Simon the Sorcerer Origins: Yeniden Doğuş ve Beklentiler
Simon'un büyücü köklerine dair komik bir yolculuğa çıkın! Yeniden doğuş ve yüksek beklentilerle dolu bu macerayı kaçırmayın!
2 saat önce

Simon the Sorcerer, benim çocukluğumun en parlak yıldızlarından biri. Tıpkı bir mıknatıs gibi beni çekti ve bir daha da bırakmadı. Oyun dünyasının liderleri LucasArts ve Sierra’nın tahtında oturduğu günlerde, AdventureSoft’un bu büyülü noktası karşımıza çıktı. Amiga’da o kadar çok oynadım ki, replikalarını ezbere bilirim. Tek kelime ile şaheser! Ancak, maalesef serinin devam oyunları beni aynı heyecanla sarhoş edemedi. Hani bazı filmler vardır, serinin ilkinin ardından gelen her sequeli bir felakettir ya, işte Simon için de bu böyle oldu. İlk iki oyun efsane, üçüncü oyun ise 3D’ye geçiş yapınca, içindeki o büyü kayboldu adeta. Hikaye belki bir nebze eğlenceliydi ama ruh? O ruh yalan olmuştu!
2022 yılında duyurulan Simon the Sorcerer Origins, gerçekten ilginç bir projeydi. Hani “Yeniden doğuş” mu dersin, “Lamp of Aladdin” gibi bir dönüş mu? Aklımda pek çok soru işaretiyle demoyu oynadım ama kötü bir hayal kırıklığı yaşamadım değil. Eğer benim gibi harcore bir Simon hayranı değilseniz, belki sizin için farklı bir deneyim olurdu. Ama gözlerim sürekli geçmişle kıyaslamaya gitti, bunun önüne geçmek mümkün müydü? Hayır, tabii ki hayır!
Simon the Sorcerer Origins adından anlaşıldığı üzere, Simon’ın kökenine uzanacak ve bizi ilk oyunun öncesine doğru sürükleyecek. Demo üç bölümden oluşuyordu; ilk bölüm öğreti kısmıydı ve sanki “Evet, burası böyle” diyen bir tavırla kendini tanıtıyordu. İkinci bölüm ise biraz daha keyifliydi, tam oyunun içine girmeyi başarıyordu. Ancak üçüncü bölüm tam anlamıyla geniş çaplıydı ve ben, “Neler oluyor lan!” derken buldum kendimi. Oyun bittiğinde 12 bölüm olacak dedikleri için, umudum birazcık tazelendi.
Demoyu eleştirme sebeplerimin başında kalite kontrol eksikliği geliyor. Bir kere oyuna başladığımda aniden “Ekranda bu ikon çıktı mı, sakin olun, otomatik kayıt oluşuyor”. Hee, otomatik? İşte tüm kargaşa burada başlıyor! Adventure oyunlarının tadı, manuel kayıtta gizli. Dediğim gibi, ilk bölümde menü açıldığında “Save Game” ve “Load Game” seçenekleri griydi, yani o da ne? Eğitim kısmı olduğu için kaydetmeye izin vermiyorlar mıydı? Ama böyle bir tuhaflık olur mu? İkincisini de denedim, ve yine aynı dram… Üçüncü bölümde kaydetmeyi denemedim bile çünkü kafam karışık! Sanki bir sinema filmi izlemişim, sonra derginin son sayfasına dönmek zorundaymışım gibi hissediyorum. Bir kez daha baştan başlamak, canımı sıkıp istemediğim bir diyet gibi!
Görsel stil, fena değil. Tüm grafikler ve animasyonlar elle hazırlanmış; burada ciddi bir çaba olduğu belli. Ama keşke eski grafiklerin yenilenmiş halleri yapılmış olsaydı, belki tam bir Simon ruhunu yakalayabilirdim. Animasyonlarda hâlâ bir zayıflık sezdim, sanki 24 kare yerine 12 kare hızla hareket etti gibi. Simon’ın yürüyüş hızı ise gerçekten bir kaplumbağa hızında! Koşmak için çift tıklamak zorundayım ama bu da bana doğasında lezzet vermiyordu, adeta yürürken ayaklarımın kaburgalarıma saplanmış gibi hissettim.
Oyun müzikleri de benim için vandallık yapılmış gibi! Simon’ın şarkıları, pek gündeme gelmedi gibi duruyordu. Ancak ikinci bölüme geçtiğimde tanıdık melodiler kulağımda çalmaya başladı ve bir “Ohhh…” dedim, derin bir nefes aldım. Peki, ileride bizi neler bekliyor? O bataklıktaki o efsanevi eve gidecek miyiz? Aynı melodilere mi ulaşacağız yoksa yeni sürprizlerle mi karşılaşacağız? Zaman gösterecek!
Simon’ı Chris Barrie seslendiriyor; bu, büyük bir olay! Sanki Simon, Chris’in sesinde dolanıyor. Uzun yıllar sonra, aradan yaklaşık 30 yıl geçmesine rağmen Barrie’nin sihrini hâlâ hissediyorum. Bu, orijinal Simon the Sorcerer’daki o unutulmaz duygunun bir parçası. O zamanlar disket versiyonunu oynadım ama seslendirme olmadığını anladıktan sonra bir “ehhhh” sesi yükseldi içimden. O dönem bile Chris’in sesi Simona çok yakışıyordu, kesin!”
Orijinal Simon the Sorcerer’daki büyü kitabı ve portal meselesi, şimdi de devam ediyor. Bir grup büyücüyle karşılaşıyoruz ve Simon’ın kıyafetlerinin berbatlığına kendine dair espriler yapması, bu oyunun dördüncü duvarı yıkma özelliği. Ama şu anda bunu biraz abartmış gibiler. Ancak ilerleyen kısımlarda belki bunun mantığını çözeriz. Simon’ın o eski ruhunu bulmak için umudum devam ediyor.
Sonuç olarak, simon hayranları için bir şey söylenebilir. İleride bizi neyin beklediği konusunda şüphelerimin olduğunu söyleyebilirim, ama bu başında bekleyen vaadlerden yola çıkarak, iyimserliğimi kaybetmeyeceğim. Hadi hayırlısı bakalım! Simon’ın yeni maceralarını dört gözle bekliyorum. Kim bilir, belki bir gün bu motto ile karşılaşabiliriz: “Bir büyücü, her şeyi değiştirebilir!”
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?