The Witcher: Eleştirmenler ve Hayranlar Arasındaki Çatışma

The Witcher: Dizi, Eleştirmenler ve Hayranlar Arasında Savaş!

Netflix'in başrolünde Henry Cavill'in yer aldığı The Witcher dizisi, geçtiğimiz cuma günü izleyici ile buluştu ve tam sekiz bölümü bir çırpıda izleyen hayranlarıyla buluştu. Evet, bu hayranlar öyle birer “binge-watching” (bir oturuşta izleme) canavarı ki, yemek yemek için bile diziye ara vermiyorlar. Ancak dizi, bazı eleştirmenler tarafından ciddi eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Sanırım eleştirmenler, diziye bir göz atıp “Evet bu, 4. bölümdeki kahve fincanı çok gerçekçi değil,” diyerek puanlama yapmayı tercih ettiler!

An itibariyle, Rotten Tomatoes'da 58/100 puana, IMDB'de ise 8.9'luk bir notu var. Google kullanıcıları ise diziye 5 üzerinden 4.8 vermiş. Yani, eleştirmenler hayal kırıklığına uğramış olabilir, ama halkın bu diziye sevgisi tam gaz devam ediyor. Bu durumda, “Halkın sesi mi yoksa eleştirmenlerin sesi mi daha önemli?” sorusu gündeme geliyor. Sanırım bu, “Çay mı, kahve mi?” sorusuna benziyor; her ikisi de harika ama ruh halinize bağlı!

Dizinin yürütücüsü ve yapımcılarından olan Lauren S. Hissrich, eleştirmenlerin yorumlarına pek takılmayanlardan. Hatta Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Bana pek çok insan, Witcher eleştirilerinden dolayı mutsuz olduklarını belirtti. Ama biliyor musunuz, ben aslında neye önem veriyorum? 'Profesyonel' eleştirmenlere mi? Bunlar sadece bir bölüm izleyip gerisini geçiyorlar. Yoksa gerçek hayranlara mı? Tüm sekiz bölümü bir günde izleyip, yeniden izlemeye çoktan başlayan insanlara mı? Gerçekten ÇOK ETKİLENDİM.” diyerek, hayranların görüşlerinin çok daha önemli olduğunu vurguladı.

• The Witcher Dizisinde Ana Karakterin Ciri Olması Düşünülmüş
• The Witcher Dizisinden 3 Karakter Tanıtım Videosu Yayınlandı (Türkçe Altyazılı)

Ben henüz sekiz bölümü bitiremedim ama izlediğim ilk dört bölüm itibarıyla kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım. Hatta bazı yerlerde kahkaha bile attım. Sadece oyunlarda görmeye alıştığım Triss'in yeni hali beni biraz şaşırttı. Yani, bir anda “Triss bu mu? Nerede o kırmızı saçlı, ateş gibi parlayan karakter?” diye sormaktan kendimi alamadım. Yennefer ise kitaba daha sadık kalınarak ortaya çıkarılmış. Yani, “Neden bu karakterin bu kadar kötü bir şansı var?” diye düşünenler için, kaynak olarak ilk kitabı kullanan bir dizi için bu oldukça güzel bir durum. En azından Yennefer, bir yerlerde “Neden benim gibi bir cadı bu kadar kötü yazılır?” diye homurdanmıyordur!

The Witcher dizisi şimdiden ikinci sezon onayını da aldı. Yani, Lauren Hanım ve ekibi, sanki “Hadi bakalım, daha çok canavarı, daha çok büyüyü göreceksiniz!” dercesine işlerine devam ediyor. Şu ana kadar işler onların istediği gibi ilerliyor; umarım devamı da böyle olur. Eğer böyle giderse, belki de üçüncü sezonda “Geralt, Ciri ve Yennefer, uzun bir tatile gider ve orada bir kahve dükkanı açar!” gibi bir senaryo ile karşılaşabiliriz!

Sonuç olarak, The Witcher, eleştirmenlerin gözünden kaçan bir çok detay barındırıyor. Kim bilir, belki de doğru bakış açısıyla izlersek, “Bu dizi aslında bir sanat eseri!” diyebiliriz. Ama önce, diziyle ilgili “profesyonel” yorumları bir kenara bırakıp, hayranların sesine kulak vermek lazım. Çünkü sonunda önemli olan, izleyicilerin zevkleri ve hayal gücüdür! Eğer bir dizi hayranlarını mutlu ediyorsa, onun değeri paha biçilmezdir. Şimdi, bir çay ya da kahve alıp, bir bölüm daha izlemeye gideyim, kim bilir belki yeni bir kahraman daha çıkar karşımıza!