Çevrim içi olarak gerçekleştirilen THE FINALS etkinliği, izleyenlerin gözlerinde parıltılarla dolup taşan birkaç dakika sürmeyecek kadar kısa ama bir o kadar da etkileyici bir sunumla başladı. Yüzde yüz gönüllü bir spor karşılaşması gibi, herkes event’in başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu. Sunum sırasında oyunun neyi amaçladığını ve sezonlar boyunca kullanılacak eşsiz kozmetiklerin yanı sıra en merak edilen kısım olan çıkış tarihinin açıklanması herkeste bir coşku patlaması yarattı. Konfeti emojilerinin yanında alkış seslerinin yankılanması, sanırım herkesin bu oyun için heyecanını ortaya koyuyordu. Esasında bir oyun etkinliği düşünün; Las Vegas gibi bir yer, uzaylılar, ve tabii ki doğru tıklama! Evet evet, doğru duydunuz, uzaylılar! Uzaylılar neden buradalar? Sorular akla gelmeden duramıyor! Ama olayın niteliğine dönersek, sunum sonrasında oyuna girmek pürüzsüz ve oldukça heyecan vericiydi.

Her ne kadar hazır setler ekranda fıldır fıldır dönerken, ben de kendime bir sokak serserisinden çıkma pardösü ve panda maskesiyle şahane bir görünüm yarattım. Artık oyundaki sıradan bir adam değildim, kendimden bir parça ulaşmıştım! Yani, kimse benim panda kılığımdan farksız olduğumu tahmin edemezdi, değil mi? Oyun modlarına geçmeden önce, ilk olarak hızlıca etkinlikte denediğim oyun modlarını tanıtayım. Quick Cash, üç kişilik takımların haritadaki bir kasayı ele geçirip “Cashout” sürecine soktuğu oldukça rekabetçi bir mod. Ama burada önemli olan nokta, kasayı direkt olarak sisteme sokmamak. Yani düşmanlandırmayı etkilemek ve mükemmel bir plan yaparak kasayı korumak şart!

Bank It modunda ise, kasa bulmak yerine doğrudan bozuk paraları sisteme yüklememiz gerekiyor. Ama burada da iki büyük fark var; 1) Yine üçer kişilik takımlarla yarışıyoruz ama tam dört takım var. 2) Eğer bir takım arkadaşı öldürülürse, üzerinde taşıdığı tüm bozuk paralar yere düşüyor ve diğer takımlar bu paraları kapmak için birbiriyle yarışıyor. Kısacası, burada “Canım, paralarımı geri ver” diyerek oyundan çıkma şansınız yok! Ben açıkçası bir paranın bile düşmesinden keyif aldım; bir macera, bir koşuşturmacaydı! O yüzden bu dalgayı yakalamak açıkçası daha çok hoşuma gitti. Ve yanılmıyorsam, “Yürürr!” diye bağırdığım anlarım kesinlikle en komik anlar arasındaydı.

Turnuya adım attığımızda, biraz daha fazla mücadele içerisindeydik. Canımızı dişimize takarak maça girdik ve kelimenin tam anlamıyla döktürdük; hafif vücut tipiyle sağda solda takımları harita dışına itmek! Fakat ne yazık ki elendik de. Orada gerçekten kaliteli rakiplerle mücadele ettik, gerçi benden daha iyi oynadıklarını nasıl söylerim – çünkü onların parası da, tıpkı benim panda maske takmam gibi, havalı görünüyordu! Acaba onları yenecek bir yol ileriye mi çıkmıştı?

Sonrasında Bank It moduna geri döneriz diye düşündük; çünkü bu mod, yaralarımızı saracak olan işlevselliğiyle öne çıkıyordu. Bir sinir harbi yaşamışsanız, bunu yapmanın en iyi yolu çokça kazanmaktır, ki Bank It bu konuda çok iyiydi! O kadar çok kazanma konusunda mücadele ettik ki, düşman takımların yüzlerindeki hayal kırıklığını görmek için özel gözlük takmam gerekecek gibi hissediyordum. Daha sonra, Las Vegas haritasında boğazım kuruyana kadar keşif yaptık. O kumarhaneler, o binalar; o yapılar karşısında ne kadar büyülenir insan!

Oyun içerisinde bir de rulet tasarımından ilham alarak yapılmış bir silah kaplaması vardı ki, bu tasarım oldukça hoştu. Neredeyse elime bir kumar makinesi alacağım! Haritalarda farklı hava durumlarının olması sizce de harika değil mi? Hatta bazen, “Bu kadar uğraşmışken bir TV şovu yapalım!” diye düşündüm. Arkadaşlarınıza THE FINALS’ı anlatmak için yıkılan binaları ve oyun alanındaki değişiklikleri gösterdiğinizde, tik tak, gidiyorlar bile! Oynaması ücretsiz bir oyunun bu kadar iyi optimize edilmesi, gerçekten takdire şayan. Arada sırada kaybetsem de, kazandığımız her şeyin yalnızca kozmetik olmasından dolayı içim rahat. Yani, tamam, uzaylılarla mücadele etmeye çalışıyorum ama paralarımı kaptırma riskim yok! O yüzden rahat olmalı ve belki de uzaylılarla yer değiştirmeyi bir kenara bırakmalı!