Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

6 dakika okunma süresi

7

The Medium İncelemesi: Korku ve Deneyim Arasındaki Denge

The Medium, korku ve deneyim arasında ustaca bir denge kurarak oyuncuları derin bir psikolojik yolculuğa çıkarıyor. İncelemede detaylar!

admin

17 saat önce

The Medium İncelemesi: Korku ve Deneyim Arasındaki Denge

Yıllardır, korku oyunları arasında kaybolmuş bir ruh gibi, The Medium’u bekliyordum. Bu oyun, yapımcı Bloober’in önceki çalışmalarını beğenmemin yanı sıra, beni uzun zamandır özlem duyduğum Silent Hill serisine geri götürdü. Beklentilerimi çok yüksek tutmadan oyuna başladım ve The Medium, bu oyun özlemi içinde aradığımı bana sundu. Hızla ilerleyebileceğiniz, ani ses ve görüntülerle sizi yerinizden sıçratabilecek, “bitse de gitsek” dedirtmeyecek bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Silent Hill renk paletiyle tasarlanmış bir korku macera oyunu olması, beni derinden etkiledi.

The Medium, Marienne adlı karakterin hikayesini merkezine alıyor. Anlattığı öykü, yaşamın acı ve çirkin yönlerine, bu acı hatıraların yarattığı travmalara dokunan bir yapıya sahip. Bu nedenle, korku hissinin ötesinde farklı duygularınızı da uyandırmayı başarıyor. Sırf birkaç kez koltuğunuzdan zıplayarak keyif alabileceğiniz bir oyunun hikayesi, sizi sarıp sarmalıyor.

Marienne’in Özelliği

Marienne, çocukluğundan beri bazı insanlar tarafından hediye, bazıları tarafından ise lanet olarak görülen bir yeteneğe sahip. Gerçekliğin diğer bir yüzünü görme yeteneği, oyunun adını da veriyor. Dokunduğu objeler, Marienne’e kendi hikayelerini anlatıyor. Geçmişte olanları görmek için çaba sarf etmiyor, aksine en beklenmedik anlarda kimsenin görmek istemeyeceği görüntülere maruz kalıyor ve bununla yaşamayı öğreniyor. Babası gibi gördüğü Jack’i son yolculuğuna uğurlamak için güne başladığını düşünürken, aldığı gizemli bir telefon, onu Niwa dinlenme merkezine yönlendiriyor. Burada, kendi geçmişiyle ilgili gerçekleri keşfetmeye başlıyor.

Marienne'in Özelliği

Çifte Gerçeklik Modu

The Medium’un en dikkat çekici özelliği, çifte gerçeklik modudur. Bir anda başınıza bir ağrı saplanıyor ve kendinizi cehennem gibi, Marienne’in varlığını tehdit eden gölgelerle dolu bir dünyada buluyorsunuz. Ancak oyun, bu konsepti bir adım ileri taşıyarak, Marienne’i her iki dünyada aynı anda kontrol etmenize olanak tanıyor. Bloober’in “Bu oyun, yeni nesil teknolojiler hayatımıza girene kadar yapılamazdı” demesinin sebebi de burada yatıyor. Bilgisayarınız veya konsolunuz, ekranınıza iki oyunu birden yansıtıyor. Dikey veya yatay bölünen ekranınızda Marienne’i birbirinin aynısı ama tamamen farklı olan iki dünyada gezdiriyorsunuz. Bazı bulmacalar gerçek dünyada, bazıları ise cehennemi yansımada çözülüyor. Bu akıcılık, ilk iki saatin sonunda bu dünya geçişlerini bir refleks haline getiriyor.

Çifte Gerçeklik Modu

Çifte gerçeklik modunun, oyunun 8 saatlik oynanış süresinin yalnızca üçte birinde mevcut olduğunu eklemek gerekir. Geri kalan bölüm, gerçek ve yansıma dünyası arasında dengeli bir dağılıma sahip. Oyun, oldukça lineer bir şekilde ilerliyor ve dünyalar arası geçiş için ne zaman hangi dünyaya geçmeniz gerektiğini kestirmek hiç de zor olmuyor. Oyun, size sık sık yardımcı notlar sunarak yön gösteriyor. Örneğin, bir kapıyı açmak için insan derisinden yapılmış bir kapı ve insan kemiklerinden yapılmış bir ustura kullanmanız gerektiğini anlamak için süper bir zekaya sahip olmanıza gerek yok.

