Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

12 dakika okunma süresi

5

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

SILENT HILL f ile korkunun derinliklerinde güzellik keşfedin. Japon korku deneyimini yaşayın, gizemli dünya sizi bekliyor!

admin

2 saat önce

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Silent Hill… O meşhur sisli Amerikan kasabası, dar sokaklar ve kâbus gibi hastaneler… Şimdi, bunu aklımızdan bir kenara bırakıp, karşımıza çıkan SILENT HILL f ile “korkunun içinde güzelliği keşfetmek” temalı bu ağır Japon korkusuna odaklanıyoruz. Hazır mıyız? Birinci sırada bahsetmem gereken isim, hikâyenin yazar ve mimarı olan Ryukishi07. Daha önceki eserleriyle tanınan bu yazar, özellikle Higurashi no Naku Koro Ni / When They Cry serisi ile hafızalarda kalmış, korkuya harika bir uyum sağlayan biri. Benim aklıma bile gelmeyecek detayları işleyip her seferinde beni şaşırtmayı başardı. Yazım tarzı aşırı farklı; bu yüzden ne kadar övsem az kalır. Ryukishi07 ile çalışacaklarını duyduğumda sevinçten çığlık atmıştım. Oyunu üçüncü kez tamamladığımda neden böyle hissettiğimi daha iyi anlıyorum çünkü bu oyunu bir kez bitirmenin yeterli olmadığını, huzura eremediğinizi baştan belirteyim.

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Atmosfer sizi anında etkileyecek ~ SILENT HILL f, 1960’ların Japonya’sında, Ebisugaoka adlı küçük bir kasabada geçiyor. İlk bakışta herkesin tanıdığı, büyüdüğü sıradan bir yer gibi gözükse de, içinde pek çok gizem barındırıyor. Her adım attığınızda atmosfer sizi sararken, bütün detaylar inanılmaz bir özenle hazırlanmış. Japon yapımı olmamasına rağmen, Japonya’nın o eski dönemlerini mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Arkada Tayvan merkezli NeoBards olduğu için, “Acaba atmosfer ne kadar oturacak?” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Ancak rahatlıkla söyleyebilirim ki, sislerle kaplı bu kasaba tam anlamıyla Japon korkusunun özünü taşıyor ve atmosferin hakkı verilmiş.

Hikâye, Hinako’nun sarhoş babasıyla yaşadığı kavgadan sonra evi öfkeyle terk etmesiyle başlıyor. Hinako, arkadaşlarıyla buluşmak üzere bomboş Ebisugaoka sokaklarında kayboluyor ve olaylar tam burada başlıyor. Geçmişteki oyunlardan farksız olarak bir “yürüme simülatörü” deneyimi yaşatılıyor. Bu, hem çevreyi tanımak için bir fırsat sağlıyor hem de yaklaşmakta olan dehşeti hissettiriyor. Derken işler hızla değişiyor ve kendinizi elinizde bir demir sopa, yanınızda bir bandajla olayların ortasında buluyorsunuz. Dar ve labirent gibi sokaklarda yolunuzu bulmaya çalışırken, karşınıza çıkanlar tam bir korku oyunu deneyimi sunuyor: Gerilim, belirsizlik… “Bu ses nereden geliyor?”, “Bir sonraki köşeden kim çıkacak?” gibi sorular zihninizde sürekli dolanıyor. Ayrıca, aralara serpiştirilen, çözülmesi opsiyonel küçük bulmacalar da oyunun çeşitliliğini artırıyor. Bu durum, hem atmosferi yoğunlaştırıyor hem de sizi aniden “gerilimden bulmaca çözmeye” yönlendiriyor, böylece oyunu monotonluktan uzaklaştırıyor. Kısacası, atmosfer gerçekten harika!

