaşlar, Bethesda.net üzerinden eklenmeli ve Drop-In Drop-Out seçenekleri bulunmuyor. Bu da oyun deneyimini kısıtlıyor. Daha önce yapılan açıklamalarda, Co-op oynamanın deneyiminizi etkilemeyeceği belirtilmiş olsa da, gerçekçi bir sonuç alınamamış. Arkane oyununu bu şekilde tasarlamak yalnızca fırsatları azaltmış gibi görünüyor.
Port pert
Teknik açıdan, Redfall PC portu da sorunlu. Grafik ayarları sınırlı, FPS’nin dalgalanması sıklıkla görülüyor. RTX 4070 Ti ekran kartımda 1440p çözünürlükte belirli bir FPS elde edemedim ve bu durum oyunun kendi kalitesizliğindendi. Grafik tasarımı güzel görünse de, performans temelinde zayıf kalıyor. Oyunda ışın izleme yokken, AMD’nin DLSS, Reflex ve Frame Generation teknolojileri destekleniyor. Özgün olarak, Redfall’un tam değerini bilmemiz güç; sadece Arkane fanı değilseniz bu oyunu Game Pass dışında denememeniz tavsiye edilecektir. Arkane’nin daha fazla yenilik denemesi gerektiğini düşünüyorum. Geleneksel tasarım özelliklerinden açılmadan, evrimleşme konusunda sorunlar var gibi görünmekte. Aşağıda verdiğim puan, oyunun silah kullanımı ve sanatsal tasarımına dayanmaktadır.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?