Riders Republic: Ekstrem Sporların Eğlenceli Dünyası
Riders Republic ile ekstrem sporların eğlenceli dünyasına adım atın. Kayak, bisiklet ve daha fazlasıyla heyecan dolu bir deneyim sizi bekliyor!
2 saat önce

Ekstrem ve aksiyon spor oyunları son yıllarda oldukça nadir görülen bir tür haline geldi. Geçmişte EA ve Activision gibi devlerin SSX, Tony Hawk, NBA Street ve FIFA Street gibi oyunlarla bize sunmuş olduğu bu içerikler, günümüzde adeta kaybolmuş durumda. PS3 ve Xbox 360 döneminin ardından geçtiğimiz konsol neslinde, büyük şirketlerin sadece üç oyunla sınırlı kalması, bu türün geleceği hakkında endişeler taşımama sebep olmuştu. Elbette, “sokak” modları FIFA ve NBA 2K gibi popüler serilerde hâlâ mevcut. Fakat PS2 dönemindeki oyunları deneyimlemiş olanların henüz bu yeni deneyimlerden aynı keyfi almakta pek de başarılı olduğunu söyleyemem. Ancak son birkaç yılda bazı şeylerin değiştiğini belirtmeliyim.
Activision’ın yeniden yaptığı THPS 1+2 oldukça beğenildi, EA, hayranlarının taleplerini dikkate alarak eski geliştiricilerle Skate’i yeniden canlandırmaya karar verdi ve Ubisoft, bu ekstrem spor türünü sevenlerin yararına yeni oyunlarla ses verdi. Özellikle, büyük firmaların daha güvenli ve hızlı para kazanma yollarını tercih ettiklerini düşündüğümüzde, Ubisoft’un bu alanda niş bir tür üzerinde duruyor olması gerçekten dikkat çekici. İçten içe şikayetçi olduğum söylenemez, fakat bu durum ilginç bir zıtlık yaratıyor.
Uçurumdan atlama vakti
Beş yıl önce Steep’i incelediğimde, benim için en büyük sıkıntılardan biri oyunun ne olmak istediğini tam olarak bilmemesiydi. Tony Hawk oyunlarındaki gibi eğlenceli anlar yaşatmaya çalışırken, diğer yandan simülasyon öğeleri ekleyerek durumu karmaşık hale getiriyordu. Kış Olimpiyatları ile birlikte gelen bazı ek paketlerin ardından X-Games’e geçiş yapması ve tamamen arcade tarzı bir oyun anlayışına yönelmesi, Riders Republic’in ortaya çıkacağına dair ilk ipuçlarını sunmuştu. Riders Republic, tam anlamıyla bir arcade oyun olarak karşımıza çıkıyor. G-Force veya uçurumdan düşmekten korkma gibi endişeleriniz yok. Yapmanız gereken tek şey sürmek ve aracınızın yerden kalkmadan önce yere değdiğinden emin olmak.
Ancak, bu durum tüm araçların aynı şekilde hissettirdiği anlamına gelmiyor. Oyuncular, şu an kayak tahtaları, snowboardlar, bisikletler, roket kanatları ve uçuş elbiseleri gibi çeşitli araçlar arasında seçim yapmalıdır. Her birinin farklı görevleri olduğundan, her biri farklı bir deneyim sunuyor. Bu çeşitlilik oldukça başarılı bir biçimde gerçekleştirilmiş. Ayrıca oyunda ilerledikçe “mor” veya “sarı” versiyonları kazanarak bu araçlar arasında da farklar görebiliyorsunuz.
“İlerledikçe” dediğimde, ilerleme sistemi üzerine biraz konuşmak gerekiyor. Oyunda karakter seviyeniz yok, sadece etkinlikleri tamamlayarak (veya bu etkinliklerin yan görevlerini yaparak) yıldızlar kazanıyorsunuz. Bu yıldızlar biriktikçe, günlük görevlerle para veya ekipman kazanmanızı sağlayan sponsorlar, yeni etkinlikler ve özellikler açıyor. Tanıdık seviye sistemi de bisiklet, kar ve hava araçları için ayrı ayrı mevcut. Bir türde seviye atladıkça, o türün yeni araçlarıyla karşılaşarak oyunun tadını çıkarıyorsunuz. Kazandığınız parayı karakterinize yeni kıyafetler, emojiler vb. almak için harcayabilirsiniz; ancak, dikkate değer pek çok şeyin mikro ödemelerin arkasında olduğunu belirtmekte fayda var.
Sen oyna yeter!
Riders Republic’in en çarpıcı yönlerinden biri, kazanmanın pek de önemli olmaması. Eğer yan görevlerde “Şunu yaparak kazan” gibi bir şey yoksa, sonuncu olmayı seçebilirsiniz; bunun önemi yok. Benim gibi oyunda yapacak şey bulamayıp hâlâ eğlenmek isteyenler için, yöneticiler tablosunun bulunmaması büyük bir nimet. Riders Republic’in amacı, oyuncuların oyunu keyifle oynayıp keşfetmesini sağlamak. Rekabetçi bir forma girmek isterseniz, beklediğinizi bulamayacağınızı söylemem gerek.