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Bu oyun büyük ölçüde, Ebisugaoka’nın dar, karanlık ve sisli sokaklarında geçiyor. Bu durum, Silent Hill hayranlarının büyük beklentilerini karşılıyor çünkü serinin tutkunları geniş sokakları adım adım keşfetmeyi ve ipuçlarını toplamayı tercih ediyor. Bu dinamiğin kaybolmaması ve üzerine gidilmesi benim için gerçekten mutluluk verici. Sokaklarda ilerlerken eski tahtadan yapılmış evler, dar geçitlerde unutulmuş kovalar, asılı çamaşırlar, yarım bırakılmış işlerle kasabanın tarih kokan yapısı mükemmel bir şekilde yansıtılmış. Bu ara sokakların dışında, en akılda kalan sahnelerden biri de pirinç tarlaları. Oyunun kırsal atmosferi burada daha da güçleniyor.

Bir zamanlar madencilikle zenginleşen bu kasaba artık unutulmuş durumda, geride sadece çürümüş bir tarih kalmış. Bu duygu her karede hissedilebiliyor. Çevrede bulduğu notlar, kasabanın kültürünü derinlemesine aktarıyor. Modern ilaçlar yerine eski yöntemleri tercih etmeleri veya pirinç yetiştiriciliğinin koruyucusu olarak bilinen Şinto tanrısı Inari’ye tapmaları gibi detaylar da buna örnek. Klasik Silent Hill evrenindeki “Otherworld” kavramı, bu sefer Japon kültürüne özgü bir şekilde sunuluyor. Bu alternatif dünya, kasaba halkının korku ve travmalarının somutlaşmış hali olarak karşımıza çıkıyor.

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Özellikle belirtmek gerekir ki: SILENT HILL f, tam anlamıyla bir Japon korkusu. Çünkü bizim kültürümüzde olmayan fakat Japon kültüründe büyük bir öneme sahip olan sembollerle sıkça karşılaşıyoruz. İlk başta anlam veremediğimiz bazı unsurlar, aslında Japon korku geleneğinin bel kemiği. Örneğin oyunda önemli bir yere sahip olan Spider Lily (Lycoris Radiata), yani Türkçe adıyla örümcek zambak. Sis canavarının dokunduğu yerlerden bu kırmızı çiçek açmakta. Bu çiçek, Japon kültüründe ölüm ve ölümden sonraki hayatta önemli bir sembol. Hızla açıp güzelliğini kaybettiğinden Budizm’de “hayatın geçici güzelliği”ni de temsil ediyor. Bu yüzden oyunda kullanılması oldukça derin bir anlam taşıyor. SILENT HILL f, semboller üzerine inşa edilmiş bir yapı sunuyor ve bu sembolizmi oyunun her köşesinde hissetmek mümkün.

Tam bir görsel şölen! Silent Hill serisini düşündüğümüzde aklımıza gelen ilk şeyler sisler, puslu sokaklar, gölgeler ve karanlık anlık korkulara neden olan siluetlerdir. Serinin ruhu atmosferde yatıyor; bu nedenle görsel sunum yalnızca “güzel görünmek” ile sınırlı kalmaz, korkunun taşınmasında önemli bir rol oynar. SILENT HILL f, bu noktada klasik serinin izinden gidiyor fakat aynı zamanda tamamen farklı bir estetik anlayış da sunuyor. Görsellik kasabanın atmosferini detaylı bir biçimde yansıtmayı başarıyor: Eski tahta evlerin dokusu, dar sokaklarda biriken sis, pirinç tarlalarının nemli havası, çamaşır iplerinde unutulmuş giysiler…

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Bunların her biri, yeniden vurgulamak gerekirse, hem estetik hem de korkutucu bir “yaşanmışlık” hissi yaratıyor. NeoBards’ın Japon kültürünü bu denli özenle işlemesi, gerçekten şaşırtıcı şekilde başarılı. SILENT HILL f’in grafiksel özellikleri, renk ve ışık seçimleriyle belirginleşiyor. Oyun genelinde solgun sarılar, gri tonları ve paslı kahverengiler kasabanın çürüklüğünü vurguluyor. Canavarların yaydığı kırmızı örümcek zambakları, bahsettiğim korku içinde güzellik temasının görsel sembolü. Bu kaypak kırmızılar, sisli gri bir arka planla çarpıcı bir zıtlık oluşturuyor. Işıklandırma, dar sokaklarda belirsizliği arttırmak için zayıf tutulurken iç mekanlarda loş ve neredeyse mum ışığı benzeri efektlerle oyuncuya huzursuzluk aşılıyor.

