Skul: The Hero Slayer İncelemesi – Kurukafa Mekanizması ile Roguelike Deneyimi
Skul: The Hero Slayer incelemesi ile kurukafa mekanizmasının sunduğu roguelike deneyimini keşfedin. Aksiyon dolu bir maceraya hazırlanın!
16 saat önce

Zaman zaman bazı oyun türlerinin aşırı öne çıktığını hissediyor musunuz? Son zamanlarda nereye baksak bir roguelike ile karşılaşıyoruz ve bu kalabalık içinde gerçekten dikkat çekici ve kaliteli bir oyun bulmak gittikçe zorlaşıyor. Kalabalık bir ortamda, yalnızca Dead Cells veya Hades gibi kendine özgü mekaniklerle öne çıkabilen oyunlar, diğerlerinden ayrışmak için çok önemli. Aksi takdirde, birkaç gün içinde unutulup gidiyorlar. İşte bu noktada, Skul: The Hero Slayer, daha önce karşılaşmadığımız bir kurukafa mekanizması ile diğerlerinin arasından sıyrılmaya çalışıyor.
Her roguelike’da olduğu gibi, Skul’da da aynı yerleri defalarca oynayarak düşmanları, saldırı düzenlerini ve bölüm yapılarını öğreniyoruz. Bu süreçte kazandığımız deneyimlerle, bir sonraki turda daha ileri gitmeye çalışıyoruz. Her turda kaybettiğimiz bir bonus ve kalıcı olarak kazandığımız bir bonus mevcut. Ancak alışık olduğumuz bu türde, bu sefer farkı belirleyen şey silahlar değil, kurukafalar.
Hades’ten sonra roguelike’larda hikaye olayı oldukça ön plana çıktı. Artık benim de gözüm, o türde bir hikaye anlatımını arıyor. Ancak Skul, hikaye unsurlarını pek de önemsemeyen roguelikelerden biri. Şöyle söyleyeyim, bu sefer biz insanlar değiliz; kurukafa olarak savaşıyoruz 🙂
Kurukafa Mekaniği
Skul, bir iskelet ve bulduğu çeşitli kurukafalarla kafasını değiştirebiliyor. Her bir kurukafa, Skul’ı tamamen farklı bir yaratığa dönüştürüyor. Kimisi, durdurulamaz bir okçu yaparken; kimisi, hızlı bıçak kullanan bir hırsıza, kimisi ise dev bir canavara dönüşmemizi sağlıyor. Hatta bazıları, Groot benzeri ağaç yaratıkları haline gelmemize yardımcı oluyor. Aynı anda iki kurukafaya sahip olabiliyor ve bunlar arasında anlık geçişler yaparak gücümüzü artırıyoruz. Her kurukafanın, belli yeteneklerinin yanı sıra “değişme anı” için sakladığı özel bir saldırı veya savunma yeteneği mevcut. Soğuma süresi doldukça kurukafa değiştirerek bu yeteneklerden faydalanabiliyoruz. En başarılı turlar, genellikle birbirleriyle iyi bir sinerji oluşturan kurukafaları bulduğumuzda gerçekleşiyor.
Oyun İçi İlerleme
Oyunda, görebildiğim kadarıyla yaklaşık 30 farklı kurukafa mevcut ve bunların her biri farklı hızlara ve yeteneklere sahip. Bu kurukafaları oyunu oynarken güçlendirebiliyoruz, ancak öldüğümüzde tüm ilerlememiz sona eriyor. Bu kısım biraz can sıkıcı oluyor çünkü kurukafaları güçlendirmek için yolda bulduğumuz diğer kurukafaları kırıp kemiklerini toplamak zorundayız ve bu süreç oldukça zahmetli. Hades’teki gibi bir sonraki oda türünü seçiyoruz; ister sandık odası, ister kurukafa odası, ister hazine odası. Ancak güçlenmek için kurukafa odalarına öncelik vermeniz şart; aksi takdirde kemik toplamanız çok zorlaşıyor.
Güya oyun dünyası rastgele yaratılıyor ama aslında durum öyle değil. Bir noktadan sonra odaya girdiğinizde nerede ne olduğunu biliyor oluyorsunuz. Oyun, hazır oda tasarımlarını rastgele sıralıyor, bu da sürpriz hissini azaltan bir faktör. Oda çeşitliliğindeki azlık da bu hissi daha da zayıflatıyor.
Zorluk ve Kontroller
Skul zor bir oyun, ancak kontrolleri oldukça basit. Bir tuşla saldırı yapabiliyor, bir tuşla saldırılardan kaçmanızı sağlayan dash hareketi gerçekleştirebiliyorsunuz. Ne zaman saldırıp ne zaman kaçacağınızı doğru bir şekilde kestirmeniz gerekiyor. Özellikle çok sayıda düşmanın bulunduğu odalar ve bosslar, sizi yeterince zorlayacaktır. Ben bu türe hakim bir oyuncu olduğumu düşünsem de, ilk bossu geçmem çok sayıda deneme aldı. Uygun bir kurukafa bulamasaydım, daha da zorlanacaktım. Kurukafalar arasında ciddi güç farklılıkları var; dolayısıyla bir Legendary kurukafa bulduğunuzda, oyunun aldığı hal ile sıradan bir kurukafa ile ilerlediğinizdeki hal tamamen değişiyor.
Oyundaki beş farklı dünya, gerek düşmanlar gerekse platform öğeleri açısından yeterince çeşitlilik sağlıyor. Ancak boss tasarımları, akılda kalıcı ve etkileyici değil. Kalabalık ortamlarda çok fazla efekt ve hareket olduğu için kimin ne yaptığını anlamak zorlaşıyor; bu da oyuna beğenmediğim bir zorluk seviyesi ekliyor.
Sonuç olarak, Steam’deki yüksek not ortalamasıyla aynı fikirde değilim. Skul, bana öyle “uff be, ne süper bir oyun!” dedirtmedi. Zevkli mi? Evet. Hoş mekanikleri var mı? Var. Ama ne hikayesi çok parlak, ne tasarımları orijinal. Yine de bu kalabalık tür içinde sıyrılmayı başaran bir oyun. Fiyatı oldukça uygun, bu nedenle pişman olmayacağınızı garanti ediyorum; ancak beklentiyi çok da yükseltmemek lazım.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?