Too Kyo Games’in yeni oyunu The Hundred Line: Last Defense Academy, birkaç hafta önce oyun severlerle buluştu ve yapım bu süreçte oldukça yüksek inceleme puanları aldı. Ancak hemen herkesin aklındaki en büyük soru şuydu: Bu olumlu yorumlar, satışlara ne kadar yansıdı? İşte asıl muamma burada başlıyor! Satış rakamları bir gizem perdesi gibi ardında duruyor. Stüdyo, bu süreçte yoluna devam edebilecek mi yoksa kapılar kapanacak mı, kim bilir? Umarım, yeterince satış yaparlar ve bizlere böyle güzel oyunlar sunmaya devam ederler. Çünkü adamlar ciddi anlamda işin ehli!

The Hundred Line, sağlam isimlerin elinden çıktığı her halinden belli olan bir oyun. Özellikle senaryosu ile ön plana çıkıyor. Daha oyunun tanıtım videolarında “100 farklı son” vaadi ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmışlardı. Ama merak etmeyin, hala 100 farklı sonu gören bir oyuncu yok. Bu durumda soruyorum, bu 100 son ne kadar çeşitli, bunun hakkında bir yorum yapabilir miyiz? Şimdilik, bazı sonların gerçekten farklılaştığını söylemek mümkün ama herkes için değil; çünkü sonlar, adeta rüzgara göre savruluyor! Genel hatlarıyla senaryonun dallanıp budaklanmasında ve farklı yollara saptırmada iyi bir iş çıkardıkları kanaatindeyim. Tabii ki bunun arkasında tecrübeli isimler var: Kazutaka Kodaka ve Kotaro Uchikoshi.

Kodaka, oyunun seslendirme kadrosundan Taihi Kmiura ve Tomoyo Kurosawa’yı yanına alarak bir röportaj gerçekleştirmiş. Bu röportajda, oyunun senaryosunun uzunluğu hakkında bazı çarpıcı bilgiler vermişler. 5 milyon karakterden bahsediyoruz! Evet, tamı tamına 5 milyon ile başlamış ama sonrasında 6 milyon karaktere kadar çıkmış! Bu da 60 roman kalınlığında bir metin anlamına geliyor. Vay arkadaş, bu kadar içerik için bir oyun mu yoksa bir kütüphane mı yapmışlar belli değil. Düşünsenize, çevirmenler metni kısaltsın diye talep yapmışlar ama Kodaka, aklına düşen yeni fikirlerle böyle bir devasa metin çıkardığını dile getiriyor!

• The Hundred Line: Last Defense Academy – İnceleme

Geliştirici ekibin, özellikle de Kodaka ve Uchikoshi’nin ellerini korkak alıştırmadığı ortada. Sonuç olarak, ortaya çıkardıkları bu yapı, tekrar tekrar oynanabilecek bir oyun olmuş. Oyunun zenginliği ve sunduğu seçenekler, oyuncuları farklı senaryolara sürükleyerek onları adeta hapsetme özelliğine sahip. İnanın bana, bir sonraki oyun günü geldiğinde “Hani bu sefer tüm sonları göreceğim?” diyerek geri dönmüş olacaksınız. Çünkü bu oyunun içerisinde kaybolmak, gerçekten unutulmaz bir deneyim.

Özetle, Too Kyo Games, bizi açıkça eğlence dünyasının derin sularına bırakmış. Belki de tam bir Susuz Kalmaz! örneği oluşturmuşlar. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, umarım bu sefer kaybolmayız ama kaybolursak da hoşça kaybolalım!