Teknik olarak baktığımızda, detay seviyesi oldukça yüksek. PC üzerinde akıcı bir performans sunuyor ve karşılaştığım hatalar yok denecek kadar az. Ancak Silent Hill 2 Remake’de de gördüğüm hareket yakalamadaki noktalardan bazıları arada sırada görünmekte. Dövüş animasyonları daha akıcı, yaratıkların saldırı efektleri de grotesk detaylarla güçlendirilmiş. Serinin oldukça tanınan unsurlarından biri olan sis, hem görsel estetik hem de teknik gizleme öğesi olarak başarılı bir şekilde kullanılmış.

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Silent Hill serisinin öne çıkan özelliklerinden biri de yaratık tasarımlarıdır. SILENT HILL f, geleneği devam ettirirken Japon korkusuna özgü sembollerle harmanlıyor. Aslında karakterimizin travmalarını kullanarak uygun yaratıklarla karşılaşıyoruz ve yaratık çeşitliliği, diğer yan oyunlara ait olanlara göre oldukça makul. Sis canavarlarının dokunduğu yerlerden açan çiçekler ise hem tiksindirici hem de hipnotik bir zıtlık sunmakta. Vücut deformasyonları ve çiçek açma metaforu, çürümeyi ve aynı zamanda güzelliği bir karede buluşturuyor. Bu görsel ikilik, serinin daha önce görmediğimiz yeni bir estetik katmanı sunuyor ve ben bu konsepte gerçekten bayıldım!

Souls-like mı?! Gelelim meşhur “Souls-like” dövüş dinamiklerine. Yapımcıların da belirttiği üzere SILENT HILL f, “yakın dövüş odaklı” bir oyun olarak tasarlandı ve gerçekten de öyle. Karşımıza bol aksiyon ve yakın dövüş mekanikleriyle inşa edilmiş bir Silent Hill çıkıyor. Sistem, düşündüğüm kadar zorlayıcı değil. Aksine, kısa sürede dinamiklere alışıyor ve rahatlıkla benimseyebiliyorsunuz. Vuruş hissi oldukça tatmin edici ve önceki Silent Hill oyunlarına göre daha taktiksel bir oynanış sunmak zorundasınız. Yaratıkların adımlarını takip etmek, onların saldırı ritmini öğrenmek ve oyuna eklenen yeni kaçınma mekanizmasını sıkça kullanmak durumundasınız. Bu özellik, seriye taze bir soluk katmış olsa da, Hinako’nun kaçınma animasyonlarını görmek biraz alışkın olmadığım bir his yaratıyor.

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Normalde alıştığımız Silent Hill, sessizlik, az sayıda düşman, atmosfer ve sesler sayesinde gerilim verirdi. Ancak SILENT HILL f, bu unsurları korurken bol miktarda yaratığı üzerimize salarak oyunun temposunu yükseltiyor. Bu yoğun aksiyon, başlarda beni pelte gibi hissettirse de, zamanla bu yeni yapıya alıştım. Yine de kişisel görüşüm, Silent Hill atmosferinin verdiği gerilimin, yaratıklardan kaynaklanan gerginlikten daha etkili olduğu yönündedir.

Bu oyunun bana bıraktığı ilginç bir his var; oyunun her anında sürekli olarak “Burada bir şeyler ters, peki bakalım bizi nereye götürecek?” hissiyle ilerliyorsunuz ve bu düşünce asla geçmiyor. Bütün oyun süresince devam ediyor ve tatmin oluyor musunuz? Hayır. Çünkü hiçbir Silent Hill oyunu, oyunu defalarca oynamadan tam anlamıyla tatmin olmanıza izin vermiyor! Tam “Bitti, işte bu!” dediğinizde, 20 yıl sonra biri çıkıp “BAKIN, ŞURADA BİR GİZLİ DOSYA BULDUĞUM!” dediğinde, birden canınız tekrar çekebiliyor. SILENT HILL f’te de bu hissiyat mevcut. Oyunu bir kere bitirdiğinizde bittiğini asla düşünmüyorsunuz. İşte burada Ryukishi07 devreye giriyor. Spoiler vermeden anlatması zor fakat şunu söyleyebilirim ki: New Game+’a kesinlikle göz atmalısınız! Bu oyunun sunduğu gizem ve katmanları daha derin bir şekilde yaşamanın yolu buradan geçiyor.