Yanlış anlaşılmasın, bu durumdan şikayetçi değilim kesinlikle. Bazı oyunların çok oyunculu modlarından, özellikle takım oyunlarından “İnsanların eğlencesini mahvederim” düşüncesiyle kaçışan; çoklu oyunculu modlarda gerilen biri olarak, Riders Republic’te sürekli çoklu oyunculu modlara; özellikle de 64 kişilik Mass Race etkinliklerine katılmadan duramıyorum. Gerçekten de kendini oynatıyor ve cross-play desteği harika bir ek özellik olarak, etkinliklerin çoğunu dolu tutuyor.
Ayrıca, oyunun açık dünyası oldukça etkileyici. Steep’in açık dünyası, kış sporları temasıyla güzel görünse de keşfedilmesi çok sıkıcıydı; çünkü keşfedilecek pek bir şey yoktu. Riders Republic ise açık dünya spor oyunlarının lideri olan Forza Horizon’un kitabını ödünç almış gibi görünüyor. Araç çeşitliliğinden dolayı birçok biyom mevcut; her yer, keşfedilmesi gereken Landmark’lar ve toplanabilir eşyalarla dolu. Haritanın doluluğu oldukça dikkat çekici. Steep’e göre, karakterin daha kontrol edilebilir olması ve Snowmobile eklenmesi, keşfetmeyi daha eğlenceli hale getiriyor.
İMDAT, AĞAÇTAN ÇIKAMIYORUM!
Riders Republic’in bazı sorunları da bulunmakta. İlk akla gelen, genel olarak kontrol şeması. Oyun, Rider, Trickster ve Steep adında üç farklı kontrol şeması sunuyor ve başlangıçta her birinden de beklenen verimi almak zor. Rider, oyun hareket tuşlarını A-B-X-Y (platforma göre değişir) tuşlarına atıyor; sağ analoğu kamera kontrolü için kullanmaya yönlendiriyor. Trickster’da ise sağ analoğu hareket etmeye ayırıyor ve bu da kamera kontrolünü kaybetmenize neden oluyor. Steep kontrolleri, Steep’i anımsatsa da, burada istediğim gibi olmaması biraz can sıkıcı. Özellikle bisiklet kullanırken son derece pratik gelmiyor. En çok üzülen nokta, yapay zekâ ve oynanışı rahatlatan ayarların, oyunun erişilebilirliğini artırırken; temel gereksinim olarak kontrol şemasının yeterince düzenlenmemiş olması. Düşünülen her durumda kontrollere alışmanız vaktinizi alacak.
Teknik açıdan da bazı problemler mevcut. Bunlar genellikle oyunu çökerten veya oynanmaz hale getiren unsurlar değil; ancak, özellikle Mass Race’lerde meydana gelmeleri sıkıntı yaratıyor. Hızla hareket ederken durduk yere bir ağacın veya kayanın içine daldığınızda düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor olabilirsiniz. Oyunda, Forza oyunlarındaki gibi geriye sarma mevcut fakat bu, pozisyonunuzu kaybetmeniz anlamına geliyor. Birkaç güncellemeyle düzeltilemeyecek sorunlar değil, ancak göz ardı edilmemesi gereken unsurlar.
Fakat üstesinden gelinemeyecek bir durum varsa, o da oyunun sanat tarzı. Bu durumu son dönemdeki bir başka Ubisoft oyunda da gözlemlemiştik ve bunun sebebinin muhtemelen oyunların önceki nesil konsollara da çıkması olduğunu düşünüyorum. Oyunu Series X üzerinde FPS sorunları yaşamadan oynadım ve çevresel görsellik gerçekten harika. Ağaçlar, kar, çöl ve çimenler oldukça güzel; ancak oyunun hikâye kısımlarındaki ara sahnelerde görülen karakterler ve suratlar, çevresel görselliğe uymuyor. Neredeyse bir jenerasyon fark var. Bu dengesizlik insanı oldukça rahatsız ediyor.
Finiş çizgisi
Bütün bu sorunlar, Riders Republic’in eğlencesini alt üst etmiyor. Evet, yarış kazanmanın bir anlamı yok, evet 64 kişiyle yarışırken aniden bir ağacın içine girip pozisyon kaybetmek üzücü ve kesinlikle kameranın bu kadar karakterin dibinde olmasına gerek yok. Ancak Riders Republic, şu an piyasada bulunmayan ve büyük firmalar tarafından umursanmayan bir türde önemli ve oldukça keyifli bir deneyim sunuyor. Birinci şahıs kamera açısında, The Glitch Mob’un müziği eşliğinde dağ bisikletimle havada iki takla atarak yere sağlam bir şekilde indiğim hazzı, başka bir oyunda bulmak oldukça zor. Kalite açısından belki bir tık aşağıda olabilir ama sunduğu şeyler, bu oyunu ekstrem spor oyunlarının Forza Horizon’ı haline getiriyor.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?