Romancing Saga 2: İmparatorluğunuzu Kurun ve Yedilerle Yüzleşin!
Romancing Saga 2 ile kendi imparatorluğunuzu kurun! Yedilerle zorlu savaşlara katılın ve destanı yaşayın.
2 saat önce
Hiç beklemediğim bir anda Switch 2 sahibi olmamız beni, PlayStation’da oynanacak bir oyun arayışında buldu. Can sağ olsun, Romancing Saga 2 incelemesi kucağıma düştü. Böylelikle, aklımda olmayan bir imparatorluk kurup yönetme hedefimi de eklemiş oldum. JRYO’lar, son 20-25 yılımın vazgeçilmez bir parçası olmuş ve yapıları gereği genellikle çift taraflı bir bıçak gibi beni etkilemiştir. Güzel bir hikâyesi olduğunda, prodüksiyon değerleri düşüyor; aksiyonu etkileyici olduğunda karakterler pek çekici olmuyor ya da olağanüstü bir dünyası var ama fazla grind yapmayı gerektiriyor. İşte 1993’te Super Famicom için çıkan ve hemen hemen tüm platformlara ulaşan Romancing Saga 2’nin Revenge of the Seven alt başlığı ile piyasaya sürülen yeniden yapımı, aslında özel bir JRYO olarak karşımıza çıkıyor. Peki bu oyunu özel kılan ne? Aşağıda detaylandıracağım.

Yetişin imparatorum, volkan patlayacak! Bu oyun, hemen hemen her Square JRYO’su gibi fantastik bir dünyada, Avrupai bir imparatorlukta geçiyor. Ancak bu kez, çok sayıda krallık dramı yaşamaktansa, Avalon Krallığı’nı parçalara ayırarak büyük bir imparatorluğa dönüşme hayalleri peşindeyiz. Ama işler biraz karışık. Yedi Kahraman veya sadece Yediler olarak adlandırılan efsanevi bir grup, kıtada sorunlar doğurmakta ve bu durum halk arasında sıkıntılara yol açıyor. Bu tür bir durumu, tabi ki imparator olarak biz çözeceğiz. Daha doğrusu, bu sorunlarla imparator nesli olarak biz ilgileneceğiz.
Sezon başında İlk İmparator Leon’un gizemli bir sahireyle yaptığı anlaşma sonucu, kendi deneyimlerini gelecekteki soyuna aktarma yeteneği kazanıyor. İşte bu, Yediler’i alt edebilmek için gerekli bir güç. Bu büyü, oyun içindeki ana mekanik olan tecrübe aktarımını da sağlıyor; böylece her nesil geçişinde bir önceki neslin bütün özelliklerini devralıyoruz. Oyunda karakter sınıflarının varlığını da belirtmek lazım; klasikten gelen bu meslek sistemiyle, Kolcu, Ağır Piyade, Büyücü gibi sınırlı olmayan ve oyun ilerledikçe genişleyen bir meslek yelpazesi sunuluyor. Olaylar sonrasında yaşanan zaman sıçramalarıyla mesleğimizi değiştirerek yeni bir imparator belirliyoruz. Hırsız imparator, Korsan imparator, en sevdiğim Dövüş Ustası imparator gibi absürt seçimlerle karşılaşmak oldukça eğlenceli. Karanlık temalara sahip olmaması, oyunu huzurlu bir şekilde devam ettiriyor. Elbette zor savaşlar da yapıyoruz, fakat sırasında asla sıkılmadım ve bu da RS2’yi yazın kafa dağıtmak açısından harika bir seçim haline getiriyor. Bu ferahlatıcı atmosferde oyunu Switch 2’de oynamanın etkisi de büyük. Çünkü bu macerayı ister uzanarak, ister oturarak veya farklı bir pozisyonda sürdürmek oldukça keyifli. Hatta grind yaparken bile dahi yorgun hissetmedim.