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Bulmacalar biraz üzdü ama… Bulmacalar, Silent Hill evreninin en önemli unsurlarından biri. Oyunda üç zorluk seviyesi mevcut, ancak başlangıç için Story (en kolay) modunu tavsiye ederim; çünkü başlangıçta yeterince zorlayıcı. İlk başta, “Bu ne ya, bebek bulmacası mı bu?” diyorsunuz ama kısa süre içinde zorluğu yüzünüze çarpıyor. Ancak hoşuma gitmeyen bir nokta, bazı bulmacaların fazla tekrar etmesi. Hayatta kalma/korku oyunlarında alışkın olduğumuz “A ve B’yi bul; sonra C’ye tak, D açılsın” mantığı burada da var ama bu sistem çok sık kullanılmış. Daha yaratıcı bulmacalar sunulabileceğini düşünüyorum, bu yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. Sürekli 3-4 şeyi bir araya getirip takmak, bir süre sonra sıkıcı hale geliyor. Aynı bulmacanın farklı bir versiyonunun eklenmesi de çok fazla fark yaratmıyor; sadece aynı bulmacayı farklı bir renkte görmekle yetinecek gibi görünüyor. Ancak, kasabaya serpiştirilmiş opsiyonel bulmacalar gerçekten çok keyifli. Oyunu bitirmek için gerekli olmadıkları halde bu bulmacalar etrafta “Acaba burada mı??” diye araştırma yapmayı teşvik ediyor. Genellikle boş dolaşırken bile ya görsel bir ipucu ya bir eşya ya da bulmacaların bir parçasını rastgele bulabiliyorsunuz. Güzel yanı, bu bulmacalar sadece mekaniğe dayanmıyor, Hinako ile de bağlantılılar; çocukluk travmaları, korkuları veya sevdiği şeyler gibi detaylar hep bu bulmacaların içinde yer alıyor. Bu açıdan bakıldığında, bulmacalar klasik tasarlansa da oyunun hikâyesi ve karakter derinliği ile birleşince oldukça ilgi çekici hale geliyor ve sizi etrafta gezmeye teşvik ediyor.

Peki, bu oyun “Silent Hill” olmak zorunda mıydı? Bu soruya net cevabım: Hayır. SILENT HILL f, Silent Hill konseptine sahip yan bir hikâye ama demir sopa yerine bir Obscura kameram olsaydı, muhtemelen bana Fatal Frame f olarak da sunulabilirdi. Hatta daha etkileyici olabilirdi çünkü Japon korkusu denince aklıma Fatal Frame ve The Siren gibi oyunlar geliyor. İnsan ister istemez “Abi, hani Silent Hill?” diye düşünüyor. Konsept olarak ve hikâye anlamında evet, ancak “Silent Hill’de geçmiyor” diyorum ve bu güzelim oyuna haksızlık yapamam. SILENT HILL f, Silent Hill kalıplarını alıyor ve eski japon unsurlarını bir kenara bırakıp doğrudan Japon korkusunu bu deneyime dahil ediyor. Adı dolayısıyla bunu göz ardı etmek de haksızlık. Ancak sonuçta Silent Hill adını kullanmaya da gerek yok. Bu konu hakkında daha uzun bir şeyler yazmayı planlıyorum ama biraz zaman geçmesini istiyorum. Öncelikle herkes bu oyunu kendi tecrübeleriyle yaşamalı çünkü mesele oldukça derin ve düşünülmesi gereken birçok alan barındırıyor…

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

SILENT HILL f: Korkunun İçinde Güzellik ve Japon Korkusu Deneyimi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?