Swampling ile Yalnızlık ve Mizah: Bataklık Yahnisi Macerası
Bataklık yahnisi yaparken yalnızlıkla yüzleşen kahramanımızın komik maceralarını keşfedin! Mizah dolu bir su kenarı serüveni.
2 saat önce

Haftalık Unutulmaz Oyun Müzikleri köşemizde, oyun dünyasının melodik ve komik köşelerine dalmaya var mısınız? Hepimizin hafızasında derin izler bırakan ve bazen bir gülümseme, bazen bir hüzünle hatırlanan oyun müzikleri, adeta bir zaman makinesi gibi çalışır. Bu hafta, bataklığın derinliklerinden fışkıran Swampling karakterimizle tanışacağız. Onun içi boş, arkadaşsız ve bir hayli yalnız hayatına, bir gün şans eseri giriyoruz. Girdiğimizde o kadar sevinçli ki, sanki bir ödül kazanmış gibi. Ama bu sevinç, aynı zamanda pek de iç açıcı bir durumu da gözler önüne seriyor. Hani derler ya, yalnızlığa alıştıktan sonra gelen dostluk, her zaman özeldir. Swampling de bu özelliği temsil ediyor; yalnız ama umut dolu!
Swampling’in doğum günü iki hafta önceymiş ama bildiğimiz gibi bu minik bataklık sakini, arkadaşsız kalmış. Doğum günü kutlaması için kapısını çalacak kimse yok. Ama bu olayın onun ruhunu karartmasına izin verdiğini söyleyemem. “Er ya da geç misafir gelir, kutlarız” diyerek hayalleriyle teselli buluyor. O da ne? Bizi mutlu etmek için bataklık çamurundan yaptığı ve *tarifi nesilden nesile geçen* Bataklık Yahnisi’ni pişirmiş! İşte burada işler ciddileşiyor. Yani düşünebiliyor musunuz, kötü kokan çamurdan yapılmış bir yemeği karnınıza indirmek zorundasınız. Mantık: “Zaten yalnızım, hiç kimsem yok! Yemezseniz daha da üzülürüm!” Bize zoraki bir şekilde yahnisini tattırmaya çalışan Swampling, çaresizliğin tatlı bir örneği gibi.
Midemiz hazımsa, bir ikilemle karşı karşıyayız. Tabak tabak bataklık yahnisi yemeden çıkmanın bir yolunu bulmalıyız. Ne yapacağımızı bilemediğimiz bu yıldız gibi parlayan karakterin gözyaşlarına nasıl dayanabiliriz? Yüzümüz yeşile döne döne, o kötü kokulu yemeği yiyoruz. Belli ki Swampling, *“Bu doğum günü kutlaması oldukça eğlenceli!”* diye düşünecek. Ama biz, aslında yaşamın komik ama bir o kadar da acımasız yüzüyle yüzleşiyoruz. “Yahu, şimdi yeme demek, çamurdan bıyık yapma taktikleriyle dolu bir bataklığa gitmekten farksız,” diye düşünmeden edemiyoruz. Sonuçta, yahnisi bitince Swampling çok sevdiğimizi anlayıp dışarı malzeme toparlamak için fırlayıp gidiyor. Biz de onun arkamızda bıraktığı o sevimli ama talihsiz hikaye ile baş başa kalıyoruz.
İşte şimdi gelelim *Simon the Sorcerer* oyununa. Belki ilk duyduğunuzda düşüncelerinizde birkaç karışık baloncuk oluşacak. Özünde, cidden komik bir oyun; ancak Swampling’in hikayesi hep içimi burkar. Bunun sebeplerinden biri, muhtemelen daha genç yaşlarda oynamam. Oynamayı her denediğimde, o karamsar melodi hala beynimin köşelerinde okşuyor. Swampling’i hatırlatacak kadar güçlü ve etkileyici ile güncel bir müzik tınısı karışımı. Yani Eğer siz de bu oyunu oynadıysanız, aşağıdaki videoya göz atsanız harika olur. Oynat tuşuna basar basmaz kendinizi geçmişte bulmanız an meselesi! Bu oyunun o muazzam melodisi, birbirine geçmiş mizahi anılarla dolu bir yolculuğa çıkmaya hazır!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?