Çifte Gerçeklik Modu

Deneyim Odaklı Oynanış

Oyunda herhangi bir dövüş, savaş veya çatışma bulunmamakta. The Medium, bu açıdan bakıldığında “deneyim” odaklı bir yapım. Sizi zorlamak istemiyor; bir bulmacayı çözmek için saatlerinizi harcamanızı beklemiyor. Anın tadını çıkarmanız için, kulaklık ve titreşimli gamepad kullanarak her bir tıkırtıda, nefes alışverişinde veya anlamsız mırıldanmaları duyduğunuzda tüylerinizin diken diken olmasını sağlıyor.

Deneyim Odaklı Oynanış

Tabii ki, mırıltılar ve hırıltılar sizi kesmiyorsa, oyunun güçlü bir kötü karakteri olan The Maw ile karşılaşıyorsunuz. Tam bir korku filmi karakteri olan The Maw, Silent Hill evreninden fırlamış gibi duruyor. Bu karakter, çatışma konseptinden uzak bir korku oyununda, kaçmak dışında bir şey yapamadığınız bir figür. Bloober bu anlamda mükemmel bir iş çıkarmış, The Maw’ın görüntüsü, hareketleri ve tavırları o kadar rahatsız edici ki, ondan elinize düşmemek, oyuna devam edebilmek için bir mücadeleye dönüşüyor.

Deneyim Odaklı Oynanış

Atmosfer ve Ses Tasarımı

Oyun, statik kameralarla desteklenen “her an, her yerden” konsepti ile atmosfer yaratma konusunda başarılı. Kamerayı çevirmek veya kıyıya köşeye bakmak mümkün değil. Oyun, sinematik bir anlatıma sahip ve hangi açıdan gösterileceğinizi belirlemek tamamen oyunun kontrolünde. Kaçış sekanslarında zorluk yaşayabiliyorsunuz, ancak sabit kameranın yarattığı atmosfer, bazen bir önceki kaydınızı yükleme çilesine değiyor.

Atmosfer ve Ses Tasarımı

Atmosfer yaratma konusunda doğru bir yaklaşım sergilense de, bu tür bir kamera seçiminin, Bloober gibi nispeten küçük bir geliştirici tarafından, oyun performansı dikkate alınarak seçilmiş olabileceğini düşünmemek elde değil. Oyunu hem 6800XT’li masaüstünde hem de RTX 2060’lı laptop’ta 2K çözünürlükte deneyimleme şansı buldum. “Next Gen” olsun diye oyuna eklenmiş birkaç Ray Trace efekti, atmosfere pek bir şey katmadığı gibi performansı da yarı yarıya düşürdü. RTX 2060’ı DLSS bile kurtaramadı; 6800XT ise nefes nefese kaldı. Oyun, kamera açısını serbestçe değiştirmeye izin verseydi, çok daha keyifli olabilirdi.

Atmosfer ve Ses Tasarımı

Sonuç

The Medium, Steam’de ilk listelendiğinde oldukça uygun bir fiyata sahipti, ancak sonrasında fiyatı birden 200 TL seviyesine fırladı. Her ne kadar bu oyunu korku oyunu severlere tavsiye etsem de, GamePass aracılığıyla son derece uygun bir fiyata deneyimlemeniz daha iyi olur. Tekrar oynama isteği uyandırmayan, 8 saat gibi kısa bir deneyim için GamePass yolu, sizi daha mutlu bir oyuncu yapar.

Sonuç

Oyunun hikaye kurgusu ve işlediği konular, farklı duygular uyandırsa da, 8 saatin sonunda The Medium’u sabit diskinizden kaldırırken enerjinizi düşük hissetmiyorsunuz. Keyifli bir oyun deneyimi yaşadığınızı, o ani sıçramaların damarlarınıza pompaladığı adrenalini hatırlayarak “iyi ki oynamışım” diyorsunuz. Eğer beklentileriniz çok yüksek değilse veya haftasonunuzu sakin, mücadeleden uzak bir oyun deneyimi için ayırdıysanız, The Medium’u mutlaka oynayın derim. Korku filmlerinden ve oyunlarından tırsan insanlar için bile, The Maw gibi bir karakter için bile bu oyun deneyimi kaçırılmamalı. Şans verin, pişman olacağınızı sanmam.

Sonuç

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?