Splinter Cell Filmi: Hayal Dünyasında Kaybolmuş Bir Proje
Splinter Cell filmi, hayal dünyasında kaybolmuş bir proje! Gizli ajanlar, bolca komedi ve kaybolmuş senaryolarla dolu bir macera sizi bekliyor!
7 saat önce
Oyun dünyasının en çok konuşulan projelerinden biri olan Splinter Cell, beyaz perdeye uyarlama konusunda epeydir beklemede kalmıştı. Şu an kendimizi o toplantılarda merakla bekleyen bir çaycı gibi hissediyoruz; “Nerede bu film be?” diye sorarken gözlerimizi saatin tuhaf büyüsüne hapsolmuş buluyoruz. Geçtiğimiz 12 yıl içinde bu projeyle ilgili o kadar çok söylenti çıktı ki, yetişkin bir insanın emoticonlardan oluşan bir başlık hikâyesi yazıp kendini tatmin etmesinden farksızdı. O kadar kalabalık bir hayal dünyası oluşturulmuştu ki, sonunda o büyülü filmin her an ortaya çıkıp “Bana bilet al, hayatımda değişim yaratacağım!” diye bağıracağını umuyorduk.
2012 yılında Tom Hardy’nin Sam Fisher rolüne seçileceği duyurulduğunda, sinema dünyasında şöyle bir heyecan dalgası meydana geldi. Düşünün ki, Hardy’nin karizma ve oyunculuğu ile dolu bir Splinter Cell filmi; izleyiciler sinema koltuklarında oturup “Bunu görmek için ölmem gerekebilir!” diye kendi aralarında tartışmaya başladılar. Fakat zaman geçti, ve proje kalabalık bir kelebek etkisi gibi kayboldu gitti. Kim bilir, belki de Sam Fisher, bir gün soyulmuş bir patates gibi sokaklarda amaçsızca dolaşırken film ekibi onun dikkatini çekmeyi başaramadı.
Gelelim Basil Iwanyk’in projeye dair yaptığı son açıklamalara. Geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda projeyi rafa kaldırma nedenlerini açıkladı. “İnanılmaz bir film olacaktı, ama senaryo ve bütçe anlamında bazı eksikliklerimiz vardı,” dedi. Aslında, bunun üzerinden tahmin yürütmek oldukça basit. Senaryonun eksik olması, onca iş konuşulduktan sonra ilk kez söylendiği için bir sinema projesinde ‘taze meyve’ etkisi yaratılıyor gibi. Kısaca, biz sinema moderatörleri için “aloha” diye bağıracak bir film bulmanın zor olduğu bir dönemde, burada ‘yeterli bütçe’ kısmı biraz tuhaf geldi. Biraz eleştirel bakmak gerekirse, senaryoda kalp atışlarını hızlandıracak kısımlar chi’lere benzemiyor muydu? Başka bir deyişle; canlı kalabilmek için bir yere tutunmuş gibi hissediyorduk.
Bunun yanı sıra, Ubisoft’un uzun zamandır oyunun remake versiyonu üzerinde çalıştığını da burada not edelim. Elbette ki bu durumu bir tür ‘kötü haber iyi habere dönüştü’ hikayesi gibi düşünebiliriz. Belli ki, bir yandan oyun serisi yenilenirken biz sinema dünyasında “Sam Fisher bizi nasıl kurtaracak?” diye beklemeye devam edeceğiz. Düşünsenize, eğer remake’de Tom Hardy olsaydı, izleyicileri sinema salonalarına akıtırdı! Ama gel gör ki, proje iptal oldu ve biz de hayal dünyasında “Bunu keşke görseydik,” diye dolanmaya devam ediyoruz.
Son söz olarak, belki de Splinter Cell filmi yalnızca bizim hayal gücümüzde var olacaktır; bir yudum tavuk suyu kadar lezzetli ama bir o kadar da ulaşılamaz. Dilerim gelecekte, bu projeyi hayata geçirebilmek için daha yenilikçi ve yaratıcı yaklaşan bir ekiple tanışırız. Ama şunu unutmamak gerek; hayallerimizi beslemek için her zaman bir “Tom Hardy” gerekmiyor. Aksi takdirde, ortada kalakaldığımıza mı yanarız, yoksa sinema salonu koltuklarımızda birer patates misali oturmaya devam mı ederiz, bekleyip göreceğiz!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?