Yetişin imparatorum, musluğum bozuldu! “Peki, imparator olarak neler yapıyoruz?” derseniz, bu oyunlarda genelde yaptıklarımızı gerçekleştirme fırsatı buluyoruz. Ortamlarda dolaşıyor, düşmanları alt ediyor ve hazineleri keşfediyoruz. Bunlar standart, bildik görevler. Ara sıra saraya dönüp gelişmeler yapıyoruz. Demirciyi geliştirip daha iyi ekipmanlar elde etmek, büyü okulundan yeni beceriler öğrenmek ve benim favorim olan üniversiteye gidip sınavlara girmek gibi şeyler var. Çünkü sadece fiziksel güç yeterli değil; zihinsel oyunculuğumuzu da kullanmamız gerekiyor, değil mi? Bu sınavlar, süre yönetimini ve oyundaki gelişmeleri dikkatlice takip etmeyi gerektiriyor. Uzun bir süre sınava girmemiş biri olarak biraz gerildim ama verilen ödüller bu gerginliğe değer. Unutmayın, es geçmeyin.
Oyun dümdüz bir hikâye akışına sahip gibi görünse de, gerçekte biraz daha karmaşık. İmparator, doğrudan oyuncunun kendisi olduğu için soy aktarımı özelliğini kullanarak karakterde herhangi bir değişim olmuyor. Ancak yaptığımız bazı seçimler, yan görevlerin akışını etkileyip sonuçlarını değiştirme fırsatı sunuyor. Bu yan görevler, ekibinize kimlerin katılacağını da direkt etkiliyor. Örneğin, benim en sevdiğim yan görev olan deniz kızını insana çevirme sürecinde bazı şeyleri değiştirirseniz görev patlayabilir; bunun sonucunda farklı özelliklere sahip başka bir deniz kızı ekibe katılıyor. Seçtiğiniz tarafa göre verilen görevlerde Salamander ya da Kara Büyücü ikilisinden biri, “İmparatorum, istediğiniz zaman çağırın, yardımcı olmaya hazırız!” diyor. Bu gibi durumlar, oyunu tekrar oynanabilir hale getiriyor ki ayrıca New Game+ seçeneği de bulunuyor. Bu parçalı öykü yapısı, Yediler hikayesinin tarihçesine dair topladığımız ayrıntıları biraz dağıtabiliyor. Tam tahtımıza oturduğumuzda, sanki keyfimiz doruk noktasına ulaşmış; bir yandan da “Yetiş ya imparator!” diyen haberciyle karşılaşıyoruz. Bu kadar sorumluluk altında kalmak, gerçekten oldukça yorucu. Her yönetici halkıyla bu denli iç içe olursa, toplumda mutlaka bir değişim olur, yemin ederim.

Yetişin imparatorum, kedim ağaca kaçtı! Şimdi biraz da mizahla yaklaşmak gerekirse; tüm bu koşuşturma, oyuncuya keyif ve başarı hissi veriyor. Savaşlar çok daha derin bir deneyim sunuyor; çünkü sıra tabanlı sistem klasik yapıyı korusa da serinin kendine özgü unsurlarıyla oldukça eğlenceli hale geliyor. İlk olarak formasyon oluşturma özelliği oldukça dikkat çekici. Kullandığımız her yeni sınıf, bize bir formasyon bilgisi sunuyor ve böylelikle beş kişilik ekibin stratejik dizilimlerini belirlemek mümkün. Örneğin, kimin düşman saldırılarını karşılayacağını ya da kimin yan saldırılar yapacağını buradan belirleyebiliyoruz. Özellikle boss savaşlarında bu dizilimleri doğru kullanmak, hayati bir öneme sahip. Oyun, çok zor olmamakla birlikte (en azından normal zorlukta) bazı savaşlar özel taktikler gerektirebiliyor; bunlara kafa yormak ve ekibi kurmak oldukça zevkli.
Oyunda bir Life Point sistemi de mevcut; dolayısıyla, adamlarınızın hızla öldüğü bir savaşı kaybetmek, bazen en iyi seçenek haline geliyor. Çünkü LP’si biten karakterler gruptan çıkarılacak ve yeni bir imparator gelene kadar o sınıfı kullanamazsınız. Kalıcı ölüm durumlarını daha önce Fire Emblem ve Valkyrie Chronicles gibi oyunlarda deneyimlemiş ve bu durum benim ekip kurmama büyük katkı sağlamıştı. Burada imparatorlar değiştikçe karakterlerin isimlerinin değişmesi beni etkilemiyor; önemli karakterlerin ölmeyeceğini sağlamak için özen göstereceksiniz.

