Soulsvania: Metroidvania’nın Karanlık ve Zorlu Yolculuğu
Soulsvania'da ölümlerle dans ederken, karanlıkta kaybolma şansınızı artırın! Kısacası, yaşamaktan çok kaybetmek üzerine bir yolculuk!
3 saat önce
Bazı oyun türlerinin nasıl doğduğunu ve ardından bu türlerin neden bu kadar popüler hale geldiğini düşündüğümde, aklımda hep gülümseyen bir yüz beliriyor. “Neden bu kadar uzun bir isim?” diye sorsanız, “Ah, işte bu bir çoğulculuk sembolü!” derim. Soulslike, bir ihtiyaç neticesinde doğmuştu ve ilk çıktığında, From Software gibi harika bir stüdyonun arkasında olduğu oyunların yolunu açmıştı. Oyun severler olarak bu terimi duyduğumuzda hemen ne beklememiz gerektiğini biliyorduk. Sonrasında ise metroidvania terimi hüküm sürmeye başladı ve bir süre sonra yeterli gelmemeye başlayarak, soulslike ile birleşip yeni bir tür yarattı. Bu minik türümüzün ismi soulsvania oldu. Hem sevimli hem de karizmatik bir adı var, değil mi? Şimdi “Nedir bu soulsvania?” sorusunu yanıtlayacağım ama önce metroidvania’nın temel özelliklerinden biraz bahsetmek lazım. Çünkü ekibin en önemli birimi olan “özellikler” burada devreye giriyor ve arkadaşlar, biliyorsunuz, bu işin sırrı burada saklı!

Bir oyunun metroidvania olarak kabul edilebilmesi için belli başlı özelliklere sahip olması gerekir. Bu konuda bir metin yazarı olarak gerçekten çok sabırsızlandığımı itiraf etmeliyim. Çünkü bazen o kadar garip bir duruma düşüyoruz ki, rastgele bir oyuna metroidvania demek modaya dönüşüyor! İşte bu gibi durumlarda insanlar çoğunlukla Dead Cells gibi harika bir oyunu bile yanlışlıkla listelerine alabiliyorlar (Sakın ha!). Yani, zor değil ama karmaşık bir mesele bu. Bir oyunun metroidvania sayılabilmesi için aşağıdaki dört özellik taşıması gerek:
- Platform Özellikleri: Metroidvania, aslında bir platform ve aksiyon/macera türüdür. Oyun dünyasının ne kadar “zıplayan” olduğunu bilmemiz şart!
- İnterconnected World: Oyuncu, geniş ve çeşitli alanlardan oluşan, birbirine bağlı bir dünya ile karşılaşmalı. Bu dünyada kaybolmak mı? Hiç de eğlenceli değil!
- Seçenekler: Haritada ilerlemek için birden fazla opsiyon olmalı, yoksa başımız belaya girmeye başlar. Hayat yeterince zorken bir de bunu mu istemeliyiz?
- Yetenek Kazanımı: Oyuncu, yeni alanlara erişim sağlamalı. Yoksa nerede eğlenme fırsatı bulacağız, değil mi?
Şimdi, bu dört güzel özelliği bir oyunda bulduğunuzda o oyuna sarılır, ona aşık olursunuz. Ama dikkat, hemen yüzük almadan önce, bir de classical souls özütünü eklememiz lazım! Zira, belirtmeliyim ki, souls oyunu dediğin zorlu olmalı! Oyun, terlememizi ve sinir sistemimizin en derin köşelerinde oynamamızı sağlamalı. Karşılaştığımız düşmanlar mı? Zor tabi! Bosslar mı? Elbette ki öyle! Nihayetinde bizi çileden çıkaracak tuzaklarla dolu olmalı ki ondan zevk alalım, değil mi?

Souls türünün en bela özelliklerinden biri de muğlak hikaye anlatımıdır. Tıpkı, çoğunlukla belirsiz olan, sanki gizli bir mesaj varmış gibi bir havayla dolu hikayelerle karşılaşmamız. Eşya isimleri, açıklamaları ve dünya içindeki notlar bizlere derin bir hikaye sunmalı. Çoğu zaman, hikayenin ne olduğunu anlamamız bile mümkün olmuyor. Ama sevmek zorundayız; sonuçta bu bir sanat eseri! Arada sırada oyunun hikayesini anlamadan da oyunu oynamak bu camia için sıradan hale geldi. Gerçekten çok eğlenceli!
Soulsvania türü için çarpıcı olan diğer bir şey de klasik soulslike oyunlarda gördüğümüz şekilleri barındırmasıdır. Mesela, stamina tabanlı dövüş sistemi var mı? Oyuncunun öldüğünde “o” yeri bulamıyorsanız korkmalı! Çünkü bu, sizin ruhunuza veda ederken yaşadığınız hayal kırıklığı! İşte, heröne bını görmek isteyen bir oyuncu iseniz, cansıkıcı boss savaşları ve düzenleriyle de başa çıkabilmek, kendinizi sıkı tutmanız gerekebilir! Karanlık, melankolik bir atmosfer, işte aradığımız bu! Zira soulsvania, biraz da karanlık olmalı, hüzünlü, özlem duyduğumuz ruhların izlerini sürmeli. Onları yürüyüşe çıkarırken, gözlerimizi açık tutmalıyız.

Tüm bunları düşününce, soulsvania aslen tüketmesi çok keyifli bir tür ortaya çıkıyor. Artık oyunları konuşurken rahatça doğru etiketlemeler yapabiliriz. Bir nevi yüksek öğrenim diploması gibi. Gözlerinizi açıp aradığınız oyunları bulmaya odaklanmalısınız, düşmanın ardında beliren “o” işareti gibi.
SOULSVANIA DENİNCE HEMEN ONUN ADI GELİR

Türün özü anlaşılınca, işin lafa dökülmesi biraz daha kolay hale geldi. Örneğin, geçen yıllarda, özellikle de metroidvania türü olan oyunların sayısı hızla artarken, soulsvania oyunlarının da popülerlik kazandığına tanıklık ettik. Bu tür için pek çok klasikleşmiş isim bulunuyor. Her ne kadar hangi seferde hangisini deneyeceğimizi bilmesek de artık ufak bir tavsiye listesi ile çözüm üretebiliriz. Blasphemous 2, tam da bu türün parlayan bir yıldızı olarak öne çıkıyor. “Ama bana tek bir oyun söyle” diyeniz çok ayıp ediyorsunuz. Sayfaları çeviriyor ve bu konuda başka söylenecek bir şey bulamıyorsunuz! Bu yüzden Blasphemous 2 diyorum çünkü hikayesinin derinliği ve sunduğu zorluk unsuru ile göz dolduruyor. İlk oyundaki küçük detayları düzeltip üzerine koymak, ona daha da büyüleyici hale getirmiş. Biraz özelliklerinden bahsedelim mi?
Blasphemous, özellikle Kafir adıyla bilinen ilk oyunun başarısı üzerine inşa etmiş olduğu bir evrende geçiyor. Hem zorlu platform mekanikleri hem de muhteşem müzikları ile oyuncuları kendisine çekmeyi başarıyor. Oynarken “Bu mu gerçekten o mu?” diye sormadan edemiyorsunuz. Korkunç ruh dünyanın derinliklerinde kaybolmuş, ama müzikleri o kadar güzel ki, yazdığınız her an aklınızda kalıyor. İşte bu noktada başrol oyunculuğunun müzikler olduğu söylenebilir!











Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?