Suicide Squad: Kill the Justice League Oyun İncelemesi
Suicide Squad: Kill the Justice League oyun incelemesi ile DC evrenindeki kötü karakterlerin eğlenceli macerasını keşfedin. Superman ve diğer kahramanları alt etmek için takımınızı yönlendirin.
11 ay önce
Suicide Squad: Kill the Justice League, Gotham Knights ile 2020’de duyuruldu
Suicide Squad: Kill the Justice League, 2020 yılında kardeş oyunu Gotham Knights ile yan yana duyuruluşundan bugüne bir fenomen haline geldi. Oyun etrafında dönen tartışmaların toksikliği, Miyazaki üstadın her Dark Souls oyununa ille de koyduğu bataklık bölümleri ile Amber Heard-Johhny Depp davası seviyeleri arasında git gel yaptı. İnternet ulusunun konu kurgusal karakterler olunca ne kadar delirebileceğini ve bunun oyun medyası tarafından ne kadar suistimal edilebileceğinin eksiksiz bir örneğini gördük. Etkileşim toplamak için oyunun bağlamından koparılmış kesitlerini nefret kusarak paylaşan anonim insanlar neyse de IGN gibi (Global’den bahsediyorum TR’den değil) koca koca mecralar, haber başlığından ötesini okumamayı alışkanlık haline getirmiş genel kitleyi yemleyecek haberler yayınladılar, oyunu oynamadan etmeden sırf kitlesi gömsün istiyor diye diline dolayan bilirkişilerden yurdum insanı bile nasibini aldı. Avengers ve Gotham Knights’ın izinden gideceğine kesin gözüyle bakıldığı için çok az insan oyunu olması istediği şey üzerinden değil de olmayı amaçladığı ve vaat ettiği şey üzerinden değerlendirecek sağduyuyu gösterdi. WB Games de oyunun pazarlama sürecini yüzüne gözüne bulaştırınca “Suicide Squad çok fena batacak” öngörüsü kendi kendini gerçekleştiren kehanetlerden oldu; oyunun oyuncu sayısı hiç de sağlıklı bir seviyede değil.
Oyunun Hikayesi ve Karakterleri
Ben böyle orta yere yazayım ki bilenlerin bilmeyenleri arayıp bulmasına ve anlatmasına gerek kalmasın, Suicide Squad: Kill the Justice League, Rocksteady’nin Arkham oyunları ile aynı evrende, üçlemenin finalini yapan Arkham Knight’ın 5 yıl sonrasında geçiyor. Suicide Squad’ın her iterasyonunun olmazsa olmaz lideri Amanda Waller, “karanlık ve fırtınalı bir gecede” taze kan arayışında ekibi ile Arkham Asylum’a geliyor. Üç tanesi Arkham’da değil gayet Belle Reve’de olması gereken dört karakterimizi (Deadshot, Captain Boomerang, Harley Quinn ve King Shark) zahmetsiz bir manipülasyon ile Task Force X’e katıyor ve onları oyunun geçtiği Metropolis’e yolluyor. O ana kadar tımarhanede dünyadan bir haber gününü gün etmiş ekip, şehri dünya gözüyle tekrar gördükleri anda ufuktaki devasa Skullship’e bakıp dumurlardan dumur beğeniyorlar; DC evreninin başa bela süper kötülerinden Brainiac, Injustice 2’nin ardından bu evrende de dünyayı istilaya gelmiş. Lakin bu sefer durum daha vahim, zira beyn-i manyak abimiz Justice League üyelerini de kontrolü altına almayı becermiş, Green Lantern, Batman ve Superman istila ordularına komutan olmuşlar. The Flash da aralarına sonradan ama tez zamanda (oyunun çok başlarında) katılacak, bizim tarafta bir tek Wonder Woman kalacak. Amanda Waller garantici bir kişilik olduğundan kahramanları kurtarmaya çalışmakla uğraşmamaya niyetli; peşin peşin emrini veriyor ve ekibe diyor ki:”göreviniz Justice League üyelerini öldürmek.”
Karakter Gelişimi ve Oynanış Mekanikleri
Oyunun oynanışına ve karakter gelişim sistemlerine geçersek, Suicide Squad’ın en iyi kotardığı noktaya geçmiş oluruz. Tıpkı Arkham oyunlarında olduğu gibi Suicide Squad’ın da epey “arcade” mekanikleri var, Batman arbedelerinin alametifarikası olan kombo metre ve kontra atak mekaniği aynen olduğu yerde duruyor, sadece oyun silahlı çatışmalara odaklı olduğu için kontra atak artık menzilli. Bunların yanında “düşmanı dizinden vur kalkan düşür, yakın dövüş saldırısı ile havaya kaldırıp kısa süre için kritik hasar vurmayı garantile, bomba atar veya yakın dövüş saldırısı yaparken tuşa basılı tut elemental hasar ver” gibi daha başka mekaniklerimiz de var. Bunları karakterlerin ortamda oradan oraya giderken kullandıkları kendilerine has beceriler ile birleştirdiğinizde Suicide Squad’ın oynanış tarafındaki meziyetleri ortaya çıkmaya başlıyor. Oyunun temel savaş döngüsü bayağı bayağı keyifli; “yüz metre yüksekten baş aşağı dalışa geçerek düşmanların arasına daldım, el bombası ve kalkan düşürmek için 1-2 tanesini dizinden vurup Shield Harvest yaptım, onu hallettikten sonra karşı çatıdaki gruba gittim, el bombalarını daha yanlarına varmadan salladım, ölmeyen 1-2 taneyi yakın dövüş saldırısı+kritik vuruşlar kombosu ile indirerek Traversal Attack doldurdum, diğer grubu da onunda paketledim ama yanlarına giderken bana nişan alan keskin nişancıyı karşı saldırı ile mıhladım, sona kalan kocamanı da Suicide Strike ile indirdim” şeklinde senaryolar oyunun en katıksız keyfini verdiği anlar. Oyun da onu hatasız oynamayı becerdiğiniz bu anları, kombo metreniz arttıkça aktive ettiği karakterinze özel pasif stat bonusları ile ödüllendiriyor, bu da hoş bir dokunuş. Günün sonunda Suicide Squad’ın asla yerinizde sabit durmadığınız, ölümüne kaotik çatışmaları başka çok az oyunda bulabileceğiniz bir oynanış döngüsü teşkil ediyor. Herhalde en son Doom Eternal oynarken bir silahlı çatışma oyununda bu kadar keyif almıştım, zerre de abartmıyorum.
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?