Savaş heyecanını artıran başka bir unsur da serinin belirgin özelliği olan “Glimmer” sistemi. Bu sistem, belirli anlarda bazı saldırılar yaparken adamınızın yeni bir hareket keşfetmesini sağlıyor. Örneğin, normal bir ok saldırısı gerçekleştirirken etrafınızda kıpraşan bir ampul simgesi beliriyor. Bu simge, o hareketi yaparken yeni bir hareket öğrenebileceğiniz anlamına geliyor. Her imparator değişiminde kalıcı hale gelen bu yeni saldırılar, diğer tüm oyuncular tarafından öğrenilebilir. Böylece zamanla eskrim ustası bir büyücü, hafif iyileştirme becerilerine sahip ağır zırhlı piyade, mızrak ustası bir şifacı gibi farklı karakterler elde edebiliyoruz. Oyun, sunduğu geniş olanaklarla sürekli yeni beceriler kazanmayı ve mekânları keşf ederek yeni silah ve büyüler bulmayı teşvik ediyor. Hikâye, bu noktada daha geri planda kalıyor; ama ben kesinlikle keyif aldım. Kendi hikâyemi yazmışım gibi gibiyim. Diğer oyuncular ise tamamen farklı ekipler kurup benzer ya da farklı bir zafer elde edebilirler. Yani sadece okçulardan oluşan bir müfreze kurmak ya da dayanılmaz bir savunma hattı kurgulamak, oyunda mümkün.
İşte bu stratejik çeşitlilik, Romancing Saga 2’yi benzerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri. Ayrıca farklı yöntemlerin başarıya ulaşma yolunda çok etkili olabileceğini de göstermesi itibarıyla takdire değer. Ekonomi kısmı hariç, orası normal yönetilmeli; ayakları yeri basmalı, neme lazım… Yetişin imparatorum, sabunum düştü!

Oyun hakkında olumlu söylemlerim oldu, ama yanlış anlaşılmasın; bu oyun bir Final Fantasy veya Dragon Quest kadar büyük değil. Daha küçük ölçekli, düzgün bir yeniden yapım, bir nişanlı olarak karşımıza çıkıyor. En iyi JRYO’lardan biri değil; hatta ilk 10’a giremeyebilir ama ilk 20’de yer alabilir ve bu oldukça büyük bir başarı. Geçen yıl Ekim ayında çıkmış olan oyun, sadece Switch 2 versiyonu için hazırlanmış. Konsolun gücünü gösterme açısından uygun bir yapım olmasa da, stabil FPS oranı, el modundaki doygun çözünürlük ve renkler oyunu, benim uyku öncesi vazgeçilmezim yaptı. Dock modunda da oldukça iyi çalışıyor ve herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Müzikleri zamanla sıkıcı hale geldi; kapattım ama genel olarak iyi bir paket sunulmuş. Tabii ki Switch’te bitirdiğim ilk oyun olarak bu, benim için güzel bir anı olacak. Karakterleri toplamak isterseniz, oyunu en az iki kez bitirmeniz gerekiyor; dolayısıyla bu da paranın karşılığını verir. Hatta New Game+ modunda, bahsettiğim farklı ekipleri kurarak farklı meydan okumalar oluşturabilirsiniz. Nihayetinde, imparatorluk sizin, kimse bir şey diyemez.
Ben oyunu genel olarak olumlu duygularla bitirdim; ancak türün meraklıları dışındaki oyunculara çok fazla öneremem. Fakat yaz tatilinde veya evde keyifli vakit geçirmek isteyenler için güzel bir seçenek. Yani, rahat bir şekilde takılırsınız. Zaten her platformda mevcut; ama Switch 2’de oynamanın ayrı bir keyfi var. Eğer Square, Romancing Saga 3’ü de yeniden yaparsa, sabırsızlıkla bekleyeceğim. Sonuçta, herkese her gün böyle bir fırsat çıkmıyor, değil mi?




Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?