Gerçekten de, Blasphemous serisini yaratan The Game Kitchen, yeni oyunları The Stone of Madness ile tüm oyun severleri yine heyecanlandırmayı başarmış durumda. Gamescom 2024’te yayımlanan hikâye fragmanı, yalnızca gözlerimizi kamaştırmadı, aynı zamanda oyunun 2025’in ilk aylarında çıkış yapacağı müjdesini de verdi. Ama unutmayın, bu tarih yalnızca bir hedef; oyun çıkana kadar tıpkı bir hâkimin baskınında kalmış suçlu gibi gerilim içinde olacağız.
The Stone of Madness, Francisco de Goya’nın eserlerinden ilham alarak el çizimi görselleştirilmiş bir dünyaya kapı aralıyor. Şimdi, 18. yüzyıl İspanya’sında geçen bir manastırda sıkışmış beş mahkûmun dertlerini, korkularını ve tabii ki de kendi deliliklerine karşı verdikleri savaşı anlatan bir gizlilik oyunu düşünün. İspanya’nın o dönemlerinde manastırlarda neler döndüğünü biz bilmiyoruz ama umuyorum ki sadece dua etmekle eğlenmiyorlardı! Bu beş mahkûm, ellerindeki kısıtlı kaynakları bir araya getirerek bu lanetli yerden kaçmaya çalışacaklar. İşin içinde bir tutam strateji, bir tutam korku ve bolca delilik var.
Korkularıyla yüzleşmek zorundalar; bu da demektir ki “delirmeden kaçma” kursuna katılmadıysanız, biraz zorlayıcı bir deneyim olabilir. Yoksa manastırda “korkulu rüyalar” arasına girmek istemezsiniz, değil mi? Hem korkularıyla başa çıkarken, hem de manastırın gizemlerini çözme üzerinde yoğunlaşmak zorundalar. Bu arada, gizemlerin ne kadar derin olduğunu düşünün! Eğer manastırda bir kayıp nesne varsa, o muhtemelen şu anda yemek masasında muhalefet ediyor olabilir. İçimdeki Sherlock Holmes ruhu uyanıyor!
The Game Kitchen, Blasphemous serisindeki başarısını göz önünde bulundurursak, bu yeni projeleriyle farklı bir türde şans deniyorlar. Umarım bu denemeleri de bir yaratıcılık patlaması ile sonuçlanır. Çünkü, hepimizin soğuk bir kış akşamında oturup, çayımızı yudumlarken kütüphanemizde yer eden yeni bir hazine keşfetmeye ihtiyacımız var. The Stone of Madness’ı dört gözle bekliyorum ve umarım ki hayal kırıklığına uğratmazlar. Haydi bakalım, gelin hep birlikte bu manastırın derinliklerine dalalım. Belki bir kahraman oluruz, belki de sadece birkaç gülme krizi geçiririz!
